Meltem Medya Grubu'nda yayınlanan yılsonu değerlendirme programı için Trabzon'daydık.
Hukukun nereye geldiğini değerlendireyim dedim.
Ceza yargılamasının en temel ilkesi, mausmiyet karinesi; suçlu olduğu yönünde kesin hüküm verilinceye kadar herkes
masumdur."
Bir diğer ilke; şüpheden sanık yararlanır, suçun işlendiği her türlü şüpheden uzak kesin deliller ile ispat edilmez ise ceza verilmez.
Başka bir ilke; müddei iddiasını ispatla mükelleftir. Bunlar hukukun evrensel temel ilkeleridir.
Hukuk devleti olan her ülke için geçerlidir yani. Bunlar evrensel ve temel ilkeler olduğu için, bu konudaki düzenlemeler sadece ceza yasalarında yer almaz. Anayasalarda da yer alır.
Son yıllarda hukuk öyle ciddi şekilde erozyona uğradı ki; hukukun en temel ilkeleri de yok sayılır hale gelmiştir.
Bir örnek üzerinden anlatalım:
215.000 kişinin Bylock kullanıcısı olduğu iddiası ile MİT, bu kişilere ait listeyi Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'na vermiş ve soruşturmalar açılmaya başlanmıştır.
Bu kişilerin pasaportları iptal edilerek yurt dışına çıkışları engellenmiştir.
Bu kişilerin eşlerinin de FETÖ'cü olabileceği ihtimaline binaen eşlerinin de pasaportları iptal edilmiştir.
Bu listede yer alanların bir bölümü tutuklanmıştır.
Aradan belirli bir süre geçtikten sonra 215.000 kişinin içinden 102.000 kişisinin Bylock'a birden çok kez bağlandığı diğer 113.000 kişinin Bylock indirdiği halde bağlanmadığı açıklanmış, 102.000 kişilik listenin kesin liste olduğu duyurulmuş ve ona göre işlem yapılmaya başlanmıştır. Bu listeye itiraz edenlerin FETÖ soruşturmalarını sulandırdığı ifade edilmiştir.
Bu süreçte Bylock listesinde yer almak tek başına delil olarak kabul edilerek mahkumiyet kararları verilmiştir. Bu mahkumiyet kararlarını bozan Adana ve Gaziantep Bölge Adliye Mahkemeleri başkan ve üyeleri apar topar görevden uzaklaştırıldı.
Yargıtay Bylock'u tek başına FETÖ üyeliğinin delili olarak kabul eden kararlar vermiştir. Bylock'tan soruşturulan, tutuklanan kişilerin içinden hakimler ve savcılar da var.
Aradan 6-7 ay daha geçti.
Geçtiğimiz hafta Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı 11.480 kişilik yeni bir liste yayınladı. Bu listenin artabileceği ifade ediliyor.
İllere gönderilen bu liste ile 11.480 kişinin daha aslında Bylock kullanmadığını, tutuklu olan yaklaşık 1000 kişinin tahliye edilmesi istendi.
Bu listede yer alanların içinde 57 hakim savcı var. Sosyal medyada bu listede yer alan bir hakime hanımın yaşadığı dram paylaşıldı.
Meslekten uzaklaştırılması, nezarethaneye atılması v.s.
2017 yılında adaletin geldiği nokta; tamamen suçsuz olan hakim ve savcıların bile kendini mahkemede anlatamamıştır. 2017'de bir ilk daha yaşandı. Suçsuz olan kişiler suçsuzluklarını ispat etmek mecburiyetinde kaldı ve ispatladı.
Bylock kullanmak iddiası ile suçlanan kişiler Bylock kullanmadığını teknik olarak ispat ettiler.
2017 yılında hukukta geldiğimiz nokta bu.
Geldiğimiz nokta itibariyle 2016 yılını mumla arıyoruz. Stüdyoda hafızamı yokladım.
2015 yılında değerlendirme yaparken ben yine hukuk sistemini değerlendirmiş, özetle adalet sisteminin 2014 yılına göre kan kaybettiğini anlatmışım.
2016 yılının son akşamında yine aynı stüdyoda ben yine adalet yapısını değerlendirmiş ve 2015 yılına göre yine kan kaybettiğini anlatmışım.
Her sene bir sonraki yılın daha iyi olmasını temenni etmişim.
Bu gidişata bakarsak hukuk ve adalet açısında da 2018 yılında, 2017 yılını mumla arayacağız gibi gözüküyor.
Hukukun nereye geldiğini değerlendireyim dedim.
Ceza yargılamasının en temel ilkesi, mausmiyet karinesi; suçlu olduğu yönünde kesin hüküm verilinceye kadar herkes
masumdur."
Bir diğer ilke; şüpheden sanık yararlanır, suçun işlendiği her türlü şüpheden uzak kesin deliller ile ispat edilmez ise ceza verilmez.
Başka bir ilke; müddei iddiasını ispatla mükelleftir. Bunlar hukukun evrensel temel ilkeleridir.
Hukuk devleti olan her ülke için geçerlidir yani. Bunlar evrensel ve temel ilkeler olduğu için, bu konudaki düzenlemeler sadece ceza yasalarında yer almaz. Anayasalarda da yer alır.
Son yıllarda hukuk öyle ciddi şekilde erozyona uğradı ki; hukukun en temel ilkeleri de yok sayılır hale gelmiştir.
Bir örnek üzerinden anlatalım:
215.000 kişinin Bylock kullanıcısı olduğu iddiası ile MİT, bu kişilere ait listeyi Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'na vermiş ve soruşturmalar açılmaya başlanmıştır.
Bu kişilerin pasaportları iptal edilerek yurt dışına çıkışları engellenmiştir.
Bu kişilerin eşlerinin de FETÖ'cü olabileceği ihtimaline binaen eşlerinin de pasaportları iptal edilmiştir.
Bu listede yer alanların bir bölümü tutuklanmıştır.
Aradan belirli bir süre geçtikten sonra 215.000 kişinin içinden 102.000 kişisinin Bylock'a birden çok kez bağlandığı diğer 113.000 kişinin Bylock indirdiği halde bağlanmadığı açıklanmış, 102.000 kişilik listenin kesin liste olduğu duyurulmuş ve ona göre işlem yapılmaya başlanmıştır. Bu listeye itiraz edenlerin FETÖ soruşturmalarını sulandırdığı ifade edilmiştir.
Bu süreçte Bylock listesinde yer almak tek başına delil olarak kabul edilerek mahkumiyet kararları verilmiştir. Bu mahkumiyet kararlarını bozan Adana ve Gaziantep Bölge Adliye Mahkemeleri başkan ve üyeleri apar topar görevden uzaklaştırıldı.
Yargıtay Bylock'u tek başına FETÖ üyeliğinin delili olarak kabul eden kararlar vermiştir. Bylock'tan soruşturulan, tutuklanan kişilerin içinden hakimler ve savcılar da var.
Aradan 6-7 ay daha geçti.
Geçtiğimiz hafta Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı 11.480 kişilik yeni bir liste yayınladı. Bu listenin artabileceği ifade ediliyor.
İllere gönderilen bu liste ile 11.480 kişinin daha aslında Bylock kullanmadığını, tutuklu olan yaklaşık 1000 kişinin tahliye edilmesi istendi.
Bu listede yer alanların içinde 57 hakim savcı var. Sosyal medyada bu listede yer alan bir hakime hanımın yaşadığı dram paylaşıldı.
Meslekten uzaklaştırılması, nezarethaneye atılması v.s.
2017 yılında adaletin geldiği nokta; tamamen suçsuz olan hakim ve savcıların bile kendini mahkemede anlatamamıştır. 2017'de bir ilk daha yaşandı. Suçsuz olan kişiler suçsuzluklarını ispat etmek mecburiyetinde kaldı ve ispatladı.
Bylock kullanmak iddiası ile suçlanan kişiler Bylock kullanmadığını teknik olarak ispat ettiler.
2017 yılında hukukta geldiğimiz nokta bu.
Geldiğimiz nokta itibariyle 2016 yılını mumla arıyoruz. Stüdyoda hafızamı yokladım.
2015 yılında değerlendirme yaparken ben yine hukuk sistemini değerlendirmiş, özetle adalet sisteminin 2014 yılına göre kan kaybettiğini anlatmışım.
2016 yılının son akşamında yine aynı stüdyoda ben yine adalet yapısını değerlendirmiş ve 2015 yılına göre yine kan kaybettiğini anlatmışım.
Her sene bir sonraki yılın daha iyi olmasını temenni etmişim.
Bu gidişata bakarsak hukuk ve adalet açısında da 2018 yılında, 2017 yılını mumla arayacağız gibi gözüküyor.
Lütfullah Önder / diğer yazıları
- Sararan sendikalar / 23.03.2023
- Toplumsal barış projesi üzerine bir analiz – 2 / 10.03.2023
- Toplumsal Barış Projesi üzerine bir analiz - 1 / 09.03.2023
- Doğuştan imtiyazlı muhalefet / 14.01.2023
- AKP gömleğini çıkarmamış muhalefet / 13.01.2023
- Paraya hükmetme çağı / 26.07.2022
- Ekonomik kurtuluş savaşı -5- / 10.01.2022
- Ekonomik kurtuluş savaşı -3- / 08.01.2022
- Ekonomik kurtuluş savaşı / 06.01.2022
- Ekonomide ağır faturalar ödemeye hazır mısınız? / 18.11.2021
- Toplumsal barış projesi üzerine bir analiz – 2 / 10.03.2023
- Toplumsal Barış Projesi üzerine bir analiz - 1 / 09.03.2023
- Doğuştan imtiyazlı muhalefet / 14.01.2023
- AKP gömleğini çıkarmamış muhalefet / 13.01.2023
- Paraya hükmetme çağı / 26.07.2022
- Ekonomik kurtuluş savaşı -5- / 10.01.2022
- Ekonomik kurtuluş savaşı -3- / 08.01.2022
- Ekonomik kurtuluş savaşı / 06.01.2022
- Ekonomide ağır faturalar ödemeye hazır mısınız? / 18.11.2021