Hatırlarsanız, BTP Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş, seçim çalışmaları kapsamında İstanbul Bayrampaşa'da bulunan Kanatlar ve Çevre Köyleri Kültür ve Sosyal Yardımlaşma Derneği'ni ziyaret etmişti. Ve orada bulunan 1931 doğumlu Mihriban Nine, Prof. Dr. Haydar Baş'ın yanına gelerek boynuna sarılmış, 'Sen, Atatürk gibi adamsın' demişti.
Bunu iyi anlayabilmek için günümüzden 81 yıl öncesine gidelim. Atatürk'ün Amerikalı kadın gazeteci Gladis Baker'e verdiği mülâkata?
Mülâkat başkent Ankara'da yapılmıştır. Ve şu diyalog yer almaktadır:
Gazeteci: 'Niye diktatör diye çağrılmaktan hoşlanmıyorsunuz?'
Atatürk: 'Ben diktatör değilim. Benim kuvvetim olduğunu söylüyorlar. Evet, bu doğrudur. Benim arzu edip de yapamayacağım hiçbir şey yoktur. Çünkü ben zoraki ve insafsızca hareket etmek bilmem. Bence diktatör, diğerlerini iradesine râm edendir. Ben kalpleri kırarak değil, kalpleri kazanarak hükmetmek isterim.'
Gazeteci: 'Mes'ut musunuz?'
Atatürk: 'Evet, çünkü muvaffak oldum.'
(Cumhuriyet Gazetesi, 21 Haziran 1935)
Şimdi, tekrar günümüze dönelim...
Bağımsız Türkiye Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş, bir konuşmasında şu dikkat çekici açıklamayı yapmıştı:
"Biz Güneydoğu'da terörü bitireceğiz. Bunu kolluk kuvvetleriyle yapmayacağız. Oradaki kardeşlerimizin karnını doyuracağız, sırtını giydireceğiz, işsize iş bulacağız. Bunları yapmadan Güneydoğu'da akan kanın önüne geçmek mümkün değildir." (Yeni Mesaj, 7 Mart 2016).
Partisinin İstanbul İl Kongresi'nde yaptığı bir konuşmasında ise şöyle demişti:
"Ben terörün PKK ile yüzde 100 ilgili olduğunu zannetmiyorum. Neden? Eğer o bölgenin insanından bu PKK'lı dediklerimiz ortaya çıkıyorsa o zaman o bölgenin insanını kazanmak suretiyle bu işin sonunu getirmek çok basit ve kolaydır. Niçin bu yolu seçmiyorsunuz? Bölgenin insanını kazandığın zaman terörist dediğin o insanı da kazandığın sonucu ortaya çıkacaktır." (Yeni Mesaj, 11 Nisan 2016).
Bir başka konuşmasında Prof. Dr. Haydar Baş, "Güneydoğulu arkadaşlara buradan sesleniyorum. Bakın, Diyarbakır'ın dağlarında ecnebi firmaları petrol çıkarıyor. Kürt kardeşlerime diyorum ki; siyasilerin kulağını çekerek, niye bunu dava etmiyorsunuz, 'bu benim hakkımdır' niye demiyorsunuz? Geleceğiz, onları ayıktıracağız ve göreceksiniz o PKK'lı silahını bırakacak ve Haydar Hoca'nın dediğini yapacak. 'Hocam öyle yapmazlar.' Denedin de mi öyle söylüyorsun? İçlerine sızmalar olabilir, bütün bunları tek tek ayıklayacağız. Şimdi efendim, Güneydoğu'da teröre karşı verilen mücadele yanlış mı? Hayır, değil! Verilen mücadele o mantığa göre doğru ama Haydar Hoca'nın mantığı çok daha faydalı ve kestirme yoldur. Bizim yolumuz kimsenin burnunu kanatmadan, vatanı, milleti, devleti bir ve beraber kardeş yapma yoludur. Bizim yolumuz vatandaşın karnını doyurma, sırtını giydirme ona iş ve aş bulma yoludur. Şimdi soruyorum hangisinden yanayız?" (Yeni Mesaj, 29 Nisan 2016).
Bu ifadelere verilmek istenen mesaj şudur: 'İnsanların kalbini kazanmak.'
Bakınız, bu aslında Ehl-i Beyt'in metodudur.
Allah Resulü (s.a.a) şöyle buyurmaktadır: "(Başkalarına karşı) güler yüzlü olmak, (onlarda olabilecek) kin ve düşmanlığı yok eder." (Tuhef-ul Ukul, s. 45).
Hz. Ali (a.s) da şöyle buyurmuştur: "Onları güler yüzle karşıla; böylece kin ve düşmanlıklarını yok etmiş olursun." (Gurer-ül Hikem, no: 5129).
Peki, Atatürk ne diyordu:
'Ben kalpleri kırarak değil, kalpleri kazanarak hükmetmek isterim.'
Son sözümüz de tekrar asırlık Mihriban Nine'den olsun.
"Haydar Baş Hocam! Sen, Atatürk gibi adamsın."
Bunu iyi anlayabilmek için günümüzden 81 yıl öncesine gidelim. Atatürk'ün Amerikalı kadın gazeteci Gladis Baker'e verdiği mülâkata?
Mülâkat başkent Ankara'da yapılmıştır. Ve şu diyalog yer almaktadır:
Gazeteci: 'Niye diktatör diye çağrılmaktan hoşlanmıyorsunuz?'
Atatürk: 'Ben diktatör değilim. Benim kuvvetim olduğunu söylüyorlar. Evet, bu doğrudur. Benim arzu edip de yapamayacağım hiçbir şey yoktur. Çünkü ben zoraki ve insafsızca hareket etmek bilmem. Bence diktatör, diğerlerini iradesine râm edendir. Ben kalpleri kırarak değil, kalpleri kazanarak hükmetmek isterim.'
Gazeteci: 'Mes'ut musunuz?'
Atatürk: 'Evet, çünkü muvaffak oldum.'
(Cumhuriyet Gazetesi, 21 Haziran 1935)
Şimdi, tekrar günümüze dönelim...
Bağımsız Türkiye Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş, bir konuşmasında şu dikkat çekici açıklamayı yapmıştı:
"Biz Güneydoğu'da terörü bitireceğiz. Bunu kolluk kuvvetleriyle yapmayacağız. Oradaki kardeşlerimizin karnını doyuracağız, sırtını giydireceğiz, işsize iş bulacağız. Bunları yapmadan Güneydoğu'da akan kanın önüne geçmek mümkün değildir." (Yeni Mesaj, 7 Mart 2016).
Partisinin İstanbul İl Kongresi'nde yaptığı bir konuşmasında ise şöyle demişti:
"Ben terörün PKK ile yüzde 100 ilgili olduğunu zannetmiyorum. Neden? Eğer o bölgenin insanından bu PKK'lı dediklerimiz ortaya çıkıyorsa o zaman o bölgenin insanını kazanmak suretiyle bu işin sonunu getirmek çok basit ve kolaydır. Niçin bu yolu seçmiyorsunuz? Bölgenin insanını kazandığın zaman terörist dediğin o insanı da kazandığın sonucu ortaya çıkacaktır." (Yeni Mesaj, 11 Nisan 2016).
Bir başka konuşmasında Prof. Dr. Haydar Baş, "Güneydoğulu arkadaşlara buradan sesleniyorum. Bakın, Diyarbakır'ın dağlarında ecnebi firmaları petrol çıkarıyor. Kürt kardeşlerime diyorum ki; siyasilerin kulağını çekerek, niye bunu dava etmiyorsunuz, 'bu benim hakkımdır' niye demiyorsunuz? Geleceğiz, onları ayıktıracağız ve göreceksiniz o PKK'lı silahını bırakacak ve Haydar Hoca'nın dediğini yapacak. 'Hocam öyle yapmazlar.' Denedin de mi öyle söylüyorsun? İçlerine sızmalar olabilir, bütün bunları tek tek ayıklayacağız. Şimdi efendim, Güneydoğu'da teröre karşı verilen mücadele yanlış mı? Hayır, değil! Verilen mücadele o mantığa göre doğru ama Haydar Hoca'nın mantığı çok daha faydalı ve kestirme yoldur. Bizim yolumuz kimsenin burnunu kanatmadan, vatanı, milleti, devleti bir ve beraber kardeş yapma yoludur. Bizim yolumuz vatandaşın karnını doyurma, sırtını giydirme ona iş ve aş bulma yoludur. Şimdi soruyorum hangisinden yanayız?" (Yeni Mesaj, 29 Nisan 2016).
Bu ifadelere verilmek istenen mesaj şudur: 'İnsanların kalbini kazanmak.'
Bakınız, bu aslında Ehl-i Beyt'in metodudur.
Allah Resulü (s.a.a) şöyle buyurmaktadır: "(Başkalarına karşı) güler yüzlü olmak, (onlarda olabilecek) kin ve düşmanlığı yok eder." (Tuhef-ul Ukul, s. 45).
Hz. Ali (a.s) da şöyle buyurmuştur: "Onları güler yüzle karşıla; böylece kin ve düşmanlıklarını yok etmiş olursun." (Gurer-ül Hikem, no: 5129).
Peki, Atatürk ne diyordu:
'Ben kalpleri kırarak değil, kalpleri kazanarak hükmetmek isterim.'
Son sözümüz de tekrar asırlık Mihriban Nine'den olsun.
"Haydar Baş Hocam! Sen, Atatürk gibi adamsın."
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
M. Haydar AKYAVUZ / diğer yazıları
- ‘Biz korkuyu Kerbela'da bıraktık’ / 30.05.2020
- Anneler Günü’nde Ebe Anne / 12.05.2020
- O bir davetçiydi / 10.05.2020
- Kardeşlerim / 27.04.2020
- Amerika kaybedecek! / 10.01.2020
- Röportaj: CHP İl Gençlik Başkanı Ali Rıza Tufan / 21.12.2018
- Arama Motoru Optimizasyonu (SEO) / 18.12.2018
- Şıkşıkiye Hutbesi / 27.10.2018
- Kahrolsun bazı şeyler / 04.05.2018
- Üniversiteme dokunma / 29.04.2018
- Anneler Günü’nde Ebe Anne / 12.05.2020
- O bir davetçiydi / 10.05.2020
- Kardeşlerim / 27.04.2020
- Amerika kaybedecek! / 10.01.2020
- Röportaj: CHP İl Gençlik Başkanı Ali Rıza Tufan / 21.12.2018
- Arama Motoru Optimizasyonu (SEO) / 18.12.2018
- Şıkşıkiye Hutbesi / 27.10.2018
- Kahrolsun bazı şeyler / 04.05.2018
- Üniversiteme dokunma / 29.04.2018