Eski Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar, 17-25 Aralık sürecinde kendisiyle ilgili hazırlanan dosyalar için itiraf niteliğinde açıklamalar yaparak, "Benim dosyamda ne varsa, hem tapeler doğrudur hem teknik takip doğrudur, hem de benim telefon konuşmalarım A'dan Z'ye kadar doğrudur. Benim dosyamda hırsızlık yok, görevi kötüye kullanma var, "Reis", Sayın Cumhurbaşkanım beni hırsız çuvalının içine koydu ve attı" dedi.
Bakanın istifa açıklamasını hatırlayalım, "Ne yaptıysam Erdoğan'ın emriyle yaptım" demişti. Bunun adı "kanunsuz emir"dir. Emri veren de yerine getiren de sorumludur (Anayasa, madde: 137). Zira en tenzilatlı yaklaşımla ortada görevi kötüye kullanma suçu vardır. Dönemin Başbakanı Davutoğlu olayla ilişkilendirilen bakanlara, aklanabilmeleri için Yüce Divan'a gitmelerini teklif etmişse de siyasi otorite hukukun yerine geçmiş ve yargı yolu engellenmişti.
Yüce Divan'a gitmeleri siyaseten önlenen bakanlar: Egemen Bağış, Muammer Güler, Zafer Çağlayan ve itirafçı bakan Erdoğan Bayraktar idi.
17-25 Aralık'ta ne olmuştu?
FETÖ yapılanması içinde yer alan savcıların "Rüşvet, görevi kötüye kullanma, ihaleye fesat karıştırma ve kaçakçılık" suçlamalarıyla başlattığı soruşturmalar İçişleri Bakanı Muammer Güler, Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan, Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar ve Avrupa Birliği Bakanı Egemen Bağış'a kadar uzanmıştı.
Bağış, görevinden alınırken diğer üç bakan istifa etmek zorunda kalmıştı.
O bakanlardan biri şimdi "Tarafsız bir savcı çıksın dosyayı incelesin, Yüce Divan'a gitmekten korkmam" demekte… Peki, o tarafsız savcıyı bulabilecek mi? Hangi savcı Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne ucu iktidara dokunabilecek bir fezleke gönderme cesareti gösterebilecek?
"Anayasa Mahkemesi kararını yok hükmünde sayarız", "Meclis Anayasa Mahkemesini de kaldırma yetkisine sahiptir", "…Bu kuvvetler ayrılığı denen var ya… O önünüze gelip engel olarak dikiliyor", "Yüce Divan'a güvenmiyoruz" şeklindeki söylemlerin geçerli olduğu bir siyasi yapıda, Yüce Divan sürecinin ne önemi olabilir ki?
Diyelim ki, cesur bir savcı çıktı ve hazırladığı fezlekeyi Meclis'e gönderdi. Ve soruşturma komisyonu kuruldu. Yüce Divan'a sevk kararı çıkması için çoğunluk gerekiyor. AKP küçük ortakla birlikte çoğunluğa sahip olduğu sürece muhalefet oyları yetmeyecektir.
Siyaset yargının önünü tıkadığı sürece adalete erişim hakkı kullanılamayacak; hukuk devleti, bağımsız ve tarafsız yargı gibi ilkeler sözcüklerden ibaret kalacaktır.
Siyasi karakterlerin saplantıları belli de sahte aydınlara ne demeli?
Yargının "güçler ayrılığına dayalı anayasal meşruiyeti" yerine, "yargının demokratik meşruiyeti" kavramını sözde bilimsel bir kisve içinde siyasal iktidarın hizmetine sunan sahte aydınlar, sorumluluğun asıl sahibidirler.
- Yerel yönetim / 25.01.2024
- Muhalefet / milli irade / 22.01.2024
- Anayasa Mahkemesi yoksa… / 18.01.2024
- Soykırım davası / 15.01.2024
- Sosyal devlet için / 11.01.2024
- Hukuk devletine başkaldırı / 25.12.2023
- Güç dengesi / 21.12.2023
- Yerel seçime giderken / 14.12.2023
- İnsanlığın anayasası / 11.12.2023