Üçüncü Dünya ülkelerinde seçimlerin sonuçları genellikle önceden bellidir. Zira iktidarı elinde tutan devlet, kendi hedefleri ve görüşleri doğrultusunda siyasi çekişmeyi idare etme gücüne sahiptir. Oylar yüzde 90'ı, hatta 99'u bulabilir. Bu açıdan İran'da iktidar dini yetkenin elinde bulunmasına rağmen Mahmud Ahmedinecad'ın seçimleri kazanması bir sürpriz olarak görülmekte. Çünkü Necad, 'pazar'a hükmeden geleneksel ailelerden veya mollalar, ayetullahlar listesinden değil. Belki de fakirlerin adayı olarak görülen ve aşırılıkçı olarak nitelenen Necad'ın cumhurbaşkanı seçilmesi, 'sokağın özgürce oy kullandığı takdirde kendisine has bir sezgisi ve gücü olduğu' yollu görüşünü teyit eden bir referandum oldu. Dindarlığı, katılığı ve yolsuzlukla mücadelesiyle tanınan Necad'ın, servet sahibi olmaya veya aristokrat kesimin desteğine ihtiyacı yok. Hiç kuşkusuz Necad, cumhurbaşkanı olarak vaat ettiği reformları hayata geçirmek isteyecek ancak önceliğin reformlara verilmesi pek kolay olmayacak. Ancak asıl zorluk, ülke içi güç odaklarının çekişmesinde ve İran'ın bölgesel, uluslararası rolünün belirlenmesinde karşımıza çıkacak. İran halkı, 'Talibancı' denilerek aleyhinde saldırgan ve kışkırtıcı propagandalar yapılan bir ismi cumhurbaşkanı seçerek bütün dünyayı hem şaşırttı hem gerdi. Oysa İran'ı yöneten güç, vitrindeki görüntü değil, manevra yapma, atağa geçme ve savunma yetisine sahip akılların yönettiği diplomasidir. Riyad gazetesi / Suudi Arabistan
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.