Ekonomi iyiye mi gidiyor, kötüye mi? Bir türlü karar veremedik, ittifak sağlayamadık. Niçin bu haldeyiz, neden kafalar karışık? Sebebi gayet açık. Herkes ekonomiye kendi açısından, kendi konumundan bakıyor, ona göre karar veriyor. Herkesin durumu farklı olduğundan kararlar da farklı oluyor.
Birde buna yemlenen, yemlendiği için de gemlenen ekonomistlerin çizdiği pembe tablolar ilave edilince, aydınlık alaca karanlığa dönüşüyor.
Biz, bazılarının yaptığı gibi yapmayalım. Bardağın her dolu, hem de boş tarafına birlikte bakalım. Bir başka deyişle, ekonomimizin genel durumunu özetleyelim. İlkönce şu gerçeği unutmayalım. Ülkelerin ekonomilerini incelerken, devletin, özel sektörün ve bireylerin durumnu ayrı ayrı ele almak gerekir. Devletin ekonomisi için kullanılanen önemli gösterge, bütçe açıkları ve ihracatın ithalatı karşılama oranıdır. Türkiye'nin bütçe açıkları ümlenin malumu. Her yıl artıyor ve açıklar borçla kapatılıyor.
AKP iktidarı bu konuda bir değişiklik yaptı mı? Hayır , o da diğer hükümetler gibi borcu borçla kapatma yolunu seçti. Bundan dolayı açıklar kapatılmadı, azalmadı, aksine daha da arttı. Yani Türkiye'nin en büyük sorunu olan borçlar, bu iktidar döneminde de katlandı.
Gelelim, hükümetin en iddialı olduğu ikinci göstergeye, ihracatın ithalatı karşılama oranına. Hükümet üyeleri, "Cumhuriyet tarihinin rekorunu kırdık, ihracatı yükselttik" diyerek seviniyorlar. Gerçekten, ihracata dayalı kalkınmayı benimsemiş ülkeler için ihracat çok önemli. Rakamsal olaak aihracatın arttığı da doğrudur. Fakat öyle bir çarpıklık var ki, sordmayın gitsin. ihracat arttığı halde karlar artmıyor. Bundan dolayı ihracatın ithalatı karşılama oranı yüzde 70'lere yükseldi. Demek ki, dış ticaret açığımız da büyüyor. dış ticaret açığı deyip geçemeyelim. Bu açık ekonomik göstergelerin hepsini etkiliyor. Mesala dış ticaret açığı olan ülkelerde dövize talep artar, milli paraya talep azalır. Bugün dış ticaret açığı veremmize rağmen dövize talebin beklenenin altında olmasının sebebi, sıcak para girişidir. Bu açık, sıcak para ile kapatılıyor. Asıl kıyamet sıcak paranın çıkışında kopacaktır.
Velhasıl, bu göstergede de iç açıcı bir durum söz konusu değil. "İhracat arttığı hale karlar neden artmıyor? diye sorabilirsiniz. Hemen söyleyeyim. Türkiye çoğunlukla herşeyini kendi ürettiği malları ihraç etmiyor, edemiyor. İhraç etiğimiz mallar genelikle yarı mamul halde ithal ettiğimiz mallardan oluşuyor. Tabi olarak böyle bir ihracat çok kar getirmiyor.
Sözün özü, devletin ekonomisi iyi değli, iyiye de gitmiyor.
Haklı olarak, "devletin ekonomisi iyi değilse, özel sektörün de, bireylerin de ekonomisi iyi olmaz" diyebilirsiniz. Gerçekten öyle olması gerekir. Ama bazen olmuyor. Buun sebebi, hükümetlerin uyguladığı popülist politikalardır. Nitekim Türikye, bunun çok sıkıntısını çekti, halen de çekiyor. Devleti idare edenler geleceği düşünmezse, "borç yiyen kendi geleceğinden yer" anlayışından hareket ederek, devleti borçlandırır, özel sektöre ve bireylere geçici bir rahatlık sağlayabilir. ama bunun faturası gelecek nesillere kesilir. onun içindir ki, devletin ekonomisinin iyileştirmeden, özel sektörün ve bireylerin ekonomisini iyileştirmeye çalışmak, ne doğrudur, ne de uzun zaman için mümkündür.
Devletin ekonomisi kötü iken, bazı özel sektörün ve bireylerin ekonomisi iyi olamaz mı? Ne yazık ki, Türkiye'de bu da oluyor. Nasıl olduğu ise ayrı bir konu. Onun içine girersek, yolumuz vurguna, soyguna, yolsuzluğa, ksacası devleti söğüşlemeye çıkar. Dikkat ediniz, "ekonomi iyiye giidyor" diyenler, hep bu kesim ve bu kesimin sözcüleridir. Gerçeğin sözcülüğünü yapan ekonomistler şöyle bir genellemede bulunurlar. derler ki, "bir ülkede üç kağıtçıların işi iyi gidiyorsa, anlayın ki, o ülkede doğru-dürüst çalışanlar zor durumdadır." Bu bir ölçüdür. Bundan hareket ederek sağımıza solumuza bakalım. kimin durumu iyi, kiminki kötü. Burumu iyi olanlar türk toplumunu temsil ediyor mu? Son sözümüz şu olsun. Ekonomi hakkında gazetelerde yazılanları okuyarak, TV'de söylenenleri dinleyerek karar vermeyelim. kendi gözlemlerimize, kendi halimize bakıp bir karar verelim ve bu kararsızlıktan kurtulalım.
Birde buna yemlenen, yemlendiği için de gemlenen ekonomistlerin çizdiği pembe tablolar ilave edilince, aydınlık alaca karanlığa dönüşüyor.
Biz, bazılarının yaptığı gibi yapmayalım. Bardağın her dolu, hem de boş tarafına birlikte bakalım. Bir başka deyişle, ekonomimizin genel durumunu özetleyelim. İlkönce şu gerçeği unutmayalım. Ülkelerin ekonomilerini incelerken, devletin, özel sektörün ve bireylerin durumnu ayrı ayrı ele almak gerekir. Devletin ekonomisi için kullanılanen önemli gösterge, bütçe açıkları ve ihracatın ithalatı karşılama oranıdır. Türkiye'nin bütçe açıkları ümlenin malumu. Her yıl artıyor ve açıklar borçla kapatılıyor.
AKP iktidarı bu konuda bir değişiklik yaptı mı? Hayır , o da diğer hükümetler gibi borcu borçla kapatma yolunu seçti. Bundan dolayı açıklar kapatılmadı, azalmadı, aksine daha da arttı. Yani Türkiye'nin en büyük sorunu olan borçlar, bu iktidar döneminde de katlandı.
Gelelim, hükümetin en iddialı olduğu ikinci göstergeye, ihracatın ithalatı karşılama oranına. Hükümet üyeleri, "Cumhuriyet tarihinin rekorunu kırdık, ihracatı yükselttik" diyerek seviniyorlar. Gerçekten, ihracata dayalı kalkınmayı benimsemiş ülkeler için ihracat çok önemli. Rakamsal olaak aihracatın arttığı da doğrudur. Fakat öyle bir çarpıklık var ki, sordmayın gitsin. ihracat arttığı halde karlar artmıyor. Bundan dolayı ihracatın ithalatı karşılama oranı yüzde 70'lere yükseldi. Demek ki, dış ticaret açığımız da büyüyor. dış ticaret açığı deyip geçemeyelim. Bu açık ekonomik göstergelerin hepsini etkiliyor. Mesala dış ticaret açığı olan ülkelerde dövize talep artar, milli paraya talep azalır. Bugün dış ticaret açığı veremmize rağmen dövize talebin beklenenin altında olmasının sebebi, sıcak para girişidir. Bu açık, sıcak para ile kapatılıyor. Asıl kıyamet sıcak paranın çıkışında kopacaktır.
Velhasıl, bu göstergede de iç açıcı bir durum söz konusu değil. "İhracat arttığı hale karlar neden artmıyor? diye sorabilirsiniz. Hemen söyleyeyim. Türkiye çoğunlukla herşeyini kendi ürettiği malları ihraç etmiyor, edemiyor. İhraç etiğimiz mallar genelikle yarı mamul halde ithal ettiğimiz mallardan oluşuyor. Tabi olarak böyle bir ihracat çok kar getirmiyor.
Sözün özü, devletin ekonomisi iyi değli, iyiye de gitmiyor.
Haklı olarak, "devletin ekonomisi iyi değilse, özel sektörün de, bireylerin de ekonomisi iyi olmaz" diyebilirsiniz. Gerçekten öyle olması gerekir. Ama bazen olmuyor. Buun sebebi, hükümetlerin uyguladığı popülist politikalardır. Nitekim Türikye, bunun çok sıkıntısını çekti, halen de çekiyor. Devleti idare edenler geleceği düşünmezse, "borç yiyen kendi geleceğinden yer" anlayışından hareket ederek, devleti borçlandırır, özel sektöre ve bireylere geçici bir rahatlık sağlayabilir. ama bunun faturası gelecek nesillere kesilir. onun içindir ki, devletin ekonomisinin iyileştirmeden, özel sektörün ve bireylerin ekonomisini iyileştirmeye çalışmak, ne doğrudur, ne de uzun zaman için mümkündür.
Devletin ekonomisi kötü iken, bazı özel sektörün ve bireylerin ekonomisi iyi olamaz mı? Ne yazık ki, Türkiye'de bu da oluyor. Nasıl olduğu ise ayrı bir konu. Onun içine girersek, yolumuz vurguna, soyguna, yolsuzluğa, ksacası devleti söğüşlemeye çıkar. Dikkat ediniz, "ekonomi iyiye giidyor" diyenler, hep bu kesim ve bu kesimin sözcüleridir. Gerçeğin sözcülüğünü yapan ekonomistler şöyle bir genellemede bulunurlar. derler ki, "bir ülkede üç kağıtçıların işi iyi gidiyorsa, anlayın ki, o ülkede doğru-dürüst çalışanlar zor durumdadır." Bu bir ölçüdür. Bundan hareket ederek sağımıza solumuza bakalım. kimin durumu iyi, kiminki kötü. Burumu iyi olanlar türk toplumunu temsil ediyor mu? Son sözümüz şu olsun. Ekonomi hakkında gazetelerde yazılanları okuyarak, TV'de söylenenleri dinleyerek karar vermeyelim. kendi gözlemlerimize, kendi halimize bakıp bir karar verelim ve bu kararsızlıktan kurtulalım.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
M. Hilmi Yıldırım / diğer yazıları
- İnsan hakları ve ihlâlleri / 01.02.2019
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018