Antalya'da düzenlenen Ulusal Nükleer Tıp Kongresi'nde kanserde PET cihazının kullanılması yanı sıra yeni tedaviler konuşuldu.
Türkiye Nükleer Tıp Derneği tarafından Antalya Kemer'de düzenlenen 21. Ulusal Nükleer Tıp Kongresi sona erdi. Kongre kapsamında yapılan basın toplantısında konuşan Dernek ve Kongre Başkanı Prof. Dr. Mustafa Ünlü, "PET BT diye kısalttığımız bilgisayarlı tomografi ve pozisyon emisyon cihazı sayesinde kanser hastalarında tüm vücudu görüntüleme olanağımız var. Bugün geldiğimiz nokta ABD'de 850'nin üzerinde PET cihazı kullanılmaktadır ve geçen yıl gerçekleştirilen uygulama sayısı da 2 milyona yakındır. Bu oran Türkiye'de henüz 50 binler civarında" dedi. Amerika'da her 200 kişiden birinin şu ya da bu nedenle PET taramasından geçmiş durumda olduğunu bildiren Prof. Dr. Ünlü, şunları söyledi: "Bizde henüz kullanımı çok yaygınlaşmadı ama son 2 yıl içerisinde büyük kıpırdama var ve bundan sonrada bu cihazın adından çok fazla söz edildiğini duyacaksınız, çünkü hastanın hayatını değiştirebilecek çok değerli bilgileri bu cihaz sayesinde tespit etmemiz mümkün oluyor." Akciğer kanserlerinde, örneğin bir nodül saplandığında akciğerde bu nodülün özelliği nedir? Malign karakterli midir, kötü huylu mudur - iyi huylu mudur bunu saplamak için kullanabildiğini, lenfomalarda vücudun neresinde ne kadar lenf bezi var bunu saplayabildiklerini ifade eden Prof. Dr. Ünlü, "Her şeyden önemlisi hastaya bir iki kür kemoterapi verdikten sonra, bu tedaviye yanıt alabiliyor muyuz - bunu da bu cihazla gerçekleştirebiliyoruz, yanıt alabiliyorsak devam ediyoruz yanıt alamıyorsak kesiyoruz. Böylelikle kişiselleşmiş bir tedavi uygulama şansımız oluyor ve bu da modern tıp açısından çok önemli bir gelişme" diye konuştu.
Kanser tedavisinde amaç normal dokuyu korumakTürkiye Nükleer Tıp Derneği Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Ömer Uğur kanserde hedef tedavilerle ilgili olarak, kanser tedavisinde 3 önemli tedavi olduğunu, cerrahi, hasta cerrahi olamıyorsa bunlara radyoterapi veya kemoterapi verildiğini belirterek, "Eğer hastalık ileri evredeyse ve cerrahi yapılabiliyorsa cerrahi sonrası kemoterapi ve radyoterapi veriliyor. Kemoterapi ve radyoterapi tümör hücresini yok ederken normal organlara önemli derecede zarar veriyor. Kanser tedavisinde artık amaç normal dokuyu koruyarak tümör hücresini yok etmek. Son on yılda gerek kemoterapi de gerek radyoterapide ilerlemeler kaydedildi. Fakat hala kullanılan ilaçların ve radyoterapideki ışının ciddi yan etkileri var. Nükleer tıpta kullanılan hedefe yönelik tedavide bir takım akıllı molekülleri vücuda verildikten sonra tümörü bulacak, vücuttaki bir takım spesifik olayları bulacak ve bu metabolik olayları radyasyon vererek yok edecek akıllı moleküller kullanıyoruz. Aslında bunlara sihirli mermiler de deniliyor. Hedefini nerede olursa olsun bulup yok edecek mermiler. Bu sihirli mermilerden, kemoterapi ajanlardan da son zamanlarda geliştirilmiş ajanlar var. Ama nükleer tıpın ajanı şu benzetme yapmak gerekirse; bu bir lazer güdümlü mermi gibi, önce lazerle vurup vurmayacağımızı kontrol ediyoruz, eğer vuracağımızdan emin olursak silahımızı ateşliyoruz. Ve silah hedefi bulup yok ettikten sonra tekrar bakıyoruz, acaba hedefimiz yok olmuş mu yoksa arta kalan bir kanser hücresi var mı? Bunların hepsini radyoaktif yöntemlerle yapıyoruz" diye konuştu.
Türkiye Nükleer Tıp Derneği tarafından Antalya Kemer'de düzenlenen 21. Ulusal Nükleer Tıp Kongresi sona erdi. Kongre kapsamında yapılan basın toplantısında konuşan Dernek ve Kongre Başkanı Prof. Dr. Mustafa Ünlü, "PET BT diye kısalttığımız bilgisayarlı tomografi ve pozisyon emisyon cihazı sayesinde kanser hastalarında tüm vücudu görüntüleme olanağımız var. Bugün geldiğimiz nokta ABD'de 850'nin üzerinde PET cihazı kullanılmaktadır ve geçen yıl gerçekleştirilen uygulama sayısı da 2 milyona yakındır. Bu oran Türkiye'de henüz 50 binler civarında" dedi. Amerika'da her 200 kişiden birinin şu ya da bu nedenle PET taramasından geçmiş durumda olduğunu bildiren Prof. Dr. Ünlü, şunları söyledi: "Bizde henüz kullanımı çok yaygınlaşmadı ama son 2 yıl içerisinde büyük kıpırdama var ve bundan sonrada bu cihazın adından çok fazla söz edildiğini duyacaksınız, çünkü hastanın hayatını değiştirebilecek çok değerli bilgileri bu cihaz sayesinde tespit etmemiz mümkün oluyor." Akciğer kanserlerinde, örneğin bir nodül saplandığında akciğerde bu nodülün özelliği nedir? Malign karakterli midir, kötü huylu mudur - iyi huylu mudur bunu saplamak için kullanabildiğini, lenfomalarda vücudun neresinde ne kadar lenf bezi var bunu saplayabildiklerini ifade eden Prof. Dr. Ünlü, "Her şeyden önemlisi hastaya bir iki kür kemoterapi verdikten sonra, bu tedaviye yanıt alabiliyor muyuz - bunu da bu cihazla gerçekleştirebiliyoruz, yanıt alabiliyorsak devam ediyoruz yanıt alamıyorsak kesiyoruz. Böylelikle kişiselleşmiş bir tedavi uygulama şansımız oluyor ve bu da modern tıp açısından çok önemli bir gelişme" diye konuştu.
Kanser tedavisinde amaç normal dokuyu korumakTürkiye Nükleer Tıp Derneği Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Ömer Uğur kanserde hedef tedavilerle ilgili olarak, kanser tedavisinde 3 önemli tedavi olduğunu, cerrahi, hasta cerrahi olamıyorsa bunlara radyoterapi veya kemoterapi verildiğini belirterek, "Eğer hastalık ileri evredeyse ve cerrahi yapılabiliyorsa cerrahi sonrası kemoterapi ve radyoterapi veriliyor. Kemoterapi ve radyoterapi tümör hücresini yok ederken normal organlara önemli derecede zarar veriyor. Kanser tedavisinde artık amaç normal dokuyu koruyarak tümör hücresini yok etmek. Son on yılda gerek kemoterapi de gerek radyoterapide ilerlemeler kaydedildi. Fakat hala kullanılan ilaçların ve radyoterapideki ışının ciddi yan etkileri var. Nükleer tıpta kullanılan hedefe yönelik tedavide bir takım akıllı molekülleri vücuda verildikten sonra tümörü bulacak, vücuttaki bir takım spesifik olayları bulacak ve bu metabolik olayları radyasyon vererek yok edecek akıllı moleküller kullanıyoruz. Aslında bunlara sihirli mermiler de deniliyor. Hedefini nerede olursa olsun bulup yok edecek mermiler. Bu sihirli mermilerden, kemoterapi ajanlardan da son zamanlarda geliştirilmiş ajanlar var. Ama nükleer tıpın ajanı şu benzetme yapmak gerekirse; bu bir lazer güdümlü mermi gibi, önce lazerle vurup vurmayacağımızı kontrol ediyoruz, eğer vuracağımızdan emin olursak silahımızı ateşliyoruz. Ve silah hedefi bulup yok ettikten sonra tekrar bakıyoruz, acaba hedefimiz yok olmuş mu yoksa arta kalan bir kanser hücresi var mı? Bunların hepsini radyoaktif yöntemlerle yapıyoruz" diye konuştu.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.