Türkçeyi çok iyi kullanan gereksiz uzatmalar yapmayan hiçbir konuyu geçiştirmeyen çok güzel bir hatip ve değişik konularda birçok eserler kaleme alan velud bir yazardı.
Karşısındaki dinleyenlerin seviyelerine göre konuşan, Peygamberî bir metodu vardı.
Onu can kulağı ile dinleyenlerin kalplerine, Allah'a imanı, Peygamber aşkını Ehl-i Beyt sevgisini ve İslam'ın, İman amel hayat düsturunu, ilkesini, yerleştirirdi.
Onu kapı arkalarından art niyetli dinleyenlerin de kulaklarından, o güzel öğretmen sıfatıyla bir güzel asılırdı. O güzel uyarıcı edası ile.
-A benim ahmak evladım, diye.
Ne gelene, ne de gidene eyvallahı olmadı. Doğru bildiğini yaptı. Gelen de giden de, bir sürü dava açtılar ona. Onun kadar çok hakkında soruşturma dosyası açılan kimse yoktu.
Onun kadar da çok mücadele edip de tertemiz olanına dünya şahit olmadı, olamaz da.
Onun bunun adamı olup da en ufak baskıda ilkelerinden, geçici hevesleri yüzünden tavizler verip, birer birer ülkeden kaçarlarken, o en ufak bir sapma yapmadı hedefinde.
Bazılarının, "Hocam size zarar vermelerinden korkuyoruz" dediklerinde; dedesi Hüseyin (a.s.) gibi hiç bir zaman Kerbela'nın menzilinden dönmedi. Allah'ın adamı olduğuna, Hak'la olduğuna, haklı olduğuna, haklı ile olduğuna, kendisini seven, sevmeyen herkese şahitlik ettirdi.
Evet, çok miras bıraktı sevenlerine, milletine, aslında bütün insanlığa. Ekonomik, iktisadi, toplumsal barış, sosyal hayat, özellikle insanın eğitimi ile alakalı birçok konuda devrim gibi ilkeler…
En önemli mirası İslam'ı yaşama ve yaşatma idi. Onunla beraber olmak, mümin için çok kolay ve eğlenceli idi.
Sevgisinin ve nefretinin ölçüsü imani idi.
Onu tanıyıp bilen duyan müminler, onun yaptığı işlere bakıp ona imrenir, hayran olurlardı. Hangi kıtada onu ansanız, yaptığı işlerden bahsetseniz müminlerin kalpleri ona yönelirdi. Kâfirler sırt döner, münafıklar da kulak arkası yaparlardı. Ceddi Muhammed Mustafa'ya (s.a.a) Kureyşlilerin, Abdullah ibn-i Selül'lerin yaptığı gibi.
Bizlere çok şeyler öğrettin kabiliyetimiz ölçüsünde, yaşattın gönlümüzün ufukları içerisinde, anlayabileceğimiz ölçüde anlattın. Ama seni hakkı ile anlamamıza, seni hakkı ile anlatabilmemize imkân yok.
Bizim güzel babamız, senden son bir ricamız var!
Hani çocuğun babasından, babanın oğlundan kaçtığı o mahşer gününde bizi tut, bizi kucaklayıp o müntesibi olduğun dedelerinin yanına götür.
Dünyada bizlere kol kanat gerdiğin gibi ne olur, Ahiret gününde de, şahidimiz, bize kol kanat geren o büyük şefaate erdirecek şefaatçimiz sen ol. Âmin.
- Denizcilik İşletmeleri / 27.12.2024
- Savaşların kazananları! / 06.12.2024
- Ortadoğu’da gözü olanlar! / 25.10.2024
- Şam’ın ve Halep’in limanı Beyrut’tur! / 18.10.2024
- Kahire’deki Türk şehitliği! / 20.09.2024
- Kavimler göçü veya sığınmacılar! / 17.08.2024
- Avrupalıların keşif dediği ‘sömürü’! / 09.08.2024
- Top oynayan çocuklara atılan füze / 30.07.2024
- Kerbela! / 16.07.2024