Türkiye, İsrail devletini ilk tanıyan ve kurulduğu günden itibaren ilişkilerini geliştirerek sürdüren bir ülkedir. Bu ilişkiler, bir zamanlar gizlilik çerçevesinde yürütüldü. İsrail devletinin kurucusu ve ilk Cumhurbaşkanı David Ben Gurion, merhum Başbakanımız Adnan Menderes ile gizli bir görüşme yaptıktan sonra şöyle demiştir: "Türkiye, ilişkilerini gizli tutarak, bize metres muamelesi yapıyor. Halbuki biz evlendik". Bu söz, bir gerçeği ifade ediyordu. O gerçek de şu idi: Türkiye, ABD'den yana politika benimsemişti. ABD'den yana olup da İsrail'le iyi ilişki kurmamak mümkün değildi. Çünkü ABD İsrail, İsrail de ABD demektir.Türkiye'yi idare edenler, zaman geçtikçe İsrail'le ilişkileri gizlemekten vazgeçti, açıkça askeri ve ticari bir dizi anlaşmalar imzaladı. Alan Makovsky, Türkiye-İsrail arasında yapılan anlaşmalar hakkında şunları söylemiştir: "Türkiye ile İsrail arasında yakın ilişkilerin kurulması, Soğuk Savaş döneminden sonra Ortadoğu'da yaşanan en önemli stratejik gelişmedir". Bir Yahudi gazeteci de şöyle demiştir: "İsrail devleti kurulduktan sonra kazandığımız en büyük zafer, Türkiye ile yapılan anlaşmalardır". İsrailli Dr. Amikam Nechami ise, Türkiye-İsrail anlaşmaları üzerine şu değerlendirmeyi yapar: "İsrail'in dış politikasında Türkiye'nin önemi, ABD ve İngiltere'den daha az değildir". Bir İsrailli diplomatın şu sözü de manidardır: "Türkiye'nin İsrail ile güçlü ilişkileri parayla ölçülemez değerdedir".Böylesine sıkı ilişkiler kurduğumuz İsrail devletinin, Türkiye üzerinde hiçbir kötü niyeti yok mu? Tam tersine, İsrail'in birinci hedefi Türkiye'yi parçalamaktır. Yahudiler, Osmanlı devleti yıkılmadan, İsrail devletinin kurulamayacağını anlayınca, var güçleriyle onu yıkmaya ve parçalamaya çalıştılar, muvaffak da oldular. Arz-ı Mev'ud üzerinde 'Büyük İsrail Devleti'ni kurmak da Türkiye'yi bölüp parçalamaktan geçiyor. Onun içindir ki, birinci hedef Türkiye'dir. Yahudiler, Arz-ı Mev'ud'da 'Büyük İsrail Devleti'ni kurunca, susup uslu uslu oturacaklar mı? Hayır, inançlarına göre, Büyük İsrail Devleti'nden sonra, Mesih yeryüzüne inecek, bu devletin başına geçecek, Deccal'ı yenecek, Tanrı Krallığı'nı kuracak ve Yahudilerin bin yıllık dünya hakimiyeti başlayacaktır. Hıristiyanlar da, bu inancın, Arz-ı Mev'ud'da Büyük İsrail Devleti'nin kurulmasına kadar olan kısmına inandıkları için, İsrail devletinin insanlık dışı soykırımını kayıtsız şartsız destekliyorlar. Yahudilerin ve Hıristiyanların, Ortadoğu'da yeniden kutsal bir savaş başlattıkları gerçeğini artık görelim. Prof. Dr. Haydar Baş'ın dediği gibi, "ABD, AB ve İsrail ittifakı, Ahd-i Atik ve Ahd-i Cedid ittifakıdır". Bunu, onlar gizlemiyorlar. Maalesef Ortadoğu yöneticileri bu gerçeği halklarından gizliyorlar. "Hıristiyanlar, Yahudilelerin (2000 yıldır birkaç Yahudinin yaşadığı) Filistin'e gidecek olmalarını İncil'in kehanetinin gerçekleşmesi anlamına geldiğini söylüyorlardı" (Bkz. Grace Hallsell, Tanrı'yı Kıyamete Zorlamak, s. 108). ABD eski Başkanı Jimmy Carter de bu konuda şunları der: "1948'de İsrail'in kurulması, Yahudilerin yüzyıllar önce sürgün edildikleri yerden sonunda İncil'de sözü geçen yere tekrar döndüğü anlamına gelmektedir. İsrail devletinin kurulması İncil kehanetinin gerçekleşmesidir" (A.g.e., s. 76). İsrail birliklerinin Kudüs'ü ele geçirmesi üzerine Nelson Bell de şöyle demiştir: "2000 yıldan fazla bir süredir, Kudüs'ün ilk defa Yahudilerin eline geçmesi İncil şakirtlerine sevinç veriyor ve İncil'in doğruluğu ve geçerliliğine olan inançlarını tazeliyor" (A.g.e., s. 76). Jerry Falwell de, "Teolojik açıdan her Hıristiyan, İsrail'i desteklemek zorundadır. Şayet İsrail'i koruyamazsak, Tanrı nezdinde itibarımızı kaybederiz" diyor. (A.g.e., s. 114). Hahamların, Filistin'deki katliam yapan İsrail askerlerini kutsamaları ve çocukları öldürmelerine fetva vermeleri gafletten uyanmamıza vesile olmayacak mı? Türkiye'nin, Yahudilerin ve Hıristiyanların kutsal savaşına yaptığı anlaşmalarla destek sağlaması, kendi ipini çekmesi, kendi kuyusunu kazması anlamına gelir. Onların, bu kutsal savaşına, bırakınız destek olmayı, kutsalsız karşı çıkmak bile, kötü emel ve amaçlarına hizmet etmek demektir.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
M. Hilmi Yıldırım / diğer yazıları
- İnsan hakları ve ihlâlleri / 01.02.2019
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018