Büyük Ortadoğu Projesi kapsamında Ortadoğu'da ve Türkiye sınırlarında yaşanan oyunlarda sona mı geliyoruz yoksa yeni bir başlangıç mı yapılıyor?
Afganistan ve Pakistan'dan başlayarak İran, Irak, Suriye, Yemen, körfez ülkeleri, Mısır, Sudan, Etiyopya, Mısır, Tunus, Libya, Cezayir, Fas ve daha birçok halkı Müslüman ülkelere ve Türkiye'ye bakın!
Baktınız mı? Hangi İslam ülkesi halkının huzuru, refahı yerinde? Hangi İslam ülkesinde Müslümanlar adaletli, güvenli bir şekilde hayatlarını sürdürüyor? Cevap net; Türkiye dahil hiç birisinde.
Yalnız bir tespit daha yapayım; İslam ülkelerinin tamamında yönetimde veya aktif muhalefette olanların ve de zengin kesimin (muhalif olmadığı takdirde) huzurları, gelirleri yerinde.
Kendileri en iyi hayat standartlarında yaşıyor, en lüks konutlarda ikamet ediyor, çocukları hem ülkelerinde hem de ülke dışında okuyor, geziyor, tozuyor.
Sizce bir çarpıklık yok mu? Matematik böyle bir denklemi çözemez. İslam Dini böyle bir tabloyu asla kabul edemez.
Peki, neden böyle? Soruyu biraz değiştireyim; İslam ülkelerindeki insanlar, sosyal haklardan mahrum, gelir düzeyi zayıf ve her daim terör endişesi ile yaşarken bu ülkeleri yönetenler neden şatafatlı yaşıyor?
Cevap tek ve çok nettir; Emperyalistlere secde ettikleri, onların yanında izzet ve şeref aradıkları için.
Neden dost-düşman tarifi yapamıyoruz?
Kaç aydır Fırat'ın doğusu, PKK-YPG, güvenli bölge, ortak devriye, genişlik, derinlik konularını Türkiye konuştu, yazdı, çizdi.
Sayın Erdoğan, ABD'ye en son Eylül sonuna kadar süre vermişti. O süre de doldu.
Şimdi ne olacak? Türkiye kendi göbeğini kesebilecek mi? ABD'yi karşısına alabilecek mi, gibi sorular tartışılıyor.
En baştan söyleyeyim; Bu millet her zaman kendi göbeğini kesme kabiliyetine sahiptir ve keser de. Ama bu sefer büyük bir bedel, fatura var ortada. Kim ödeyecek o faturayı?
Bir başka sorgulanması gereken ise bizim Ortadoğu bataklığında ne işlimiz vardı, sorusudur.
Diğer bir nokta ise ABD'nin güvenilmez olduğunu bugün mü anladık? İsrail varken ABD'nin Türkiye'nin menfaatine olacak bir adımı atmasını kim öngördü ki, bu bataklığa girdik ve bugüne kadar bekledik?
'Aman ABD ile ters düşmeyelim, biraz daha bekleyelim, göz yumalım' düşüncesinde olanlar varsa bilsin ki, her göz kırpış Türkiye'nin biraz daha battığının ifadesidir.
Dost düşman ayırımı yapamadık
Bizim gibi şanlı bir geçmişe ve on binlerce tarihi sınava girmiş, çıkmış bir millet, Atatürk'ten sonra dost-düşman tarifi yapamaz hale getirildi. Bu nasıl bir basiretsizliktir?
Not almışım! 2010 yılında. Daha Suriye bataklığına adım atmadığımız günlerde Prof. Dr. Haydar Baş hem iktidar sahiplerine, hem de milletimize şöyle hitap ediyordu;
"Eğer bizim değerlerimiz üzerinde komşularımızın bir hesabı varsa bunun ötesinde coğrafyamız üzerinde bir hesabı varsa, biz asla o milletlerle iç politikayı devam ettiremeyiz.
Şimdi size soruyorum. AB devletlerinin Türkiye coğrafyasında hesabı var mı? Sen nasıl bununla ittifak ediyorsun! Adamın gözü senin topraklarında.
Lozan Anlaşması müzakerelerinde merhum İnönü, ABD'li murahhas azalarla görüşüyor.
ABD'li üyeler, "Biz, Türkiye'nin Güneydoğu sınırlarını kabul etmiyoruz" diyor. Bunu kabul edebilmemiz için sizin, bize yeraltı kaynaklarınızı vermeniz lazım.
Merhum İnönü, 'buna ben karar veremem' diyor. Telgraf çekiyor, merhum Mustafa Kemal telgrafı alıp, okuyor. Sözü şu: Canımızı vererek, kanımızı dökerek kazandığımız bağımsızlığımızı masa başında terk edemeyiz. Telgrafı yırtıp atıyor."
Buyurun sözü olan söylesin!
- Sayın Erdoğan’ın nefretten doğan AB aşkı -2- / 06.04.2025
- Sayın Erdoğan’ın nefretten doğan AB aşkı -1- / 05.04.2025
- Boykotun babasını yaptılar, yapıyorlar / 04.04.2025
- Erdoğan’ın ‘Filistin’ nöbeti / 03.04.2025
- İktidar sanki hiç sandık gelmeyecekmiş gibi hareket ediyor / 01.04.2025
- İslam dünyasında bayram! / 31.03.2025
- ‘Cebrail dua etti, bende amin dedim’ / 30.03.2025
- Boykot, tehdit ve umut / 29.03.2025
- Atatürk’ün annesi gibi Erdoğan’ın annesi de annemizdir / 28.03.2025