Bazı insanlar vardı. Bir çay içmekten mahrum olan insanlardı onlar. Toplumdan soyutlanmış insanlardı. Toplum onları ayrıştırmıştı. Her zaman mideleri yanardı. Zayıflıktan kemikleri sayılırdı. Sevgiyi unutmuştu onlar. Onlar mazlumlardı.
İşte durum böyleyken tam tersi hayatlar da vardı! Milyarlarca lira ile oynayan hayatlar? Onların kadınları köşklerde yaşarlardı. Onların kadınları her gün binlerce liralık alışverişler yaparlardı. Evin kirası, su faturası veya dolaptaki meyve, sebze veya yemeklik malzeme asla onların derdi olmazdı. Onların çocukları özel okullarda okurdu. Ne isterlerse onu alırlardı. Etraflarındaki herkesi onlar yönetirdi. Para onlardaydı.
Bu tezatı görenler dediler ki: "Adaletin bu mu dünya? Ne yar verdin, ne mal dünya?" Bazıları da şöyle dedi: "Ben ne yaptım, kader sana? Mahkûm etti, beni bana. Her nefeste, bin sitem var. Şikâyetim Yaradana..."
Evet, söylediler ama ne kadar haklılar? "Bu işin suçlusu tanrıdır" mantığı ne kadar doğru?
Bakınız, Genel Başkan Prof. Dr. Haydar Baş ve Bağımsız Türkiye Partisi Teşkilatı 2001 yılından beri bir mücadele vermekteler. Milli Ekonomi Modeli ile fakirliğin çözümünü gece-gündüz anlatmaktalar. Fakat millet ne yapmakta? Tabandan tavana Haydar Hoca'yı istememekte. Kurtuluşu elinin tersi ile itmekte.
'Sizin tercihiniz' deyip geçmek isterdim ama bu tercih bizi de etkiliyor. Sizin yüzünüzden insanlar fakirlikten kırılıyor. Bu yazımda giriş, gelişme ve sonuç bölümlerini umursamayacağım. Çünkü bugüne kadar biz hep girdik, geliştirdik ama siz hiçbir zaman sonuçlandırmadınız. Binaenaleyh sonda söyleyeceğimi şimdi söylüyorum. Kahrolsun bazı şeyler! Ben bazı şeyler dedim ama siz anladınız.
Şimdi gelelim, nedir bu tarihi değiştiren model:
Milli Ekonomi Modeli, insanın sınırlı ihtiyaçlarının sınırsız kaynaklardan karşılanması ilmi ve ülkelerin gerektiğinde her türlü mal ve hizmeti üretebilme gücüne sahip olması, iç ve dış harcamalarının borçlanmadan temin edebilmesinin adı ve formülüdür. Bu manada Milli Ekonomi Modeli; ülkelerin kalkınmasının, ekonomik bağımsızlığın tek (yegâne) yoludur.
Milli Ekonomi Modeli, ekonominin sadece bir meselesine odaklanmak yerine, bütününü kucaklayan bir modeldir. Hedefleri, dayanakları ve işleyiş mekanizmaları ile başlı başına bir sistem olan Milli Ekonomi Modeli; hayallerden değil, var olan gerçeklerden yola çıkarak, bunlara uygun bir modeli hayata geçirmeyi amaçlamıştır.
İnsanı tam manası ile tarif etmeden onunla ilgili hiçbir meseleyi çözüme kavuşturamayız. Oysa kapitalist anlayış insanı anlamak yerine kendi sistemine uygun bir insan tarifi yapmıştır. İnsanın fıtratından yola çıkarak ona uygun bir modeli hayata geçirmeden ona faydalı olmak mümkün değildir. "Kaynakların sınırsız, ihtiyaçların sınırlı ama ihtirasların sınırsız" olduğunu tespit ettiğimizde, kapitalist modellerin daha temelden meseleye yanlış yaklaştığını görmek zor olmayacaktır.
Çünkü kapitalist anlayışlar, kaynakları sınırlı görürken, insan ihtiyaçlarını sınırsız görmektedirler. Bireyler, kendi ihtiyaçlarından çok daha fazla bir değer oluşturma kabiliyetindedir. Ancak var olan ekonomi modelleri insanların kabiliyetlerini devreye koymak yerine, onları devre dışı bıraktığı için sınırsız kaynaklara rağmen insanlığın büyük bir kesimi yokluk içerisindedir.
Artan nüfusun ihtiyaçlarının sınırlı kaynaklarla karşılanamayacağı yanılgısı, kapitalist anlayışı toplumun çok az bir kesiminin çıkarlarına odaklanmaya yöneltmiştir. Bu sebeple kapitalist anlayış azınlıkların mutlu olduğu fakat çoğunluğun fakirlik ve açlık çektiği bir modeldir. Gerçekte artan dünya nüfusu bir tehlike değildir, kaynakların kıt olmadığından yola çıkılarak bu kaynaklardan en uygun ve adilane bir şekilde herkesin istifade edeceği bir sistem hayata geçirmek mümkündür. Zaten Milli Ekonomi Modeli'nde yaptığımız da bundan ibarettir.
İşte durum böyleyken tam tersi hayatlar da vardı! Milyarlarca lira ile oynayan hayatlar? Onların kadınları köşklerde yaşarlardı. Onların kadınları her gün binlerce liralık alışverişler yaparlardı. Evin kirası, su faturası veya dolaptaki meyve, sebze veya yemeklik malzeme asla onların derdi olmazdı. Onların çocukları özel okullarda okurdu. Ne isterlerse onu alırlardı. Etraflarındaki herkesi onlar yönetirdi. Para onlardaydı.
Bu tezatı görenler dediler ki: "Adaletin bu mu dünya? Ne yar verdin, ne mal dünya?" Bazıları da şöyle dedi: "Ben ne yaptım, kader sana? Mahkûm etti, beni bana. Her nefeste, bin sitem var. Şikâyetim Yaradana..."
Evet, söylediler ama ne kadar haklılar? "Bu işin suçlusu tanrıdır" mantığı ne kadar doğru?
Bakınız, Genel Başkan Prof. Dr. Haydar Baş ve Bağımsız Türkiye Partisi Teşkilatı 2001 yılından beri bir mücadele vermekteler. Milli Ekonomi Modeli ile fakirliğin çözümünü gece-gündüz anlatmaktalar. Fakat millet ne yapmakta? Tabandan tavana Haydar Hoca'yı istememekte. Kurtuluşu elinin tersi ile itmekte.
'Sizin tercihiniz' deyip geçmek isterdim ama bu tercih bizi de etkiliyor. Sizin yüzünüzden insanlar fakirlikten kırılıyor. Bu yazımda giriş, gelişme ve sonuç bölümlerini umursamayacağım. Çünkü bugüne kadar biz hep girdik, geliştirdik ama siz hiçbir zaman sonuçlandırmadınız. Binaenaleyh sonda söyleyeceğimi şimdi söylüyorum. Kahrolsun bazı şeyler! Ben bazı şeyler dedim ama siz anladınız.
Şimdi gelelim, nedir bu tarihi değiştiren model:
Milli Ekonomi Modeli, insanın sınırlı ihtiyaçlarının sınırsız kaynaklardan karşılanması ilmi ve ülkelerin gerektiğinde her türlü mal ve hizmeti üretebilme gücüne sahip olması, iç ve dış harcamalarının borçlanmadan temin edebilmesinin adı ve formülüdür. Bu manada Milli Ekonomi Modeli; ülkelerin kalkınmasının, ekonomik bağımsızlığın tek (yegâne) yoludur.
Milli Ekonomi Modeli, ekonominin sadece bir meselesine odaklanmak yerine, bütününü kucaklayan bir modeldir. Hedefleri, dayanakları ve işleyiş mekanizmaları ile başlı başına bir sistem olan Milli Ekonomi Modeli; hayallerden değil, var olan gerçeklerden yola çıkarak, bunlara uygun bir modeli hayata geçirmeyi amaçlamıştır.
İnsanı tam manası ile tarif etmeden onunla ilgili hiçbir meseleyi çözüme kavuşturamayız. Oysa kapitalist anlayış insanı anlamak yerine kendi sistemine uygun bir insan tarifi yapmıştır. İnsanın fıtratından yola çıkarak ona uygun bir modeli hayata geçirmeden ona faydalı olmak mümkün değildir. "Kaynakların sınırsız, ihtiyaçların sınırlı ama ihtirasların sınırsız" olduğunu tespit ettiğimizde, kapitalist modellerin daha temelden meseleye yanlış yaklaştığını görmek zor olmayacaktır.
Çünkü kapitalist anlayışlar, kaynakları sınırlı görürken, insan ihtiyaçlarını sınırsız görmektedirler. Bireyler, kendi ihtiyaçlarından çok daha fazla bir değer oluşturma kabiliyetindedir. Ancak var olan ekonomi modelleri insanların kabiliyetlerini devreye koymak yerine, onları devre dışı bıraktığı için sınırsız kaynaklara rağmen insanlığın büyük bir kesimi yokluk içerisindedir.
Artan nüfusun ihtiyaçlarının sınırlı kaynaklarla karşılanamayacağı yanılgısı, kapitalist anlayışı toplumun çok az bir kesiminin çıkarlarına odaklanmaya yöneltmiştir. Bu sebeple kapitalist anlayış azınlıkların mutlu olduğu fakat çoğunluğun fakirlik ve açlık çektiği bir modeldir. Gerçekte artan dünya nüfusu bir tehlike değildir, kaynakların kıt olmadığından yola çıkılarak bu kaynaklardan en uygun ve adilane bir şekilde herkesin istifade edeceği bir sistem hayata geçirmek mümkündür. Zaten Milli Ekonomi Modeli'nde yaptığımız da bundan ibarettir.
M. Haydar AKYAVUZ / diğer yazıları
- ‘Biz korkuyu Kerbela'da bıraktık’ / 30.05.2020
- Anneler Günü’nde Ebe Anne / 12.05.2020
- O bir davetçiydi / 10.05.2020
- Kardeşlerim / 27.04.2020
- Amerika kaybedecek! / 10.01.2020
- Röportaj: CHP İl Gençlik Başkanı Ali Rıza Tufan / 21.12.2018
- Arama Motoru Optimizasyonu (SEO) / 18.12.2018
- Şıkşıkiye Hutbesi / 27.10.2018
- Kahrolsun bazı şeyler / 04.05.2018
- Üniversiteme dokunma / 29.04.2018
- Anneler Günü’nde Ebe Anne / 12.05.2020
- O bir davetçiydi / 10.05.2020
- Kardeşlerim / 27.04.2020
- Amerika kaybedecek! / 10.01.2020
- Röportaj: CHP İl Gençlik Başkanı Ali Rıza Tufan / 21.12.2018
- Arama Motoru Optimizasyonu (SEO) / 18.12.2018
- Şıkşıkiye Hutbesi / 27.10.2018
- Kahrolsun bazı şeyler / 04.05.2018
- Üniversiteme dokunma / 29.04.2018