Kıbrıs meselesinde oyun içinde oyun var

Başbakan R. T. Erdoğan, Kıbrıs ile ilgili hiçbir devlet kurumuyla konuşmadandanışmadan Avrupa Birliği'ne "gizli sözlü taahhütler" veriyor. Bu "gizli taahhütler" ortaya çıkınca maskeler düşüyor, şapkalar düşüyor, kel görünüyor.Erdoğan, KKTC'yi kendi malı zannediyor olamaz. Kıbrıs, Erdoğan'ın "babasının malı" veya Erdoğan'ın kendine göre idare edebileceği "özel şirketine kayıtlı gayrı menkul"u değildir"? Kıbrıs Türk'ün vatanıdır.O zaman Erdoğan, Kıbrıs ile ilgili sözlü veya yazılı adımları kafasına göre atamaz. Kıbrıs ile ilgili, dilediği gibi "sözlü veya yazılı taahhüt" de bulunamaz. Zira devlet idaresi, özel şirket idaresi değildir.Padişah bile böyle yapmamıştıDolayısıyla Erdoğan, "canım "sözlü teklif"leri de mi onabuna, Çankaya'yadevlet kurumlarına soracağız" diyemez. Ama Erdoğan, diyor? Kasımpaşalı edasıyla, güya esip gürlüyor.Erdoğan, bütün bunları bilmiyor mu? Elbette biliyor?Padişahlık rejiminde dahi böyle bir "devlet idaresi" anlayışı olmamıştır. Erdoğan, sadece Cumhurbaşkanı'nı veya Genelkurmay Başkanı'nı es geçmiyor; TBMM'yi de pas geçiyor.Hatırlayın lütfen; AKP hükümeti ve Erdoğan, Ek Protokol'u niye imzaladı? Hangi gerekçeyle, hangi AB taahhütleri karşılığında Ek Protokol imzalandı?KKTC'ye yönelik izolasyonların kaldırılması karşılığında?Erdoğan, önceki gün bile, "AB Konseyi 26 Nisan 2004'te KKTC'ye uygulanan izolasyonları kaldırmayı taahhüt etmiş, Türkiye Ek Protokolü imzalarken izolasyonlara son verileceği düşüncesiyle atmıştır" diyor.Erdoğan, Abdullah Gül ve hükümet kurmayları, imza gerekçelerini geçmişte de böyle açıkladılar? Dünya âlem buna şahit.Ek Protokol imzası neyin karşılığı?Hani AB'nin "yazılı taahhüdü"? Hani KKTC'ye yönelik izolasyonların kaldırılmasına dair "yazılı belge"? AKP, niye bunun peşine düşmüyor?O zaman millet ve devlet şunu sorar; AB ile bunca tecrübeye rağmen, "izolasyonların kaldırılmasına dair kıytırıktan bir sözlü taahhüt" karşılığında, Rum Kesimi'ni Kıbrıs'ın "resmen tek sahibi" kabul etmek anlamına gelen Ek Protokol'ü hangi akılla imzalıyor AKP?Burada ciddi bir tezgah var, bir. "İzolasyon hikayesi" de ayrı bir tezgah, iki."Şayet AB'nin izolasyon taahhütlerinde ilerleme olmazsa bildiğimizi yaparız" diye kabaran Gül, Erdoğan ve AKP kurmayları, ne yaptılar?  Erdoğan, önceki gün diyor ki, Ek protokol meselesinde Türkiye'ye haksızlık yapılmıştır. Günaydın, öğleden sonra? AB politikanız iflas etmiştir, sayın Erdoğan; cümleyi anlaşılır vaziyette böyle söyleyin lütfen?Erdoğan "istifa" borçlu?AB, yanlış üstüne yanlış yapmaya devam ediyor ve siz ise hala, "Bilgi birikimiz yeter, bu işleri ne devlete ne de millete sorarız, kimseye sormayız, hele sözlü taahhütleri hiç sormam" diye köpürüyorsanız;es geçtiğiniz devlete, millete ve TBMM'ye özür borçlusunuz.Erdoğan'ın borçlu olduğu özür, sadece "sözlü bir özür" olamaz. Çünkü siz, fiilen Ek Protokol'ü imzaladınız? Bunun özrü ve kefareti, fiilen "devlet koltuğunu" boşaltmaktır. AB yanlış üstüne yanlış yapmaya devam ediyor, Türkiye'yi üyeliğe almayacağız, Türk vatandaşlarını serbestçe dolaşmasına, Türk tarım ürünlerinin dolaşımına imkan vermeyeceğiz diyor; Erdoğan "sözlü taahhütler" vermeye devam ediyor.Ek Protokol, TBMM onayından geçmeden, siz hangi akıl ile, nasıl o protokolün içeriği olan maddelerde "sözlü taahhüt"lerde bulunabiliyorsunuz sayın Erdoğan? Bu TBMM'yi de es geçmektir. Anayasa veya yasalarımızın hangisinde böyle bir manevra yapmanıza imkan veriyor? Vermez. Ek Protokol, TBMM onayından gemden hiçbir irade ve idare, Ek Protokol'ün maddeleri"sözlü taahhütler" halinde taksit taksit AB'ye , Yunan'a veya Rum'a peşkeş çekemez.Böyle bir manevra, millet iradesini hiçe saymak olur, millet iradesini ve TBMM'yi askıya almak olur.AKP, bunun hesabını öyle kolay veremez. AKP'yi sandığa gömmek bu işi parlak mı, bilemem?Kıbrıs, BM ile AB arasında "top" değildir; "vatan"dırHem hani, Kıbrıs meselesi, BM meselesiydi? Henüz önceki gün bile güya bunu ifade ederken, "Kıbrıs işi BM işidir" derken; neden Kıbrıs hususunda AB ile protokol imzalıyor, neden AB'ye "taahhütlerde" bulunuyorsunuz?Demek ki, siz, söylediklerinize kendiniz de inanmıyorsunuz.AKP, "devlet duyarlılığı"na sahip olmadığı gibi, devleti en hayati konularda "politikasızlığa sürüklemiştir.Rum'un adanın tek sahibi olduğunu kabul etmek anlamına gelen limanların açılması taahhüdü ve sair Ek Protokol maddeleri, Türk askerini Kıbrıs'ta "işgalci" pozisyonuna düşürmektir. Yarınobürgün AB, çekiniz oradan askerlerinizi diyecektir.Erdoğan, bu hususta da kimseye danışmadan "sözlü taahhüt"te bulunmuş mudur? Erdoğan, devlete ve millete sorup danışmadan hangi taahhütleri, neyin karşılığında vermektedir?! Asıl bunları konuşalım.Erdoğan, "bunları konuşursak, borsa çöker, döviz fırlar, ekonomi batar" fobileriyle iktidarını devam ettiremez, Türkiye ve KKTC'nin geleceğini ipotek altına alan veya toptan yok eden "sözlü veya yazılı taahhütler"de bulunamaz.Erdoğan "fobilerle ve korkularla örülü ecnebilere tavizler yumağı"nda iktidarını devam ettiremez.Türkiye'nin tüm problemlerinin milli çözümü ve çıkış yolu vardır. Ekonomide de var, dış politikada da, iç politikada da, işsizlikte de, tarımda da, sanayide de? Türk Milleti'nin Milli Ekonomi Modeli var, Prof. DR. Haydar Baş'ı var.Türk devleti ve milleti, bütün bu meselelerinin halli için, ne AB'nin ayak oyunları arasında yok olmaya, ne IMF'nin aklıya batmaya, ne de Amerika'nın BOP'unda vahşi işgallere ve katliamlara ortakçı olmaya mecbur ve memurdur? Bu oyun bozulacaktır, bozulmuştur.Bu sebeple bugün tüm Türk Milleti, "artık devir Bağımsız Türkiye devri" diyor, "bu sefer BTP" diyor.