-Biliyor musun? -Neyi? -Bugün Türkçe öğretmeni notları okuyacak... -Yok yahu.... Eyvah... -Niye öğle dedin.
-Bizim zayıf. Bari kanaat notu ile geçsek. Bütün öğrenciler yerlerine oturmuş, yürekler öyle bir çarpıryor ki dışarıya aksetse mehteran bölüğünü aratmaz... Türkçe öğretmeni disiplinli, kuralcı ve dersinde de çok titiz biriydi. Ondan geçer, orta ve iyi not almak çok güçtü. Nedense notu bir kamçı olarak görür öğretememe, fedakarlık gösterememe, çile ve meşakkat erdemine ulaşamayınca not hırsına sarılıyordu... İşte kapı açıldı...
Öğrenciler çavuş komutu almış gibi "tak" ayakta. Öğretmen masaya geçinceye kadar başlar merasim kıtası gibi yavaş yavaş dönüyor. Öğretmenin "otur" sesiyle öğrenciler oturuyor... Öğretmen elindeki çantasını masanın üzerine tak diye bırakınca zayıf bekleyen öğrencinin kalbine küt diye vuruyordu. -Bugün sizlere ortalamaları okuyacağım. İsteyenler not alabilirler. Çantasından not defterini çıkarmıştı. Yapraklarını birer birer çevirirken öğrenci de çember gibi yuvarlanıyordu adeta. Ve başladı okumaya. Kendinden önceki arkadaşları birer birer okunurken sıra kendisine doğru gelince neredeyse kalbi dışarı çıkacaktı. Yüreğini eliyle tutmaya çalışırken ellerini göğsüne dokunduruyordu. Sıra kendisine gelmişti. Öğretmen birer birer aldığı notları okuyordu. Yazılılar 1-1-1 Sözlüler 1-1-1 Ortalama 1. Yüzü kızarmış, elleri heyecandan terlemişti. Bir müddet başını sağa sola çevirememiş utancından ve üzüntüsünden sadece notlarına bakıyordu. Yanındıki arkadaşı hemen durumu farketmişti. Sadece sırada yanında değil üzüntüsünde de sevincinde de sırlarını bilen biriydi. -Üzülme. Bundan sonrası iyi olur. Çalışır düzeltirsin. Çocuk bu ya bu notlar bir yılın son ortalamalarıydı.Çocuk sınıfta kalmıştı ama yine de çiçeğin kırılmasına razı olmayan gönlü, çocukluk dünyasının sönmeyen ümit ışıklarıyla arkadaşını teselli etmeye çalışıyordu. Çocuk dersten sonra da kimse ile konuşmuyordu. Coğrafya öğretmeni çocuğun durumunu farketmiş ona bir şey sormamıştı. Ertesi gün Matematik, Fen, Tarih derslerinin de notları okunmuştu. Hepsinin de ortalaması zayıftı. Köyünden çıkmış, şehirde yatılı okulda okuyordu. Acaba derslerine çalışsaydı zayıf gelir miydi? Gelmezdi. Hem çalışan çocuklar şimdi neşeleniyor başı dimdik geziyorlardı. Cuma günü gelmişti. Karneler verilecekti. Sınıf öğretmeni neşeyle içeri girmiş karneleri dağıtıyordu. Takdir alanları sınıfı geçenleri kutluyordu. Sınıfta kalan öğrenciye hiç bir şey demedi. Sadece: -Al... Çocuk ne olduğunu bilmediği ne olacağını farkedemediği bir adam olma, okuma, iyi not alma, "karne" sancısına tutulmuştu. Karne, not, ödev, ezber, anlama, tekrar, sözlü, yazılı, tembellik ve çalışkanlık. Issız bir vadide taş gibi donakalıp, siyah kargaların böğürtülerini duymak, kızgın güneşin altında kavrulmaktan farksız gelen "karne" günü çocuğun hüzün günü olurdu. Evet beyaz uçurtmalar kadar mutlu yükselişlere ve süzülüşlere, kanat açaçak gönül, fikir, düşünce genişliğiyle "karne"lerini sevinçle alabilecek öğrencileri eğitime, muhtaçları korumaya, kollamaya koşan ve bunu başaran anne, baba, öğretmen, müdür, yetkili, uzman kişilere "karne" veriyorum: 10. 10. 10.... Her insanda saklı bir güzellik bir kabilyet bir hüner vardır. Önemli olan bunları bulup yetiştirmektir. Nice adam olmaz denilenler ileriki yıllarında adam gibi adam olmuşlardır. Okumak, okutmak sonuna kadar yılmadan ihmal etmeden gayret etmek. Lakin hayatı bir şeye bağlayıp yıkmamak, kırmamak, usandırmamak da lazımdır. Okuyanı çalışanı, anlayanı, anlatanı, karnesi pekiyi olanı, tutun, sevin, ödüllendirin. Okumaktan geri kalanı, anlayışı az olanı da, daha sıkı tutun, kaldırın, ödüllendirin, sevin, ama kırmayın. Karnesi zayıf da olsa. Her yüreğin geleceğinde başarılı olacağı aydınlık dönemleri vardır.
-Bizim zayıf. Bari kanaat notu ile geçsek. Bütün öğrenciler yerlerine oturmuş, yürekler öyle bir çarpıryor ki dışarıya aksetse mehteran bölüğünü aratmaz... Türkçe öğretmeni disiplinli, kuralcı ve dersinde de çok titiz biriydi. Ondan geçer, orta ve iyi not almak çok güçtü. Nedense notu bir kamçı olarak görür öğretememe, fedakarlık gösterememe, çile ve meşakkat erdemine ulaşamayınca not hırsına sarılıyordu... İşte kapı açıldı...
Öğrenciler çavuş komutu almış gibi "tak" ayakta. Öğretmen masaya geçinceye kadar başlar merasim kıtası gibi yavaş yavaş dönüyor. Öğretmenin "otur" sesiyle öğrenciler oturuyor... Öğretmen elindeki çantasını masanın üzerine tak diye bırakınca zayıf bekleyen öğrencinin kalbine küt diye vuruyordu. -Bugün sizlere ortalamaları okuyacağım. İsteyenler not alabilirler. Çantasından not defterini çıkarmıştı. Yapraklarını birer birer çevirirken öğrenci de çember gibi yuvarlanıyordu adeta. Ve başladı okumaya. Kendinden önceki arkadaşları birer birer okunurken sıra kendisine doğru gelince neredeyse kalbi dışarı çıkacaktı. Yüreğini eliyle tutmaya çalışırken ellerini göğsüne dokunduruyordu. Sıra kendisine gelmişti. Öğretmen birer birer aldığı notları okuyordu. Yazılılar 1-1-1 Sözlüler 1-1-1 Ortalama 1. Yüzü kızarmış, elleri heyecandan terlemişti. Bir müddet başını sağa sola çevirememiş utancından ve üzüntüsünden sadece notlarına bakıyordu. Yanındıki arkadaşı hemen durumu farketmişti. Sadece sırada yanında değil üzüntüsünde de sevincinde de sırlarını bilen biriydi. -Üzülme. Bundan sonrası iyi olur. Çalışır düzeltirsin. Çocuk bu ya bu notlar bir yılın son ortalamalarıydı.Çocuk sınıfta kalmıştı ama yine de çiçeğin kırılmasına razı olmayan gönlü, çocukluk dünyasının sönmeyen ümit ışıklarıyla arkadaşını teselli etmeye çalışıyordu. Çocuk dersten sonra da kimse ile konuşmuyordu. Coğrafya öğretmeni çocuğun durumunu farketmiş ona bir şey sormamıştı. Ertesi gün Matematik, Fen, Tarih derslerinin de notları okunmuştu. Hepsinin de ortalaması zayıftı. Köyünden çıkmış, şehirde yatılı okulda okuyordu. Acaba derslerine çalışsaydı zayıf gelir miydi? Gelmezdi. Hem çalışan çocuklar şimdi neşeleniyor başı dimdik geziyorlardı. Cuma günü gelmişti. Karneler verilecekti. Sınıf öğretmeni neşeyle içeri girmiş karneleri dağıtıyordu. Takdir alanları sınıfı geçenleri kutluyordu. Sınıfta kalan öğrenciye hiç bir şey demedi. Sadece: -Al... Çocuk ne olduğunu bilmediği ne olacağını farkedemediği bir adam olma, okuma, iyi not alma, "karne" sancısına tutulmuştu. Karne, not, ödev, ezber, anlama, tekrar, sözlü, yazılı, tembellik ve çalışkanlık. Issız bir vadide taş gibi donakalıp, siyah kargaların böğürtülerini duymak, kızgın güneşin altında kavrulmaktan farksız gelen "karne" günü çocuğun hüzün günü olurdu. Evet beyaz uçurtmalar kadar mutlu yükselişlere ve süzülüşlere, kanat açaçak gönül, fikir, düşünce genişliğiyle "karne"lerini sevinçle alabilecek öğrencileri eğitime, muhtaçları korumaya, kollamaya koşan ve bunu başaran anne, baba, öğretmen, müdür, yetkili, uzman kişilere "karne" veriyorum: 10. 10. 10.... Her insanda saklı bir güzellik bir kabilyet bir hüner vardır. Önemli olan bunları bulup yetiştirmektir. Nice adam olmaz denilenler ileriki yıllarında adam gibi adam olmuşlardır. Okumak, okutmak sonuna kadar yılmadan ihmal etmeden gayret etmek. Lakin hayatı bir şeye bağlayıp yıkmamak, kırmamak, usandırmamak da lazımdır. Okuyanı çalışanı, anlayanı, anlatanı, karnesi pekiyi olanı, tutun, sevin, ödüllendirin. Okumaktan geri kalanı, anlayışı az olanı da, daha sıkı tutun, kaldırın, ödüllendirin, sevin, ama kırmayın. Karnesi zayıf da olsa. Her yüreğin geleceğinde başarılı olacağı aydınlık dönemleri vardır.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Feyyaz İnanç / diğer yazıları
- ‘Işıkları açın’ / 07.05.2021
- Kulluğun gerçek tarifi / 06.05.2021
- Asli ihtiyaçlar / 30.04.2021
- Mecnun’un Leylası / 29.04.2021
- Rahman Suresi-II / 21.04.2021
- Rahman Suresi / 19.04.2021
- 14 Nisan / 15.04.2021
- İmam Muhammed Et-Takî’nin (a.s) Öğütleri / 14.04.2021
- Sağlam kale Ehl-i Beyt / 12.04.2021
- Bizi deryaya salan / 08.04.2021
- Kulluğun gerçek tarifi / 06.05.2021
- Asli ihtiyaçlar / 30.04.2021
- Mecnun’un Leylası / 29.04.2021
- Rahman Suresi-II / 21.04.2021
- Rahman Suresi / 19.04.2021
- 14 Nisan / 15.04.2021
- İmam Muhammed Et-Takî’nin (a.s) Öğütleri / 14.04.2021
- Sağlam kale Ehl-i Beyt / 12.04.2021
- Bizi deryaya salan / 08.04.2021