Geçtiğimiz Cumartesi akşamı Meltem TV'de yayınlanan "Gündem Özel" programına konuk olan Bağımsız Türkiye Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş çok önemli, tarihi tespitlerde bulundu. Madde madde bunları ele almaya çalışalım.
* "Şu anda ABD'nin bütün hesabı Türkiye'nin Şii-Sünni çatışması içine sokulmasıdır. ABD, bir yandan güya Sünnileri tutup, öte yandan Şiileri tahrik ediyor. Türkiye, böyle bir savaşa hazırlık yaptırılıyor. Böyle bir savaşın içine sokulacak."
1700'lü yıllarda İngilizlerin Hicaz Bölgesi'nde Humpherlarla, Lawrencelarla temellerini atmaya çalıştığı bu çatışmayı, ABD Türkiye için hayata geçirmeye çalışıyor. İsrail'in "Sünni NATO" teklifleri, ABD'nin ve İsrail'in İran'a yönelik açıklamaları ve Türkiye'yi İran ve Şii karşıtlığına körüklemeleri, Türkiye siyasetinde, dini ve akademik çevrelerde Şii düşmanlığının körüklenmesi hep bu amaca hizmet ediyor. Sayın Baş'ın uyarısı gösteriyor ki, ABD bu savaşın başlaması için düğmeye basmak üzere?
* "Üç sene evvel Türkiye böyle miydi? Nedir bu halimiz? Allah korusun, Türkiye bir karışırsa bizi kim koruyacak, kim kurtaracak?"
Devlet, asker, hukuk bunlar milletleri koruyan en önemli unsurlardır. Üzerimizde menfur hesapları olan küresel iradeler, yerli işbirlikçilerin de yardımıyla hayata geçirdikleri değişik entrikalarla, senaryolarla bizi koruyan bu kurumları hedef aldı ve bu kurumlarımız maalesef ciddi darbe yedi. 15 Temmuz darbesi; askerimize, devletimize, hukukumuza, kurumlarımıza ne tür sızmaların olduğunu, yapılarının nasıl değiştirildiğini çok net bir şekilde gözler önüne serdi. Bir taraftan ülke kaosa itilirken, diğer taraftan korunma duvarları tahrip edildi.
* "Türkiye öyle bir noktaya gidiyor ki, bakıyorum yazarlar bu konuya eğilemiyor, düşünürler bir şey söylemiyor. Ancak elimizde bir hasta var... Pamukla dudaklarına bir damla su sürebiliyoruz. Türkiye aynen bu durumda? Kimse konuşamıyor. Bu kadar büyük gaflet ve delalet olamaz."
Devletin ve milletin yararına düşünce ve fikir özgürlüğünün olmadığı yerde, hakikatlerin yaşanması, geleceğe emin adımlarla yürünmesi asla mümkün olmaz. Bir ülkenin, milletin geleceğe taşınması, içindeki düşünürlerinin önünün açılması, onların ürettiği proje ve çözümlerin uygulanması ile mümkündür. Bu kapı tamamen kapatıldığı zaman, devlet de, millet de bitkisel hayata girer, bu durumda da yapılacak çok fazla şey yoktur.
* "Ben kimsenin ne 'hayır'ında ne de 'evet'indeyim. Ben Türkiye'nin çok ciddi bir tehdit altında olduğunu yaşıyorum. Görüyorum değil yaşıyorum... Peki, ne olacak? İstesek de istemesek de biz bunun önüne geçemeyiz. Bu bizi aşıyor."
Mesele, referandumda "evet" ya da "hayır" demek değildir. Türkiye'nin üzerindeki tehdit çok büyük? Referandum sonucu ne çıkarsa çıksın, bu tehdidi ortadan kaldırmıyor. Bu tehdidi bertaraf edebilmek şahsi gayretlerle mümkün değil, bir devlet iradesi lazım.
* "Türkiye'yi bu noktaya millet getirdi. Üç kuruşluk menfaate her şeyini sattı. Onun desteğiyle bir noktaya gelen de zannetti ki 'ben haklıyım.' İzafiyet teorisine göre adam haklı... O halde ne yapmamız lazım? Dua etmemiz gerekir. Allah kazadan, beladan, her türlü musibetten bizleri muhafaza eylesin."
Demokrasilerde, yani halkın önüne sandık konulduğu sistemlerde, ortada ciddi sorunlar yaşanıyorsa, bunun asıl sorumlusu, suçlusu siyasiler değil, onlara icazet veren, seçen millettir. Millet, bir poşet erzak, bir kilo kömür gibi 3 kuruşluk menfaatler uğruna, çözüm ve proje sahibi olanları değil de, IMF, AB ve ABD dışında bir çözümü olmayanları iş başına getirdiğinde, çözümsüzlük kaçınılmaz oluyor. Burada "izafiyet teorisi" ifadesi çok önemli? İzafiyet gerçek olan değil, sanal olandır. Sizler yanlış adım atarsınız ama çoğunluğun desteği ve alkışlaması sizi doğru gösterir. Çoğunluğun, "doğru" demesi bir şeyi doğru yapmaz. Zaten Kur'an'da onlarca ayette Cenab-ı Hak, "Çoğunluk batıldadır" buyurmaktadır.
* "Haydar Hoca, neden 'evet'e ya da 'hayır'a karışmıyor, doğru, tamam evladım ama ben bugüne kadar sana söylediklerimden hangisini uyguladın ya da hayatına geçirdin? Sen beni dinleseydin, Türkiye dünyanın lideri olacaktı. Ben Peygamberimiz döneminde konuşsaydım Peygamberimiz adına konuşacaktım; bugün de Peygamber Efendimizin adına konuşuyorum. Senin inkâr ettiğin, maddi bakımdan gördüğün Haydar Hoca, hakikatte Allah'ın gerçekleridir."
Millet olarak bizlere dünya çapında bir model, Milli Ekonomi Modeli'ni sunan, dünyanın 4 milyar insanının çözümlerinden istifade ettiği Prof. Dr. Baş'ı dinlemedik, duymadık, duymazdan geldik; şimdi referandum hakkındaki kararını merak ediyoruz. Ne garip değil mi? Sayın Baş da büyük bir birlik örneği göstererek seçmenini bu konuda serbest bıraktı ve insanımızı bu kavganın dışında tuttu. En doğru karar buydu, onu yaptı.
Prof. Dr. Baş'ın yıllardır bizlere aktardığı çözümler, projeler, modeller esasen Hz. Peygamber'in (s.a.v.) ve Ehl-i Beyt'in mayasıyla, nefesiyle yoğrulmuş Müslüman Türk medeniyetinin ürünleriydi. O, Haçlı Batı'nın teslis inancıyla ortaya konulmuş bütün modelleri tarihin çöplüğüne koydu, Müslüman Türk'ün Tevhid inancıyla müthiş bir çözüm modeli ortaya koydu. O'nun sosyal devlet projelerinde, maden ve para politikalarında hep bu temel anlayış vardı, hiçbir kimsenin düşünemediği, öngöremediği konularda yıllar öncesinden ifade ettiği ve yüzde yüz haklı çıktığı öngörülerinde de hep bu vardı.
Milletimiz, kapitalist, emperyalist ve materyalist Batı'nın gözüne taktığı gözlükle Haydar Hoca'ya sadece maddi açıdan baktı, O'nun çözümlerinde baz aldığı ilahi gerçekleri göremedi, bu bakış açısıyla ve de midesindeki haram lokmayla da görmesi asla mümkün değildi.
Milletin, Haydar Hoca'nın şahsında inkar ettiği, sırt döndüğü de esasen Peygamberimiz adına ortaya konulan bu Allah'ın gerçekleri oldu.
Yarın devam edeceğim.
* "Şu anda ABD'nin bütün hesabı Türkiye'nin Şii-Sünni çatışması içine sokulmasıdır. ABD, bir yandan güya Sünnileri tutup, öte yandan Şiileri tahrik ediyor. Türkiye, böyle bir savaşa hazırlık yaptırılıyor. Böyle bir savaşın içine sokulacak."
1700'lü yıllarda İngilizlerin Hicaz Bölgesi'nde Humpherlarla, Lawrencelarla temellerini atmaya çalıştığı bu çatışmayı, ABD Türkiye için hayata geçirmeye çalışıyor. İsrail'in "Sünni NATO" teklifleri, ABD'nin ve İsrail'in İran'a yönelik açıklamaları ve Türkiye'yi İran ve Şii karşıtlığına körüklemeleri, Türkiye siyasetinde, dini ve akademik çevrelerde Şii düşmanlığının körüklenmesi hep bu amaca hizmet ediyor. Sayın Baş'ın uyarısı gösteriyor ki, ABD bu savaşın başlaması için düğmeye basmak üzere?
* "Üç sene evvel Türkiye böyle miydi? Nedir bu halimiz? Allah korusun, Türkiye bir karışırsa bizi kim koruyacak, kim kurtaracak?"
Devlet, asker, hukuk bunlar milletleri koruyan en önemli unsurlardır. Üzerimizde menfur hesapları olan küresel iradeler, yerli işbirlikçilerin de yardımıyla hayata geçirdikleri değişik entrikalarla, senaryolarla bizi koruyan bu kurumları hedef aldı ve bu kurumlarımız maalesef ciddi darbe yedi. 15 Temmuz darbesi; askerimize, devletimize, hukukumuza, kurumlarımıza ne tür sızmaların olduğunu, yapılarının nasıl değiştirildiğini çok net bir şekilde gözler önüne serdi. Bir taraftan ülke kaosa itilirken, diğer taraftan korunma duvarları tahrip edildi.
* "Türkiye öyle bir noktaya gidiyor ki, bakıyorum yazarlar bu konuya eğilemiyor, düşünürler bir şey söylemiyor. Ancak elimizde bir hasta var... Pamukla dudaklarına bir damla su sürebiliyoruz. Türkiye aynen bu durumda? Kimse konuşamıyor. Bu kadar büyük gaflet ve delalet olamaz."
Devletin ve milletin yararına düşünce ve fikir özgürlüğünün olmadığı yerde, hakikatlerin yaşanması, geleceğe emin adımlarla yürünmesi asla mümkün olmaz. Bir ülkenin, milletin geleceğe taşınması, içindeki düşünürlerinin önünün açılması, onların ürettiği proje ve çözümlerin uygulanması ile mümkündür. Bu kapı tamamen kapatıldığı zaman, devlet de, millet de bitkisel hayata girer, bu durumda da yapılacak çok fazla şey yoktur.
* "Ben kimsenin ne 'hayır'ında ne de 'evet'indeyim. Ben Türkiye'nin çok ciddi bir tehdit altında olduğunu yaşıyorum. Görüyorum değil yaşıyorum... Peki, ne olacak? İstesek de istemesek de biz bunun önüne geçemeyiz. Bu bizi aşıyor."
Mesele, referandumda "evet" ya da "hayır" demek değildir. Türkiye'nin üzerindeki tehdit çok büyük? Referandum sonucu ne çıkarsa çıksın, bu tehdidi ortadan kaldırmıyor. Bu tehdidi bertaraf edebilmek şahsi gayretlerle mümkün değil, bir devlet iradesi lazım.
* "Türkiye'yi bu noktaya millet getirdi. Üç kuruşluk menfaate her şeyini sattı. Onun desteğiyle bir noktaya gelen de zannetti ki 'ben haklıyım.' İzafiyet teorisine göre adam haklı... O halde ne yapmamız lazım? Dua etmemiz gerekir. Allah kazadan, beladan, her türlü musibetten bizleri muhafaza eylesin."
Demokrasilerde, yani halkın önüne sandık konulduğu sistemlerde, ortada ciddi sorunlar yaşanıyorsa, bunun asıl sorumlusu, suçlusu siyasiler değil, onlara icazet veren, seçen millettir. Millet, bir poşet erzak, bir kilo kömür gibi 3 kuruşluk menfaatler uğruna, çözüm ve proje sahibi olanları değil de, IMF, AB ve ABD dışında bir çözümü olmayanları iş başına getirdiğinde, çözümsüzlük kaçınılmaz oluyor. Burada "izafiyet teorisi" ifadesi çok önemli? İzafiyet gerçek olan değil, sanal olandır. Sizler yanlış adım atarsınız ama çoğunluğun desteği ve alkışlaması sizi doğru gösterir. Çoğunluğun, "doğru" demesi bir şeyi doğru yapmaz. Zaten Kur'an'da onlarca ayette Cenab-ı Hak, "Çoğunluk batıldadır" buyurmaktadır.
* "Haydar Hoca, neden 'evet'e ya da 'hayır'a karışmıyor, doğru, tamam evladım ama ben bugüne kadar sana söylediklerimden hangisini uyguladın ya da hayatına geçirdin? Sen beni dinleseydin, Türkiye dünyanın lideri olacaktı. Ben Peygamberimiz döneminde konuşsaydım Peygamberimiz adına konuşacaktım; bugün de Peygamber Efendimizin adına konuşuyorum. Senin inkâr ettiğin, maddi bakımdan gördüğün Haydar Hoca, hakikatte Allah'ın gerçekleridir."
Millet olarak bizlere dünya çapında bir model, Milli Ekonomi Modeli'ni sunan, dünyanın 4 milyar insanının çözümlerinden istifade ettiği Prof. Dr. Baş'ı dinlemedik, duymadık, duymazdan geldik; şimdi referandum hakkındaki kararını merak ediyoruz. Ne garip değil mi? Sayın Baş da büyük bir birlik örneği göstererek seçmenini bu konuda serbest bıraktı ve insanımızı bu kavganın dışında tuttu. En doğru karar buydu, onu yaptı.
Prof. Dr. Baş'ın yıllardır bizlere aktardığı çözümler, projeler, modeller esasen Hz. Peygamber'in (s.a.v.) ve Ehl-i Beyt'in mayasıyla, nefesiyle yoğrulmuş Müslüman Türk medeniyetinin ürünleriydi. O, Haçlı Batı'nın teslis inancıyla ortaya konulmuş bütün modelleri tarihin çöplüğüne koydu, Müslüman Türk'ün Tevhid inancıyla müthiş bir çözüm modeli ortaya koydu. O'nun sosyal devlet projelerinde, maden ve para politikalarında hep bu temel anlayış vardı, hiçbir kimsenin düşünemediği, öngöremediği konularda yıllar öncesinden ifade ettiği ve yüzde yüz haklı çıktığı öngörülerinde de hep bu vardı.
Milletimiz, kapitalist, emperyalist ve materyalist Batı'nın gözüne taktığı gözlükle Haydar Hoca'ya sadece maddi açıdan baktı, O'nun çözümlerinde baz aldığı ilahi gerçekleri göremedi, bu bakış açısıyla ve de midesindeki haram lokmayla da görmesi asla mümkün değildi.
Milletin, Haydar Hoca'nın şahsında inkar ettiği, sırt döndüğü de esasen Peygamberimiz adına ortaya konulan bu Allah'ın gerçekleri oldu.
Yarın devam edeceğim.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Murat Çabas / diğer yazıları
- İstanbul'daki tüm riskli binalar yeniden inşa edilebilir! / 26.04.2025
- 23 Nisan neden çocuklara armağan edildi? / 23.04.2025
- Türki cumhuriyetlerin 'Kıbrıs' kararı, dış politikadaki zafiyetimizdir / 22.04.2025
- Ege politikamız da, Kıbrıs politikamız da fiyasko! / 19.04.2025
- Don felaketi tarımı vurdu, peki şimdi ne olacak? / 17.04.2025
- Prof. Dr. Haydar Baş’ı tanımak sorumluluk gerektirir / 16.04.2025
- 'O'nun yetiştirdikleri bu vatanın garantörleri, bu milletin yılmaz savunucularıdır' / 14.04.2025
- Birlik ve beraberliğe adanmış bir ömür / 12.04.2025
- Öcalan açılımı, terörsüz Türkiye’ye götürür mü? / 10.04.2025
- Siyasette 3. yol tek seçenek / 09.04.2025
- 23 Nisan neden çocuklara armağan edildi? / 23.04.2025
- Türki cumhuriyetlerin 'Kıbrıs' kararı, dış politikadaki zafiyetimizdir / 22.04.2025
- Ege politikamız da, Kıbrıs politikamız da fiyasko! / 19.04.2025
- Don felaketi tarımı vurdu, peki şimdi ne olacak? / 17.04.2025
- Prof. Dr. Haydar Baş’ı tanımak sorumluluk gerektirir / 16.04.2025
- 'O'nun yetiştirdikleri bu vatanın garantörleri, bu milletin yılmaz savunucularıdır' / 14.04.2025
- Birlik ve beraberliğe adanmış bir ömür / 12.04.2025
- Öcalan açılımı, terörsüz Türkiye’ye götürür mü? / 10.04.2025
- Siyasette 3. yol tek seçenek / 09.04.2025