Bütün bir kâinatı yoktan var eden Yüce Rabbimiz, canlı-cansız bütün varlıkların bir ahenk içinde seyr ü seferini sürdürmeleri için kanunlar vaaz etmiş, sınırlar koymuş, hat çizmiş ve hudut belirlemiş?Allah ve Resulü tarafından belirlenen hudutlara uymak için kılı kırk yaran kullar olduğu gibi, Allah ve Resulüne haşa hudutlar çizmek için kırk dereden su getiren kullar da var maalesef.Kulun ne haddine, Allah ve Resulüne hudutlar çizmek ama insan bütün acziyetine rağmen böylesine tehlike işlere kalkışıyor zaman zaman.Servetin, şöhretin ve geniş sosyal çevrenin üstünlük sebebi olduğuna inanan, yani sürekli gücü ve güçlüğü önceleyen köhne zihniyet gün gelmiş Peygamberlerin seçimine dahi itiraz etmişler, "peygamberlik gelecekse falanca zengine gelmeliydi" diyerek adeta Allah'a yol göstermeye kalkmışlar."Rabbin dilediğini yaratır, dilediğini seçer. Seçim onlara ait değildir. Allah onların ortak koştuklarından uzaktır, yücedir" (Kasas: 68) şeklindeki İlahi uyarıya rağmen insan, yetkisi olmadığı alanlarda at koşturmaya kalkmıştır ama şu İlahi ikaza çarpıp, hatta çarpılıp boyunun ölçüsünü almıştır."Allah'a ve Elçisine karşı gelen (onların koyduğu sınırlardan başka sınırlar koymağa kalkan)lar kendilerinden öncekilerin tepelendikleri gibi tepeleneceklerdir! Biz açık açık ayetler indirdik. Kâfirler için küçük düşürücü bir azap vardır." (Mücadele: 5)İnsanlık tarihi boyunca belli aralıklarla Allah elçiler göndermiş, kitaplar inzal etmiş ve kullarını karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için bütün yolları ve sebepleri halk etmiştir.Bu hakikat gün gibi önümüzde dururken, şu sorunun cevabını aramak mecburiyeti hasıl olmaktadır; Allah son peygamberden sonra kıyamete kadar gelecek olan kullarını haşa başı boş mu bırakmıştır?"Elimizde Kur'an ve Peygamber buyrukları var ya" dediğinizi duyar gibiyim. Elbette elimizde, kendisini "Hablullah", Allah'ın ipi diye takdim eden, "ürvetü'l-vüska" en sağlam kulp diye anlatan Kerim Kitabımız var ama belki yüzlerce İslam yorumu ile karşı karşıya olduğumuz da saklanamaz bir gerçek."Hep birlikte Allah'ın ipine yapışın, fırkalara bölünüp parçalanmayın?" (Âl-i İmran: 103) şeklindeki İlahi emre itaat hususunda nasıl ittifak edeceğiz?"Ayrıca Allah'a ve Resûlü'ne itaat edin. Ve birbirinizle didişmeyin. Sonra içinize korku düşer ve kuvvetiniz elden gider. Sabırlı olun, çünkü Allah sabredenlerle beraberdir" (Enfal: 46) tarzındaki İlahi uyarıya rağmen halimiz nicedir?Yaşadığımız sıkıntıların, çektiğimiz acıların ve maruz kaldığımız ezilmişliğin, zilletin ve sefaletin sebepleri, Allah ve Resulünün seçimine rağmen, kafamıza göre seçimler yapmamız, yol yordam belirlememiz, el yordamı ile yaşamaya çalışmamız olabilir mi acaba?Belirlenen hudutlara uymak mecburiyetimiz varken, cirmimize bakmadan Allah ve Resulüne hudutlar çizmeye kalkmamızın vebali olabilir mi üzerimizde dolaşan kara bulutların sebebi?Allah'ın muradına ve Resulünün hayat tarzına en uygun yaşama biçimini, anlayış ve algılayış melekesini kazanabileceğimiz bir mektep var mıdır acaba?
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Aziz Karaca / diğer yazıları
- Gelsin / 25.04.2025
- İktidara düşen… / 22.04.2025
- Yaşadıklarımızın resmidir / 21.04.2025
- Vefatının beşinci yıl dönümünde Haydar Baş tüm yurtta anılıyor / 15.04.2025
- Mevcut manzara seni üzmüyorsa… / 11.04.2025
- Yorgun / 08.04.2025
- Yaratıcının kolu olan kullar… / 28.03.2025
- Reçeteyi cebinde taşıyarak şifa bekleyen bir kitle / 25.03.2025
- Ahlakî ilkeler manzumesi bir sure… / 16.03.2025
- O gün gelmeden evvel… / 13.03.2025
- İktidara düşen… / 22.04.2025
- Yaşadıklarımızın resmidir / 21.04.2025
- Vefatının beşinci yıl dönümünde Haydar Baş tüm yurtta anılıyor / 15.04.2025
- Mevcut manzara seni üzmüyorsa… / 11.04.2025
- Yorgun / 08.04.2025
- Yaratıcının kolu olan kullar… / 28.03.2025
- Reçeteyi cebinde taşıyarak şifa bekleyen bir kitle / 25.03.2025
- Ahlakî ilkeler manzumesi bir sure… / 16.03.2025
- O gün gelmeden evvel… / 13.03.2025