Fransa’da çalışan bizim Temel’e, bir Fransız diyor ki; “Siz Türkler hep para için çalışıyorsunuz. Biz, Fransızlar ise onurumuz için çalışırız.”
Temel, haklısın, insanın neye ihtiyacı varsa onun için çalışır, diye cevap veriyor. İşte bu anlamda dünyada en çok dillendirilen şarkı hak, özgürlük ve eşitlik vs. kavramlarından oluşan şarkıdır.
Bu şarkıyı en çok çalan ve söyleyen ise haçlı AB ve ABD’dir. Bu şarkı uğruna dünyayı talan etmiş, milyonları katletmiştir bu haçlı zihniyeti. Zamanla bu şarkılarına başka medeniyetlerden de çalgıcılar bulmuşlardır. Bakın Ortadoğu’da bu şarkı çalıyor.
ABD, 1807 yılında köleliği kaldırıyor, yasaklıyor. Bu yasakla hala övünmektedir. Madem 1807’de köleliği kaldırdınız, o halde neden 150 yıl zencilere seçme ve seçilme hakkını geciktirdiniz, diye kimse sormamaktadır.
Özgürlük, insan hakları vs. şarkılarının çalındığı dünyada hiç gündeme gelmeyen veya alınmayan büyük bir devlet ve medeniyet vardır. Hindistan ve Hint medeniyeti. 1 milyarı aşan bir nüfusa sahip bu ülke “kast” sistemi ile yönetiliyor. Kast sistemini ansiklopedik olarak okuduğumda, bu haçlı özgürlük şarkıcıları neden bu ülkeye demokrasi götürmüyor, diye içimden geçirdim.
Buraya üç nokta koyup (…) asıl gelmek istediğim konuya atlayalım…
Malum milletvekillerimiz dünyalık çıkar, menfaat, saygı vs. kavramları adı altında tek bilek, tek yürek oldular. Ne kavga, ne küfür, ne hakaret, hiçbir şey yok. Sen, Türk düşmanısın, sen, ırkçısın, sen teröristsin vs. kavgaları yok. Bütün eller havada. Haklar verilecekmiş, ölene kadar onure edilecekmiş vs. İmzalarınıza sunuyorum. Kabul edenler? Edilmiştir. İmza…
İşe bak! Vekili ben seçtim. Benim için (devlet ve millet) çalıştığı müddetçe, yalana, dolana karışmadığı, yetim malı yemediği, haksızlık yapmadığı, işi ehline verdiği ve sonuç aldığı zaman onu, zaten el üstünde tutacak olan benim. Ha! Yolunu şaşırmışsa bırak da ben rezil edeyim. Niye kanunla koruyorsun. Görevini yapmayana ömür boyu ne hakkı veriyorsun! Oldu ya! Bir cahillik ettim, hak etmeyeni vekil tayin ettim. Ömür boyu onu, benim sırtımda neden taşıttırıyorsun…
Gerçi bu sorularımın cevabı verilen kanun teklifinde var. Estetik cerrahi ücretleri devletten. Yani vekillikten sonra yüz nakli de devletten.
Hindistan’dan bahsettik ve kast sistemi ile yönetiliyor, dedik. Yani toplum sınıflara ayrılmış. Kimisi lüks içinde sefa sürerken çoğunluk açlıkla pençeleşiyor. Peki, Türkiye ne ile yönetiliyor? Demokrasi. Hadi ordan. Hani nerede?
Bir kere seçiyorsun, ömür boyu sefa. Seçiyorsun, dokunulmaz. Sen bir kişiyi seçiyorsun ailecek, sülalece seçilmiş oluyorlar.
Zenginler her daim zengin. Holding sahiplerini büyüten, zenginliklerine zenginlik katan vatandaşın ta kendisi. Ama zenginler daha zengin olurken, çalışanlar daha da fakirleşiyor. Köylüler zaten günlük aş derdinde.
Hele güç ve iktidar sahiplerinin çizgisinde, zenginlerin kolu altında, bu sınıfları memnun edecek dini ve sosyal söylemleri olan din adamları ve kanaat önderleri her daim saygın.
Biz mi? Nefislerine aldanmışların arzu ve isteklerine “hayır”, diyen, dünyalık oyunlarını bozan teröristler sınıfındayız herhalde…
Not; Üç parti vekilleri, kaslarını güçlendirme yasasına verdikleri imzaları çekmiş. Başbakan bu taslağı törpülemiş, parti başkanları kabul edilemez bulmuş. Artı hak, eşitlik gibi kavramlara aykırıymış. Peki, bu taslağı Plüton gezegeninden gelenler mi hazırladı?
Temel, haklısın, insanın neye ihtiyacı varsa onun için çalışır, diye cevap veriyor. İşte bu anlamda dünyada en çok dillendirilen şarkı hak, özgürlük ve eşitlik vs. kavramlarından oluşan şarkıdır.
Bu şarkıyı en çok çalan ve söyleyen ise haçlı AB ve ABD’dir. Bu şarkı uğruna dünyayı talan etmiş, milyonları katletmiştir bu haçlı zihniyeti. Zamanla bu şarkılarına başka medeniyetlerden de çalgıcılar bulmuşlardır. Bakın Ortadoğu’da bu şarkı çalıyor.
ABD, 1807 yılında köleliği kaldırıyor, yasaklıyor. Bu yasakla hala övünmektedir. Madem 1807’de köleliği kaldırdınız, o halde neden 150 yıl zencilere seçme ve seçilme hakkını geciktirdiniz, diye kimse sormamaktadır.
Özgürlük, insan hakları vs. şarkılarının çalındığı dünyada hiç gündeme gelmeyen veya alınmayan büyük bir devlet ve medeniyet vardır. Hindistan ve Hint medeniyeti. 1 milyarı aşan bir nüfusa sahip bu ülke “kast” sistemi ile yönetiliyor. Kast sistemini ansiklopedik olarak okuduğumda, bu haçlı özgürlük şarkıcıları neden bu ülkeye demokrasi götürmüyor, diye içimden geçirdim.
Buraya üç nokta koyup (…) asıl gelmek istediğim konuya atlayalım…
Malum milletvekillerimiz dünyalık çıkar, menfaat, saygı vs. kavramları adı altında tek bilek, tek yürek oldular. Ne kavga, ne küfür, ne hakaret, hiçbir şey yok. Sen, Türk düşmanısın, sen, ırkçısın, sen teröristsin vs. kavgaları yok. Bütün eller havada. Haklar verilecekmiş, ölene kadar onure edilecekmiş vs. İmzalarınıza sunuyorum. Kabul edenler? Edilmiştir. İmza…
İşe bak! Vekili ben seçtim. Benim için (devlet ve millet) çalıştığı müddetçe, yalana, dolana karışmadığı, yetim malı yemediği, haksızlık yapmadığı, işi ehline verdiği ve sonuç aldığı zaman onu, zaten el üstünde tutacak olan benim. Ha! Yolunu şaşırmışsa bırak da ben rezil edeyim. Niye kanunla koruyorsun. Görevini yapmayana ömür boyu ne hakkı veriyorsun! Oldu ya! Bir cahillik ettim, hak etmeyeni vekil tayin ettim. Ömür boyu onu, benim sırtımda neden taşıttırıyorsun…
Gerçi bu sorularımın cevabı verilen kanun teklifinde var. Estetik cerrahi ücretleri devletten. Yani vekillikten sonra yüz nakli de devletten.
Hindistan’dan bahsettik ve kast sistemi ile yönetiliyor, dedik. Yani toplum sınıflara ayrılmış. Kimisi lüks içinde sefa sürerken çoğunluk açlıkla pençeleşiyor. Peki, Türkiye ne ile yönetiliyor? Demokrasi. Hadi ordan. Hani nerede?
Bir kere seçiyorsun, ömür boyu sefa. Seçiyorsun, dokunulmaz. Sen bir kişiyi seçiyorsun ailecek, sülalece seçilmiş oluyorlar.
Zenginler her daim zengin. Holding sahiplerini büyüten, zenginliklerine zenginlik katan vatandaşın ta kendisi. Ama zenginler daha zengin olurken, çalışanlar daha da fakirleşiyor. Köylüler zaten günlük aş derdinde.
Hele güç ve iktidar sahiplerinin çizgisinde, zenginlerin kolu altında, bu sınıfları memnun edecek dini ve sosyal söylemleri olan din adamları ve kanaat önderleri her daim saygın.
Biz mi? Nefislerine aldanmışların arzu ve isteklerine “hayır”, diyen, dünyalık oyunlarını bozan teröristler sınıfındayız herhalde…
Not; Üç parti vekilleri, kaslarını güçlendirme yasasına verdikleri imzaları çekmiş. Başbakan bu taslağı törpülemiş, parti başkanları kabul edilemez bulmuş. Artı hak, eşitlik gibi kavramlara aykırıymış. Peki, bu taslağı Plüton gezegeninden gelenler mi hazırladı?
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Akın Aydın / diğer yazıları
- TÜSİAD neden şimdi konuştu, Apo’yu neden konuşmadı? / 17.02.2025
- Kültür Bakanı kimin kültürünü canlandırıyor? / 16.02.2025
- Ahir zaman hadislerinin muhatabı kim? / 15.02.2025
- Trump severler ters köşe oldu / 14.02.2025
- Hz. Mehdi (a.s) bu gecede dünyaya gelmiştir / 13.02.2025
- Hukuk devletiyiz / 12.02.2025
- Gazze’de rol değişimi / 10.02.2025
- Şara, İsrail’e ne zaman saldıracak? / 09.02.2025
- Akıllı bir insan bilmediği bir şeyi inkâr eder mi? / 08.02.2025
- Adı ‘adalet’ soyadı ‘kalkınma’ / 07.02.2025
- Kültür Bakanı kimin kültürünü canlandırıyor? / 16.02.2025
- Ahir zaman hadislerinin muhatabı kim? / 15.02.2025
- Trump severler ters köşe oldu / 14.02.2025
- Hz. Mehdi (a.s) bu gecede dünyaya gelmiştir / 13.02.2025
- Hukuk devletiyiz / 12.02.2025
- Gazze’de rol değişimi / 10.02.2025
- Şara, İsrail’e ne zaman saldıracak? / 09.02.2025
- Akıllı bir insan bilmediği bir şeyi inkâr eder mi? / 08.02.2025
- Adı ‘adalet’ soyadı ‘kalkınma’ / 07.02.2025