Yeni bir “düğme” vakası ile karşı karşıyayız. Farkında olmasak da düğme hayatımızda önemli bir eşyadır. Kimi zaman iki yakamızı bir araya getirdiği gibi kimi zaman da ayırır.
Karşı karşıya bulunduğumuz düğme vakası ise bırakın iki yakamızı bir araya getirmeyi, kardeşi kardeşten ayırt etme durumunda.
Malumunuz İzmir’i haçlı komuta merkezi yapıp, Libya’ya haçlılarla gittik. Kaddafi ve binlerce Müslüman’ı katlettik. Böylece (Başbakanın tabiri ile) Libya’yı Libyalılara teslim ettik. Akan Müslüman kanının hesabını kime havale ettik, bilmiyorum!
Sonra Suriye’yi Suriyelilere teslim harekâtı başlatıldı (!). Suriye çetin ceviz. Arkasında Rusya, Çin ve İran var. Artı Suriye’nin dik duruşu ve arkasındaki güçlerin tavizsiz politikaları İsrail’in güvenliğini tehlikeye attı. Hemen NATO’nun çavuşu, Erdoğan’ın kadim dostu ABD devreye girdi. Malatya’ya, NATO şemsiyesi altında füze kalkanı kurulacak.
Tartışmalar günlerce sürdü. Hükümet neden ve niçinleri hiç konuşmadı bile. Sadece “merak etmeyin! Bu sistemin kontrolü bizde, düğme bizim elimizde, bizim iznimiz olmadan bu coğrafyada bırakın füzeyi, kuş bile uçamaz” ayağıyla milletin gazını aldı. Ve kalkan kuruldu. Türk askeri bile yaklaşamıyor. Kem, kümler başladı. Ve itiraf. Kalkan da, düğme de AB’nin, ABD’nin elinde. Ne isterlerse o olur…
Sonra ABD başkanını seçti. Nasıl? “İsrail, bizim için olmazsa olmazdır” söylemi ile. Suriye devrilmemiş. Suriye’deki adına “muhalif” denen guruplar parçalanmaya başlamıştı. Artı Malatya’daki, NATO yapılanmasına karşı İran ve Rusya füzelerini Türkiye’ye çevirmişti. İsrail tedirgin ama kanlı yüzünü de gizlemiyordu.
Ve yeni gündem; Erdoğan’ın Suriye’ye karşı ısrarla göreve çağırdığı ama bu çağrıya kulak asmayan NATO, Suriye sınırına hava savunma sistemini hemen kabul edip, onaylamıştı.
Tabi bu gelişmelerden Başbakanın haberi yoktu! Erdoğan; “Bu füzeyi alma konusunda karar verecek merci biziz. Benim böyle bir şeyden haberim yok. Sağır duymaz uydurur cinsinden. Reuters böyle bir haber yapıyor” diyordu.
Başbakanın “sağır duymaz, uydurur” mantığına binaen haberi olmasa da (!) “düğme” tartışmaları çoktan başlamıştı. Hüseyin Çelik çoktan gaz almaya başlamıştı bile; “merak etmeyin! Bu sefer düğme kesin bizde olacak” diyordu ama amanın aması vardı.
İşte o amayı NATO Genel Sekreteri açıkladı; “Bu sistemin kurulacağı yerleri biz tespit ve tayin ederiz. Maliyeti toprak sahibi ülke karşılar. Düğme de, kontrol de, karar da bizde” dedi. Ha! Vebali ise Müslümanlara karşı bu sistemi topraklarına yerleştirenlerde, demedi de ama öyle olduğunu sizde çok iyi biliyorsunuz.
“Görünen köy yakındır”. Bu “hava savunma” sisteminin birinci amacı İsrail’in güvenliği. İkinci olarak Malatya’daki, NATO yapılanmasının güvenliği. Üçüncü olarak Ortadoğu’nun kontrolü ve güç gösterisi.
Suriye’den gelebilecek saldırılar filan bahane. Suriye bu kadar güçlü bir ülkeydi de sen hangi akılla Suriye’nin iç işlerine karıştın. Eee zulmediyordu! O halde sen, Suriye’ye müdahale ve kendince oradaki insanları zulümden kurtarmak için Allah’a mı güvendin, yoksa Hıristiyan AB, ABD ve NATO’ya mı?
Sonra düşünsenize; 11 yıllık bir iktidar. Erdoğan parti tabanına göre “Dünya lideri”. Ortadoğu’daki ABD yardakçılarına göre “İslam’ın doğan güneşi”. Yahudilerden “üstün hizmet madalyası” almış, Müslim 500 listesinde 2. sıraya yerleşmiş, 2012’nin en önemli küresel düşünürleri listesinde 28. sırada yer bulmuş, yazdığı kitapla “en çok satanlar” listesinde başa oynamış bir liderin ülkesinin “hava savunma sistemi” yok. Bu yokluk akılla izah edilebilir mi?
Karşı karşıya bulunduğumuz düğme vakası ise bırakın iki yakamızı bir araya getirmeyi, kardeşi kardeşten ayırt etme durumunda.
Malumunuz İzmir’i haçlı komuta merkezi yapıp, Libya’ya haçlılarla gittik. Kaddafi ve binlerce Müslüman’ı katlettik. Böylece (Başbakanın tabiri ile) Libya’yı Libyalılara teslim ettik. Akan Müslüman kanının hesabını kime havale ettik, bilmiyorum!
Sonra Suriye’yi Suriyelilere teslim harekâtı başlatıldı (!). Suriye çetin ceviz. Arkasında Rusya, Çin ve İran var. Artı Suriye’nin dik duruşu ve arkasındaki güçlerin tavizsiz politikaları İsrail’in güvenliğini tehlikeye attı. Hemen NATO’nun çavuşu, Erdoğan’ın kadim dostu ABD devreye girdi. Malatya’ya, NATO şemsiyesi altında füze kalkanı kurulacak.
Tartışmalar günlerce sürdü. Hükümet neden ve niçinleri hiç konuşmadı bile. Sadece “merak etmeyin! Bu sistemin kontrolü bizde, düğme bizim elimizde, bizim iznimiz olmadan bu coğrafyada bırakın füzeyi, kuş bile uçamaz” ayağıyla milletin gazını aldı. Ve kalkan kuruldu. Türk askeri bile yaklaşamıyor. Kem, kümler başladı. Ve itiraf. Kalkan da, düğme de AB’nin, ABD’nin elinde. Ne isterlerse o olur…
Sonra ABD başkanını seçti. Nasıl? “İsrail, bizim için olmazsa olmazdır” söylemi ile. Suriye devrilmemiş. Suriye’deki adına “muhalif” denen guruplar parçalanmaya başlamıştı. Artı Malatya’daki, NATO yapılanmasına karşı İran ve Rusya füzelerini Türkiye’ye çevirmişti. İsrail tedirgin ama kanlı yüzünü de gizlemiyordu.
Ve yeni gündem; Erdoğan’ın Suriye’ye karşı ısrarla göreve çağırdığı ama bu çağrıya kulak asmayan NATO, Suriye sınırına hava savunma sistemini hemen kabul edip, onaylamıştı.
Tabi bu gelişmelerden Başbakanın haberi yoktu! Erdoğan; “Bu füzeyi alma konusunda karar verecek merci biziz. Benim böyle bir şeyden haberim yok. Sağır duymaz uydurur cinsinden. Reuters böyle bir haber yapıyor” diyordu.
Başbakanın “sağır duymaz, uydurur” mantığına binaen haberi olmasa da (!) “düğme” tartışmaları çoktan başlamıştı. Hüseyin Çelik çoktan gaz almaya başlamıştı bile; “merak etmeyin! Bu sefer düğme kesin bizde olacak” diyordu ama amanın aması vardı.
İşte o amayı NATO Genel Sekreteri açıkladı; “Bu sistemin kurulacağı yerleri biz tespit ve tayin ederiz. Maliyeti toprak sahibi ülke karşılar. Düğme de, kontrol de, karar da bizde” dedi. Ha! Vebali ise Müslümanlara karşı bu sistemi topraklarına yerleştirenlerde, demedi de ama öyle olduğunu sizde çok iyi biliyorsunuz.
“Görünen köy yakındır”. Bu “hava savunma” sisteminin birinci amacı İsrail’in güvenliği. İkinci olarak Malatya’daki, NATO yapılanmasının güvenliği. Üçüncü olarak Ortadoğu’nun kontrolü ve güç gösterisi.
Suriye’den gelebilecek saldırılar filan bahane. Suriye bu kadar güçlü bir ülkeydi de sen hangi akılla Suriye’nin iç işlerine karıştın. Eee zulmediyordu! O halde sen, Suriye’ye müdahale ve kendince oradaki insanları zulümden kurtarmak için Allah’a mı güvendin, yoksa Hıristiyan AB, ABD ve NATO’ya mı?
Sonra düşünsenize; 11 yıllık bir iktidar. Erdoğan parti tabanına göre “Dünya lideri”. Ortadoğu’daki ABD yardakçılarına göre “İslam’ın doğan güneşi”. Yahudilerden “üstün hizmet madalyası” almış, Müslim 500 listesinde 2. sıraya yerleşmiş, 2012’nin en önemli küresel düşünürleri listesinde 28. sırada yer bulmuş, yazdığı kitapla “en çok satanlar” listesinde başa oynamış bir liderin ülkesinin “hava savunma sistemi” yok. Bu yokluk akılla izah edilebilir mi?
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Akın Aydın / diğer yazıları
- Alparslan Türkeş’in vefat yıl dönümünden önce / 07.04.2025
- Sayın Erdoğan’ın nefretten doğan AB aşkı -2- / 06.04.2025
- Sayın Erdoğan’ın nefretten doğan AB aşkı -1- / 05.04.2025
- Boykotun babasını yaptılar, yapıyorlar / 04.04.2025
- Erdoğan’ın ‘Filistin’ nöbeti / 03.04.2025
- İktidar sanki hiç sandık gelmeyecekmiş gibi hareket ediyor / 01.04.2025
- İslam dünyasında bayram! / 31.03.2025
- ‘Cebrail dua etti, bende amin dedim’ / 30.03.2025
- Boykot, tehdit ve umut / 29.03.2025
- Atatürk’ün annesi gibi Erdoğan’ın annesi de annemizdir / 28.03.2025
- Sayın Erdoğan’ın nefretten doğan AB aşkı -2- / 06.04.2025
- Sayın Erdoğan’ın nefretten doğan AB aşkı -1- / 05.04.2025
- Boykotun babasını yaptılar, yapıyorlar / 04.04.2025
- Erdoğan’ın ‘Filistin’ nöbeti / 03.04.2025
- İktidar sanki hiç sandık gelmeyecekmiş gibi hareket ediyor / 01.04.2025
- İslam dünyasında bayram! / 31.03.2025
- ‘Cebrail dua etti, bende amin dedim’ / 30.03.2025
- Boykot, tehdit ve umut / 29.03.2025
- Atatürk’ün annesi gibi Erdoğan’ın annesi de annemizdir / 28.03.2025