Kadınların 3’te 1’i diyabet, 3’te 1'i de tansiyon hastası
Türk Kardiyoloji Derneği Genel Sekreteri Prof. Dr. Bülent Mutlu, "Ülkemizdeki kadınların yaklaşık üçte biri diyabetik iken, üçte birinde ise hipertansiyon bulunuyor ve kadınlarda obezite giderek artıyor" dedi.
12.06.2024 18:40:00 / Güncelleme: 12.06.2024 18:47:03
HASAN PARLAK
HASAN PARLAK





Kalp sağlığı alanında gerçekleştirdiği etkili farkındalık çalışmalarıyla, hastaların uluslararası düzeyde tıbbi hizmet almasının başlıca güvencelerinden biri olarak öne çıkan Türk Kardiyoloji Derneği (TKD); hareketle desteklenen sağlıklı ve aktif bir yaşamı teşvik etmek için her yaştan bireyin faydalanabileceği 'Aktif Yaşam Alanı'nı hayata geçirdi.
Hareketsizliğin kalp hastalıklarının başlıca risk faktörleri arasında yer aldığına dikkat çeken Türk Kardiyoloji Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Muzaffer Değertekin, "Kalp hastalıklarından korunmanın en önemli yollarından biri, egzersizi günlük yaşamın bir parçası haline getirmek. Hastalar kendilerini sürekli halsiz ve yorgun hissettiği için hareket etmekten kaçınabilirler ancak hareketsiz kalınca kas kaybı gelişir. Yürüyüş ve egzersiz, yorgunluk şikayetlerini azaltır, egzersiz kapasitesini artırır. Bu nedenle, haftada en az 5 gün, 30'ar dakika egzersiz yapmayı alışkanlık haline getirmek önem taşıyor. Parklardaki spor alanlarını değerlendirmek yine günlük hareket ihtiyacınızı karşılayacaktır. Hareket hayatınızda yer ettikçe, kalp sağlığınızın yanı sıra tüm vücudunuzun ve hatta ruh sağlığınızın daha iyi bir hale geldiğini göreceksiniz" dedi.
Diyabet ve tansiyon hastalığı artırıyor
Kalp hastalıkları ve inme, her yıl tüm dünyada 17.1 milyon kişinin yaşamını kaybetmesine neden olurken, Dünya Kalp Federasyonu; tütün kullanımı, sağlıksız beslenme ve fiziksel aktivite yoksunluğu gibi başlıca risk faktörlerinin kontrol altına alınması ile bu hastalıklara bağlı erken ölümlerin en az yüzde 80'inin önlenebileceğini tüm dünyaya duyuruyor. Türk Kardiyoloji Derneği Kalp Yetersizliği Çalışma Grubu Başkanı Prof. Dr. Özlem Yıldırımtürk, "Özellikle yaşlı nüfusta ve kronik hastalıklara sahip bireylerde kalp yetersizliğinin görülme riski artıyor. Ülkemizde kalp yetersizliğinin erişkin nüfusta görülme sıklığı yüzde 2.9 olarak belirtilirken, bu da yaklaşık 2 milyonun üzerinde hastayı ifade ediyor. Türkiye'deki kalp yetersizliği hastalarının yaş ortalaması 68 olurken, erkekler kadınlara göre daha erken yaşlarda kalp yetersizliğiyle karşı karşıya kalıyor. Erkeklerde sıklıkla kalp damar hastalıkları kalp yetersizliğine sebep olurken, kadınlarda hipertansiyon, tiroid hastalıkları ve obezite kalp yetersizliğine adeta davetiye çıkarıyor. Kalp yetersizliği, yaşam kalitesini önemli ölçüde düşürebiliyor ve hatta ölümcül olabiliyor. Dünya genelinde milyonlarca insanı etkileyen kalp yetersizliği, ülkemizde de önemli sağlık sorunlarından biri olarak öne çıkıyor. Kalp yetersizliği, Türkiye'de ölüm nedenleri arasında üst sıralarda yer alıyor" diye konuştu.
Birbiriyle bağlantılı kalp-damar, böbrek ve metabolizma hastalıklarına dikkat çeken Türk Kardiyoloji Derneği Genel Sekreteri Prof. Dr. Bülent Mutlu, "Ülkemizdeki kadınların yaklaşık üçte biri diyabetik iken, üçte birinde ise hipertansiyon bulunuyor ve kadınlarda obezite giderek artıyor. Küresel ölçekte bir milyardan fazla insanı etkileyen kalp-damar, böbrek ve metabolizma hastalıkları, dünya çapındaki ölümlerin önde gelen nedeni olup her yıl 20 milyona yakın ölüme sebep oluyor. Bu kalp-damar, böbrek ve metabolizma hastalıkları birbiriyle bağlantılıdır, bir arada görülür ve birbirini şiddetlendirebilir; dolayısıyla hastaların yaşamları üzerinde ciddi bir yük yaratabilir. Parçalı kalp-damar, böbrek ve metabolizma hastalıkları tedavilerinden bu hastalıkları bağlantılı hastalıklar olarak teşhis edip yöneterek tedavi ve erken koruma konusunda entegre bir yaklaşımı önemsiyoruz. Kalp-damar, böbrek ve metabolizma hastalıklarının yönetimi genellikle parçalı olduğu için geç veya hatalı teşhise, tedavi için yönlendirmelerde gecikmelere, doğru tedaviye ve kurallara dayalı tedaviye zamanında erişim eksikliklerine yol açabilir. Erken aşamada tek sistem hasarı, geri dönüşü olmayan çoklu organ hasarlarına neden olabilir. Dolayısıyla, hastalıkları bütüncül olarak yönetmek kritik önem taşıyor. Kalp-damar, böbrek ve metabolizma hastalıklarını erken ele almak hastaların istenmeyen sonuçlardan korunması için fırsat sağlar. Kalp-damar, böbrek ve metabolizma hastalıkları tek başına bulaşıcı olmayan hastalıklardan ölüm nedenlerinin yaklaşık yarısını oluşturmaktadır" diye konuştu.
Harekette bereket var
TKD Kalp Yetersizliği Çalışma Grubu Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Emre Aslanger ise şunları söyledi: "Hayatımızda hareket, yalnız kalp sağlığı için değil, kalp hastalıklarının tedavi sürecinde de büyük önem taşıyor. Kardiyak rehabilitasyon olarak isimlendirdiğimiz ve tedavinin bir parçası olan hareket yöntemi, kalp sağlığının iyileştirilmesi ve yaşam kalitesinin artırılmasına önemli ölçüde katkı sağlıyor. Kalp hastalıklarının risk faktörlerini azaltan hareket; sağlıklı yaşam tarzına sadık kaldığımızda, kan basıncı, kolesterol ve kan şekerinin düzenlenmesine yardımcı olur. Yapılan fiziksel egzersizler, kalp kasının gücünü ve dayanıklılığını artırarak kalp fonksiyonlarını geliştirir. Kalp hastalığı zor ve uzun bir süreç olabileceğinden psikolojik dayanıklılık da bir o kadar önem taşıyor. Hekim önerisi ile tedaviye uygun olarak yapılacak egzersizler, psikolojik olarak destek sağlarken stresle başa çıkmayı kolaylaştırıyor. Kardiyak rehabilitasyon, hastaların yaşam kalitesini yükseltmekle beraber, bağımsız ve aktif olmaya yardımcı olurken daha önemlisi hastalığın tekrarlanma riskini azaltıyor."
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.