İmam Rıza’nın ıtret ve ümmetin farkı üzerine münazarası -1-
Memun: ‘Acaba Allah (c.c.), ıtreti diğer insanlardan üstün mü kılmıştır?’
23.03.2024 08:49:00
Haber Merkezi
Haber Merkezi
Devam ediyoruz… Memun: 'Acaba Allah (c.c.), ıtreti diğer insanlardan üstün mü kılmıştır?'
İmam (a.s.): 'Allah (c.c.) ıtretin diğer insanlardan üstünlüğünü Kitabında açıklamıştır.'
Memun: 'Kur'an'ın neresinde?'
İmam (a.s.): 'Şu ayette: 'Şüphe yok ki Allah Adem'i, Nuh'u, İbrahim soyunu ve İmran soyunu seçti, âlemlere üstün etti. Birbirlerinden türemiş bir soydur onlar ve Allah işiten ve bilendir.'
Bir başka ayette de şöyle buyurmuştur: 'Yoksa Allah'ın lutfedip insanlara ihsan ettiği şeylere hased mi ediyorlar? Gerçekten de Biz, İbrahim soyuna kitap ve hikmet verdik ve onlara büyük bir saltanat ihsan ettik.'
Sonra bu ayetin ardından diğer mü'minlere hitap ederek şöyle buyurmuştur: 'Ey inananlar! Allah'a, Peygamber'e ve içinizden emir sahiplerine itaat edin'
Yani kitap ve hikmetle birleştirdiği (kitap ve hikmeti onlara miras olarak verdiği) kimselere itaat edin. İşte bu iki mirastan dolayı onlara hased edildi. Öyleyse, şu ayetten, 'Yoksa Allah'ın lutfedip insanlara ihsan ettiği şeylere hased mi ediyorlar?
Gerçekten de Biz, İbrahim soyuna kitap ve hikmet verdik ve onlara büyük bir mülk (saltanat) ihsan ettik' maksat, tertemiz olan seçkinlere itaat etmektir. Ayette mülkten kasıt da onlara itaat etmektir.'
Âlimler: 'Anlatınız bize, acaba Allah (c.c.) seçkinleri Kitabında açıklamış mıdır?'
İmam (a.s.): 'Allah-u Teala, bâtın hariç, zâhirde de Kur'an'ın on iki yerinde seçkinleri açıkça beyan etmiştir. Bu, Kur'an'ın tefsirlerinin dışında kalan, bâtınında ve tevilinde olan miktardır.
Birinci ayet şudur: 'En yakın akrabalarını (ve ihlas sahibi yakınlarını) korkut.' Bu ayet Ubey bin Kâb'ın kıraatinde böyledir (yani 've ihlas sahibi yakınlarını' cümlesi de ilave edilmiştir).
Bu, Abdullah bin Mesud'un Mushaf'ında da sabittir. Allah-u Teala'nın bu ayette Hz. Peygamber'in Âl'ini kaydetmesi ve onu peygamberine zikretmesi (onlar için) yüksek bir makam, büyük bir fazilet ve yüce bir şereftir.
İkinci ayet de şudur: 'Ancak ve ancak Allah, siz Ehl-i Beyt'ten ricsi (her çeşit günah ve çirkinliği) gidermek ve sizi tertemiz kılmak ister.'
Bu ayet de katı düşmanın dışında kimsenin habersiz olmadığı ve inkâr etmediği bir fazilettir. Çünkü, taharetten (tertemiz olmaktan) daha üstün bir fazilet düşünülemez.
Üçüncü ayet: Allah-u Teala yaratıklarından tertemiz olanları ayırdığında, mübarek ayetinde Peygamberine onlarla beraber mübahele (lânetleşme) yapmaya gitmesini emrederek şöyle buyurdu:
'Ey Muhammed! Artık Sana gelen bunca ilimden sonra da gene bu hususta Seninle çekişip tartışmalara girişirlerse de ki: Gelin oğulla¬rımızı ve oğullarınızı, kadınlarımızı ve kadınlarınızı, kendimizi ve kendinizi çağıralım, sonra da dua edelim ve Allah'ın lânetini yalancıların üstüne kılalım.'
Bu İlâhî emirden sonra Resûlullah (s.a.v.) Ali, Hasan, Hüseyin ve Fâtıma'yı (Allah'ın salâtı ve selamı onlara olsun) dışarı çıkarıp onları kendi yanına aldı. Ayette geçen 'kendimiz' ve 'kendiniz' ibaresinin anlamını biliyor musunuz acaba?'
Âlimler: 'Allah-u Teala onunla Peygamber'in kendisini kastetmiştir.'
İmam (a.s.): 'Yanıldınız, çünkü, Allah-u Teala onunla Ali bin Ebu Tâlib'i (a.s.) kastetmiştir. Bunun delillerinden birisi Resûlullah'ın (s.a.v.) şu sözüdür: 'Ya Velîaoğulları bu işlerinden vazgeçecekler, ya da kendim gibi birisini (onlara karşı koymak için) göndereceğim.'
Yani Ali bin Ebu Tâlib'i (a.s.)... Ayetteki 'oğullar'dan kasıtsa Hasan ve Hüseyin'dir (a.s.). 'Kadınlar'dan kasıt da Fâtıma'dır (a.s.). İşte bu, hiç kimsenin o fazilette onlardan öne geçemeyeceği bir özelliktir. Hiç kimsenin o özellikte onlara ulaşamayacağı bir üstünlüktür ve hiçbir yaratığın o üstünlükte onları geçemeyeceği bir şereftir.
Çünkü Hz. Peygamber, Ali'nin nefsini (kendisini) kendi nefsi saymıştır. Bu da üçüncü ayettir." Devam edecek (Prof. Dr. Haydar Baş İmam Ali Rıza eserinden)
İmam (a.s.): 'Allah (c.c.) ıtretin diğer insanlardan üstünlüğünü Kitabında açıklamıştır.'
Memun: 'Kur'an'ın neresinde?'
İmam (a.s.): 'Şu ayette: 'Şüphe yok ki Allah Adem'i, Nuh'u, İbrahim soyunu ve İmran soyunu seçti, âlemlere üstün etti. Birbirlerinden türemiş bir soydur onlar ve Allah işiten ve bilendir.'
Bir başka ayette de şöyle buyurmuştur: 'Yoksa Allah'ın lutfedip insanlara ihsan ettiği şeylere hased mi ediyorlar? Gerçekten de Biz, İbrahim soyuna kitap ve hikmet verdik ve onlara büyük bir saltanat ihsan ettik.'
Sonra bu ayetin ardından diğer mü'minlere hitap ederek şöyle buyurmuştur: 'Ey inananlar! Allah'a, Peygamber'e ve içinizden emir sahiplerine itaat edin'
Yani kitap ve hikmetle birleştirdiği (kitap ve hikmeti onlara miras olarak verdiği) kimselere itaat edin. İşte bu iki mirastan dolayı onlara hased edildi. Öyleyse, şu ayetten, 'Yoksa Allah'ın lutfedip insanlara ihsan ettiği şeylere hased mi ediyorlar?
Gerçekten de Biz, İbrahim soyuna kitap ve hikmet verdik ve onlara büyük bir mülk (saltanat) ihsan ettik' maksat, tertemiz olan seçkinlere itaat etmektir. Ayette mülkten kasıt da onlara itaat etmektir.'
Âlimler: 'Anlatınız bize, acaba Allah (c.c.) seçkinleri Kitabında açıklamış mıdır?'
İmam (a.s.): 'Allah-u Teala, bâtın hariç, zâhirde de Kur'an'ın on iki yerinde seçkinleri açıkça beyan etmiştir. Bu, Kur'an'ın tefsirlerinin dışında kalan, bâtınında ve tevilinde olan miktardır.
Birinci ayet şudur: 'En yakın akrabalarını (ve ihlas sahibi yakınlarını) korkut.' Bu ayet Ubey bin Kâb'ın kıraatinde böyledir (yani 've ihlas sahibi yakınlarını' cümlesi de ilave edilmiştir).
Bu, Abdullah bin Mesud'un Mushaf'ında da sabittir. Allah-u Teala'nın bu ayette Hz. Peygamber'in Âl'ini kaydetmesi ve onu peygamberine zikretmesi (onlar için) yüksek bir makam, büyük bir fazilet ve yüce bir şereftir.
İkinci ayet de şudur: 'Ancak ve ancak Allah, siz Ehl-i Beyt'ten ricsi (her çeşit günah ve çirkinliği) gidermek ve sizi tertemiz kılmak ister.'
Bu ayet de katı düşmanın dışında kimsenin habersiz olmadığı ve inkâr etmediği bir fazilettir. Çünkü, taharetten (tertemiz olmaktan) daha üstün bir fazilet düşünülemez.
Üçüncü ayet: Allah-u Teala yaratıklarından tertemiz olanları ayırdığında, mübarek ayetinde Peygamberine onlarla beraber mübahele (lânetleşme) yapmaya gitmesini emrederek şöyle buyurdu:
'Ey Muhammed! Artık Sana gelen bunca ilimden sonra da gene bu hususta Seninle çekişip tartışmalara girişirlerse de ki: Gelin oğulla¬rımızı ve oğullarınızı, kadınlarımızı ve kadınlarınızı, kendimizi ve kendinizi çağıralım, sonra da dua edelim ve Allah'ın lânetini yalancıların üstüne kılalım.'
Bu İlâhî emirden sonra Resûlullah (s.a.v.) Ali, Hasan, Hüseyin ve Fâtıma'yı (Allah'ın salâtı ve selamı onlara olsun) dışarı çıkarıp onları kendi yanına aldı. Ayette geçen 'kendimiz' ve 'kendiniz' ibaresinin anlamını biliyor musunuz acaba?'
Âlimler: 'Allah-u Teala onunla Peygamber'in kendisini kastetmiştir.'
İmam (a.s.): 'Yanıldınız, çünkü, Allah-u Teala onunla Ali bin Ebu Tâlib'i (a.s.) kastetmiştir. Bunun delillerinden birisi Resûlullah'ın (s.a.v.) şu sözüdür: 'Ya Velîaoğulları bu işlerinden vazgeçecekler, ya da kendim gibi birisini (onlara karşı koymak için) göndereceğim.'
Yani Ali bin Ebu Tâlib'i (a.s.)... Ayetteki 'oğullar'dan kasıtsa Hasan ve Hüseyin'dir (a.s.). 'Kadınlar'dan kasıt da Fâtıma'dır (a.s.). İşte bu, hiç kimsenin o fazilette onlardan öne geçemeyeceği bir özelliktir. Hiç kimsenin o özellikte onlara ulaşamayacağı bir üstünlüktür ve hiçbir yaratığın o üstünlükte onları geçemeyeceği bir şereftir.
Çünkü Hz. Peygamber, Ali'nin nefsini (kendisini) kendi nefsi saymıştır. Bu da üçüncü ayettir." Devam edecek (Prof. Dr. Haydar Baş İmam Ali Rıza eserinden)