ABD, İngiltere İmparatorluğu'ndan devraldığı sömürge politikasını, yeni bir şekle sokarak sürdürüyor. Öyleyse, ABD'nin ne yaptığını, neyi amaçladığını anlamak için geçmişe dönmek, İngiliz politikasını incelemek, yani tarihi iyi bilmek şarttır. Osmanlı'yı tanımayan, Osmanlı-İngiliz mücadelesini bilmeyen devlet adamlarımız, farkında olmadan Türk milletinin ipini çekmişlerdir. Maalesef, aynı gaflet ziyadesiyle devam ediyor. Bu gaflet, devlet adamlarımızı düşmanlarımızla dost, dostlarımızla düşman olmaya sevk ediyor. Bu girişi, ABD'nin Karadeniz'de başlatmak istediği 'Aktif Çaba Harekatı' için yapma gereği duydum. Bilindiği gibi ABD, 11 Eylül 2001 tarihli olayın ardından, NATO'nun 5. maddesini gündeme getirdi ve buna dayanarak Akdeniz'de 'Aktif Çaba Harekatı' başlattı. ABD, buradaki amacını şöyle açıklıyordu: "Akdeniz'de terörizmle mücadele edeceğim ve Akdeniz'de kıyısı bulunan ülkelere demokrasiyi yerleştireceğim". Akdeniz'de yaptığının aynısını, şimdi Karadeniz'de yapma peşinde. Bir başka deyişle ABD, Karadeniz'de de gemilerini yüzdürmek ve deniz trafiğini kontrol altına almak, Trabzon limanı gibi bazı limanlara konuşlanmak istiyor. ABD'nin Ankara Büyükelçisi Ross Wilson diyor ki: "Karadeniz'de haklarımız var. Karadeniz uluslararası bir su. Biz de bu çerçevede haklarımızdan yararlanmak istiyoruz. Karadeniz'deki istihbarat alış verişini geniş alana yaymak istiyoruz". "İstihbarat alış verişini geniş alana yaymak" demek, "CIA ajanları Karadeniz'de cirit atacaktır" demektir. Bu da, başta Trabzon olmak üzere, Karadeniz'deki illerde huzursuzluk ve karışıklığın çıkacağı manası taşır. Görüldüğü üzere ABD, açıkça 1936 yılında akdedilen Montrö Boğazlar Sözleşmesi'ni tanımadığını ifade ediyor. Dahası, Türkiye'nin öncülüğünde kurulan 'Karadeniz Ekonomik İşbirliği'nin (KEİB) temelini de dinamitliyor. Karadeniz'de kıyısı bulunan ülkelerin büyük ümitlerle kurduğu bu işbirliğini, ABD düşmanlığa dönüştürmeyi plânlıyor. Bir düşünelim, Türkiye, 'Aktif Çaba Harekatı'na izin verirse -ki kilit ülke Türkiye'dir- diğer ülkeler Türkiye'ye hoş bakar mı? Elbette bakmaz. O zaman ne olur? İşbirliğinin yerini düşmanlık alır. Komşularıyla düşman olan bir Türkiye'nin haliyle güvenliği de tehlikeye girer. Zaten ABD'nin istediği de budur. ABD'nin Türkiye'ye teklifinin özeti şudur: Karadeniz'de, ve Ortadoğu'da bütün komşularınla düşman olacaksın, tek dost beni belleyeceksin. ABD, yayınladığı 16 Mart 2006 tarihli 'Yeni Ulusal Güvenlik Strateji Belgesi'nde bunu demiyor mu? ABD, sözkonusu belgede dünyayı ikiye ayırıyor: Dost ve düşman. ABD, kötü emellerine hizmet etmeyen herkesi düşman olarak nitelendiriyor. Demek ki, ABD'nin Türkiye'den istediği uşaklıktır. Bu millet, asla buna rıza göstermez, gösterenleri de af etmez. Zira bu millet, kanını ve canını vererek bağımsızlığını kazanmış bir millettir.Karadeniz, askeri ve stratejik bakımından her dönemde önemini korumuş bir denizdir. Karadeniz'i sahilleriyle sınırları içine alan yegane devlet Osmanlı olmuştur. Osmanlı, 18. yüzyılın sonuna kadar Karadeniz'i yabancılara kapalı tutmuştur. Zaman zaman yabancılar, Karadeniz'in açılması için Osmanlı'ya başvuruyorlardı. Osmanlı yetkilileri bu taleplere şöyle cevap veriyorlardı: "Padişah, Karadeniz'i yabancılara açmakla, haremini açmayı bir tutar". İşte, Osmanlı'nın Karadeniz'e bakışı ve tarih şuuru böyle idi. Şimdi ne oluyor? ABD'nin her istediğini "evet" diyen AKP hükümeti, bu isteği de millete hazmettirmenin yollarını arıyor. Anlaşılan o ki, yakın zamanda Karadeniz'den de kara haberler duyulacaktır. En büyük karar haber, ABD'ye bu konuda izin vermektir. Birçok tarihçi, Osmanlı'nın hızla çöküşünü, Karadeniz'de kontrolü kaybetmesine bağlar. Aynı akıbeti yaşamamak istiyorsak, tarihten ders almasını bilelim.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
M. Hilmi Yıldırım / diğer yazıları
- İnsan hakları ve ihlâlleri / 01.02.2019
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018