Adam Smith ve John M. Keynes belki de ekonomide en çok duyulan isimlerdir.Keynes ekonomide devlet kontrolünü ve müdahalesini gerekli görürken, Smith ise Keynes'in aksine serbest piyasadan yanadır. Smith, "piyasayı ihtiyaçlar belirler. İhtiyaç görünmez bir el gibi devlet müdahalesine ihtiyaç hissettirmeden ekonomik hayatı dengeler ve düzenler. Bunun için "bırakınız yapsınlar" "bırakınız geçsinler" der.Smith ve Keynes'in bakış açılarının hâkim olduğu liberal ekonomi anlayışı tüketim olgusuna tamamen sırtını dönmüştür. Keynesyen yaklaşımın öngördüğü devlet müdahalesinin hâkim olduğu dönemlerde kimler paraya yön vermişlerse Smith'in yaklaşımının hâkim olduğu dönemlerde de aynı kesimler ekonomiyi yönlendirme gücünü ellerinde tutmuşlardır.Elde edilen sonuç bağlamında değerlendirildiğinde Keynes ve Adam Smith yaklaşımının aslında birbirinden hiç de farklı olmadığı görülmektedir.İktisat ilminin erişebileceği son noktanın serbest piyasa anlayışı olduğunu düşünen zihinler tüketimi Smith ve Keynes politikalarına hapsetmiştir.Bu anlayışın yanlışlığını fark edemeyen dünya ekonomileri içinden çıkmakta çaresiz kaldığı bir global krize sürüklenmiştir.Dünya ülkeleri artık krizden çıkabilmenin tek yolunun tüketime karşı bu güne kadar olan yanlış yaklaşımın terk edilmesi olduğunu gördüler ve bu konuda peş peşe tüketimi destekleyen adımlar attılar.Kabul etsek de etmesek de krizden çıkış yolu arayan ülkelere bu çıkış yolunu Prof. Dr. Haydar Baş'ın ortaya koyduğu Milli Ekonomi Modeli göstermiştir.Milli ekonomi Modeli'ne göre tüketmek bir kaynaktır. Model, tüketim olmadan ekonominin ayakta kalamayacağının ispatını güçlü bir şekilde yapmaktadır.Bu özelliğinden dolayı Milli Ekonomi Modeli'nin çıkış noktasının tüketici kesim olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır. Zaten tezin sahibi Prof. Dr. Baş, "denenmiş tüm sistemler üretimden ve üreticiden bahsederken, Milli Ekonomi Modeli tüketiciyi dikkate alarak kurallarını belirlemiştir" demektedir.Ekonomide hedef üretim ile tüketim arasındaki dengenin kurulması olmalıdır. Bu hedefe bugüne kadar ulaşılamamıştır. İşçiyi, çiftçiyi, orman köylüsünü, pazarda filesini dolduramayan emekliyi, ev hanımını, evlenemeyen genci, ay sonunu getiremeyen memuru, özürlüyü düşünmeyen, onlara tüketim yapabilme gücünü vermeyen bir sistemin dünyayı getirdiği nokta bugünkü vahim durumdur. Böyle bir anlayışın üretim ve tüketim dengesini sağlayabilmesi imkânsızdır.İcmalen dile getirmek gerekirse, Milli Ekonomi Modeli'nin açtığı ufuktan iktisat ilmine yepyeni bir açılım kazandırmak Türkiye için mükemmel sonuçlar doğuracaktır.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Misafir Kalem (A) / diğer yazıları
- RESUL BALCI: Karlar düşerken / 22.02.2025
- Niçin organik cilt ürünlerini tercih etmeliyiz? / 01.06.2014
- Ali Ekber ARAS / 17.12.2013
- İbretlik ve dramatik bir olay: Yassıçemen Savaşı / 15.10.2012
- Savaşsız işgal ya da kaldırım taşlarını yemek / 12.10.2012
- Gavur Kadı / 21.09.2012
- Doğru söze ne denir? / 14.09.2012
- Süslü cümleler.... / 14.09.2012
- Çözümün önünden çekil! / 07.09.2012
- 2011'de neler olmadı' (Hüsamettin Çalışkan) / 04.01.2012
- Niçin organik cilt ürünlerini tercih etmeliyiz? / 01.06.2014
- Ali Ekber ARAS / 17.12.2013
- İbretlik ve dramatik bir olay: Yassıçemen Savaşı / 15.10.2012
- Savaşsız işgal ya da kaldırım taşlarını yemek / 12.10.2012
- Gavur Kadı / 21.09.2012
- Doğru söze ne denir? / 14.09.2012
- Süslü cümleler.... / 14.09.2012
- Çözümün önünden çekil! / 07.09.2012
- 2011'de neler olmadı' (Hüsamettin Çalışkan) / 04.01.2012