İmam Musa Kazım’ın imamet işaretleri -2-
Yanına gelen Hıristiyanları Müslüman ederken, geçmiş hakkında gösterdiği kerametleri ve Hıristiyanlık hakkındaki bilgileri de İmam Kâzım’ın imamet işaretlerindendir
08.12.2023 07:51:00
Hasan Parlak
Hasan Parlak





Yanına gelen Hıristiyanları Müslüman ederken, geçmiş hakkında gösterdiği kerametleri ve Hıristiyanlık hakkındaki bilgileri de İmam Kâzım'ın imamet işaretlerindendir.
Ya'kub b. Ca'fer b. İbrahim şöyle rivâyet etmiştir:
"Ebû'l-Hasan Mûsâ'nın (aleyhisselâm) yanında bulunduğum bir sırada, bir Hıristiyan yanına geldi. (Medine'de) Ureyd denilen vadide bulunuyorduk.
Hıristiyan adam dedi ki: 'Uzak bir memleketten sana geldim ve yorucu bir yolculuk yaptım. Otuz yıldan beri Rabb'ime dua ediyorum, beni dinlerin en hayırlısına ve kulların en bilgilisine iletmesini istiyorum. Nihâyet rüyada bir adam bana geldi ve Şam'ın yüksek bir yerinde bulunan bir adamı bana gösterdi. O adamın yanına gittim ve konuştum.
Bana dedi ki: 'Ben dindaşlarımın en bilgilisiyim; fakat benden daha bilgilisi de var.'
Dedim ki: 'Senden daha bilgili olan kimseyi bana göster. Çünkü yolculuk yapmak bana ağır gelmez, meşakkatli yolculuklardan yorgun düşmem. İncil'in tümünü okudum. Dâvud'un mezmurlarını (Zebûr), Tevrat'ın dört sifrini (ana bölümünü) okudum. Kur'ân'ın zâhirinin tümünü de anlayıncaya kadar okudum.'
Şam'daki âlim adam bana dedi ki: 'Eğer Hıristiyanlık bilgisini istiyorsan, Araplar ve Arap olmayanlar içinde Hıristiyanlığı en iyi bilen benim.
Eğer Yahudilikle ilgili bilgi istiyorsan, Batiy b. Şurahbil es-Samirî, bugün insanlar içinde Yahudilik hakkında en çok bilgi sahibi olan kimsedir.
Eğer İslam'ın, Tevrat'ın, İncil'in, Zebûr'un, Yahudilerin kitabının, senin zamanında ve başka zamanlarda gelen her peygambere inenlerin, gökten inen haberlerin -bunu bir kişi biliyor veya bir tek kişi bilmiyor- içinde her şeyin açıklaması bulunan, âlemler için şifâ kaynağı, rahmet arayanlar için rahmet, Allah'ın kendisine hayır dilediği kimseler için basiret, Hakkı arzulayanlar için hayır kaynağı olan Kitab'ı bilen birini istiyorsan, onu sana göstereyim.
Ona yürüyerek git. Eğer yürüyemiyorsan, dizlerinin üzerinde yürüyerek git. Bunu yapamıyorsan, yüzüstü sürünerek git.'
Dedim ki: 'Hayır, bilakis yürüyerek gitmeme hem bedenim, hem de mâlî durumum elverişlidir.'
Dedi ki: 'Öyleyse bir ân önce Yesrib'e git.'
'Yesrib'i bilmiyorum' dedim.
Dedi ki: 'Araplar arasında gönderilen Peygamber'in şehrine (Medine'ye) git. O, Arap ve Hâşimî Peygamberdendir. Şehre girdiğin zaman Mâlik b. Neccaroğulları'nı sor.
Bu kabile mescidin yakınında bulunur. Oraya gittiğin zaman Hıristiyanlığın kıyafetlerini, nişanlarını çıkar. Çünkü seni gönderdiğim kimselere karşı şehrin valisi sert davranmakta, halife ise ondan daha sert davranmaktadır.
Oraya gittiğin zaman Amr b. Mebzuloğulları'nı sor. Bunlar da Bakiu'z-Zübeyr bölgesinde bulunurlar. Ondan sonra da Mûsâ b. Ca'fer'i sor, evinin nerede olduğunu, kendisinin nereye gittiğini sor. Seferde mi, hazarda mı, öğren.
Eğer seferdeyse, peşinden git. Çünkü yolculuğu, senin kat ettiğin mesafeden daha yakın olacaktır. Ona bildir ki, Şam başpiskoposu beni sana gönderdi ve sana çok çok selâm söyledi ve sana diyor ki: Ben Rabb'ime çokça yalvarıyorum ki, benim Müslüman oluşumu senin vasıtanla gerçekleştirsin.'
Adam bu hikâyeyi anlatırken ayaktaydı ve âsâsına dayanmıştı.
Sonra dedi ki: 'Eğer izin verirsen efendim, önünde eğileyim ve oturayım.'
İmam buyurdu ki: 'Oturman için izin veriyorum ama önümde eğilmen için değil.'
Bunun üzerine oturdu, sonra Hıristiyanlık alâmeti olan başlığını çıkardı ve dedi ki: 'Sana fedâ olayım, konuşmama izin veriyor musun?'
Dedi ki: 'Evet. Zaten sen de konuşmak için geldin.'
Hıristiyan adam dedi ki: 'Arkadaşımın selâmını al, yoksa siz selâm almaz mısınız?'
Ebû'l-Hasan (Mûsâ b. Ca'fer aleyhisselâm) buyurdu ki: 'Allah arkadaşını hidâyete erdirsin. Selâma gelince, dinimize girdiğinde ona selâm veririz.'
Hıristiyan adam dedi ki: 'Sana soru sorabilir miyim? Allah seni sâlih kılsın.'
Dedi ki: 'Sor.'
Dedi ki: 'Bana, Allah-u Teâlâ'nın Muhammed'e indirdiği ve Muhammed'in okuduğu, sonra da nitelendirdiği ve şöyle dediği Kitap'tan haber ver: 'Ha mim. Apaçık olan Kitab'a and olsun ki, Biz onu mübarek bir gecede indirdik. Kuşkusuz biz uyarıcıyızdır. Katımızdan bir emirle her hikmetli işe o gecede hükmedilir.'
Bu âyetlerin batını tefsiri nedir?'
İmam şöyle buyurdu: 'Ha, mim, Muhammed'dir (sallallahu aleyhi ve âlihi). Hûd Peygambere indirilen kitapta O'ndan bu şekilde harfleri eksik olarak söz edilir.
Apaçık kitap, ise Emîrü'l-Mü'minîn Ali'dir (aleyhisselâm).
Gece'den maksat, Fâtıma'dır (selâmullahi aleyha).
Katımızdan bir emirle her hikmetli işe o gecede hükmedilir, İlâhî beyanına gelince... Burada deniliyor ki; ondan çok hayır çıkar; bir hikmetli adam, sonra bir hikmetli adam ve sonra bir hikmetli adam daha... İmam Hasan (a.s.), İmam Hüseyin (a.s.), Zeynelâbidin (a.s.) diğer İmamlar da bunlara eklenir.'
Adam dedi ki: 'Bana bu adamların ilkini ve en sonuncusunu tarif et.'
İmam buyurdu ki: 'Hepsinin nitelikleri birbirine benziyor. (Onları birbirinden ayırt etmek mümkün değildir). Fakat bunların üçüncüsünün neslinden çıkacak birini sana anlatabilirim. O size inen kitaplarda yazılıdır. Eğer, eskiden yaptığınız gibi bunu değiştirmemiş, tahrif etmemiş ve üzerini örtmemişseniz, bilirsiniz.'
Hıristiyan adam dedi ki: 'Bildiğim hiçbir şeyi senden gizlemeyeceğim. Sana yalan söylemeyeceğim. Zaten sen, hangi sözümün doğru, hangi sözümün yalan olduğunu bilirsin.
Allah'a yemin ederim ki, Yüce Allah, hiç kimsenin aklına gelmeyeceği, hiç kimsenin üzerini örtemeyeceği ve hiç kimsenin yalanlayamayacağı lutufları sana vermiş ve nimetlerini sana pay etmiştir. Senin de söylediğin gibi sana bu hususta anlattıklarım gerçektir, anlattığım gibidir.'
Bunun üzerine Ebû İbrahim (Mûsâ b. Ca'fer aleyhisselâm) ona dedi ki: 'Şimdi sana bir bilgi vereceğim ki, bunu Kitab'ı okuyanların çok azı bilir.
Şimdi söyle bana, Meryem'in annesinin adı nedir, hangi gün içine üfürüldü ve günün hangi saatindeydi? Meryem, İsâ'yı (aleyhisselâm) hangi gün ve günün hangi saatinde doğurdu?'
Hıristiyan adam, 'Bilmiyorum' dedi.
Ebû İbrahim (aleyhisselâm) dedi ki: 'Meryem'in annesinin adı Mersa'dır ve bu kelime Arapça'da bahşedilmiş demektir.
Meryem, cuma günü zevâl vakti hamile kaldı. O gün, aynı zamanda Rûhu'l- Emin'in indiği gündür.
Müslümanlar için o günden daha büyük bir bayram yoktur. Allah Tebareke ve Teâlâ o günü ululamış ve Hz. Muhammed (sallallahu aleyhi ve âlihi) de o güne ta'zim göstermiştir. O gün bayram yapılmasını emretmiştir.
İşte bu sözünü etti¬ğim gün, cuma günüdür. Meryem, salı günü saat dört buçukta doğurmuştur." Devam edecek
Ya'kub b. Ca'fer b. İbrahim şöyle rivâyet etmiştir:
"Ebû'l-Hasan Mûsâ'nın (aleyhisselâm) yanında bulunduğum bir sırada, bir Hıristiyan yanına geldi. (Medine'de) Ureyd denilen vadide bulunuyorduk.
Hıristiyan adam dedi ki: 'Uzak bir memleketten sana geldim ve yorucu bir yolculuk yaptım. Otuz yıldan beri Rabb'ime dua ediyorum, beni dinlerin en hayırlısına ve kulların en bilgilisine iletmesini istiyorum. Nihâyet rüyada bir adam bana geldi ve Şam'ın yüksek bir yerinde bulunan bir adamı bana gösterdi. O adamın yanına gittim ve konuştum.
Bana dedi ki: 'Ben dindaşlarımın en bilgilisiyim; fakat benden daha bilgilisi de var.'
Dedim ki: 'Senden daha bilgili olan kimseyi bana göster. Çünkü yolculuk yapmak bana ağır gelmez, meşakkatli yolculuklardan yorgun düşmem. İncil'in tümünü okudum. Dâvud'un mezmurlarını (Zebûr), Tevrat'ın dört sifrini (ana bölümünü) okudum. Kur'ân'ın zâhirinin tümünü de anlayıncaya kadar okudum.'
Şam'daki âlim adam bana dedi ki: 'Eğer Hıristiyanlık bilgisini istiyorsan, Araplar ve Arap olmayanlar içinde Hıristiyanlığı en iyi bilen benim.
Eğer Yahudilikle ilgili bilgi istiyorsan, Batiy b. Şurahbil es-Samirî, bugün insanlar içinde Yahudilik hakkında en çok bilgi sahibi olan kimsedir.
Eğer İslam'ın, Tevrat'ın, İncil'in, Zebûr'un, Yahudilerin kitabının, senin zamanında ve başka zamanlarda gelen her peygambere inenlerin, gökten inen haberlerin -bunu bir kişi biliyor veya bir tek kişi bilmiyor- içinde her şeyin açıklaması bulunan, âlemler için şifâ kaynağı, rahmet arayanlar için rahmet, Allah'ın kendisine hayır dilediği kimseler için basiret, Hakkı arzulayanlar için hayır kaynağı olan Kitab'ı bilen birini istiyorsan, onu sana göstereyim.
Ona yürüyerek git. Eğer yürüyemiyorsan, dizlerinin üzerinde yürüyerek git. Bunu yapamıyorsan, yüzüstü sürünerek git.'
Dedim ki: 'Hayır, bilakis yürüyerek gitmeme hem bedenim, hem de mâlî durumum elverişlidir.'
Dedi ki: 'Öyleyse bir ân önce Yesrib'e git.'
'Yesrib'i bilmiyorum' dedim.
Dedi ki: 'Araplar arasında gönderilen Peygamber'in şehrine (Medine'ye) git. O, Arap ve Hâşimî Peygamberdendir. Şehre girdiğin zaman Mâlik b. Neccaroğulları'nı sor.
Bu kabile mescidin yakınında bulunur. Oraya gittiğin zaman Hıristiyanlığın kıyafetlerini, nişanlarını çıkar. Çünkü seni gönderdiğim kimselere karşı şehrin valisi sert davranmakta, halife ise ondan daha sert davranmaktadır.
Oraya gittiğin zaman Amr b. Mebzuloğulları'nı sor. Bunlar da Bakiu'z-Zübeyr bölgesinde bulunurlar. Ondan sonra da Mûsâ b. Ca'fer'i sor, evinin nerede olduğunu, kendisinin nereye gittiğini sor. Seferde mi, hazarda mı, öğren.
Eğer seferdeyse, peşinden git. Çünkü yolculuğu, senin kat ettiğin mesafeden daha yakın olacaktır. Ona bildir ki, Şam başpiskoposu beni sana gönderdi ve sana çok çok selâm söyledi ve sana diyor ki: Ben Rabb'ime çokça yalvarıyorum ki, benim Müslüman oluşumu senin vasıtanla gerçekleştirsin.'
Adam bu hikâyeyi anlatırken ayaktaydı ve âsâsına dayanmıştı.
Sonra dedi ki: 'Eğer izin verirsen efendim, önünde eğileyim ve oturayım.'
İmam buyurdu ki: 'Oturman için izin veriyorum ama önümde eğilmen için değil.'
Bunun üzerine oturdu, sonra Hıristiyanlık alâmeti olan başlığını çıkardı ve dedi ki: 'Sana fedâ olayım, konuşmama izin veriyor musun?'
Dedi ki: 'Evet. Zaten sen de konuşmak için geldin.'
Hıristiyan adam dedi ki: 'Arkadaşımın selâmını al, yoksa siz selâm almaz mısınız?'
Ebû'l-Hasan (Mûsâ b. Ca'fer aleyhisselâm) buyurdu ki: 'Allah arkadaşını hidâyete erdirsin. Selâma gelince, dinimize girdiğinde ona selâm veririz.'
Hıristiyan adam dedi ki: 'Sana soru sorabilir miyim? Allah seni sâlih kılsın.'
Dedi ki: 'Sor.'
Dedi ki: 'Bana, Allah-u Teâlâ'nın Muhammed'e indirdiği ve Muhammed'in okuduğu, sonra da nitelendirdiği ve şöyle dediği Kitap'tan haber ver: 'Ha mim. Apaçık olan Kitab'a and olsun ki, Biz onu mübarek bir gecede indirdik. Kuşkusuz biz uyarıcıyızdır. Katımızdan bir emirle her hikmetli işe o gecede hükmedilir.'
Bu âyetlerin batını tefsiri nedir?'
İmam şöyle buyurdu: 'Ha, mim, Muhammed'dir (sallallahu aleyhi ve âlihi). Hûd Peygambere indirilen kitapta O'ndan bu şekilde harfleri eksik olarak söz edilir.
Apaçık kitap, ise Emîrü'l-Mü'minîn Ali'dir (aleyhisselâm).
Gece'den maksat, Fâtıma'dır (selâmullahi aleyha).
Katımızdan bir emirle her hikmetli işe o gecede hükmedilir, İlâhî beyanına gelince... Burada deniliyor ki; ondan çok hayır çıkar; bir hikmetli adam, sonra bir hikmetli adam ve sonra bir hikmetli adam daha... İmam Hasan (a.s.), İmam Hüseyin (a.s.), Zeynelâbidin (a.s.) diğer İmamlar da bunlara eklenir.'
Adam dedi ki: 'Bana bu adamların ilkini ve en sonuncusunu tarif et.'
İmam buyurdu ki: 'Hepsinin nitelikleri birbirine benziyor. (Onları birbirinden ayırt etmek mümkün değildir). Fakat bunların üçüncüsünün neslinden çıkacak birini sana anlatabilirim. O size inen kitaplarda yazılıdır. Eğer, eskiden yaptığınız gibi bunu değiştirmemiş, tahrif etmemiş ve üzerini örtmemişseniz, bilirsiniz.'
Hıristiyan adam dedi ki: 'Bildiğim hiçbir şeyi senden gizlemeyeceğim. Sana yalan söylemeyeceğim. Zaten sen, hangi sözümün doğru, hangi sözümün yalan olduğunu bilirsin.
Allah'a yemin ederim ki, Yüce Allah, hiç kimsenin aklına gelmeyeceği, hiç kimsenin üzerini örtemeyeceği ve hiç kimsenin yalanlayamayacağı lutufları sana vermiş ve nimetlerini sana pay etmiştir. Senin de söylediğin gibi sana bu hususta anlattıklarım gerçektir, anlattığım gibidir.'
Bunun üzerine Ebû İbrahim (Mûsâ b. Ca'fer aleyhisselâm) ona dedi ki: 'Şimdi sana bir bilgi vereceğim ki, bunu Kitab'ı okuyanların çok azı bilir.
Şimdi söyle bana, Meryem'in annesinin adı nedir, hangi gün içine üfürüldü ve günün hangi saatindeydi? Meryem, İsâ'yı (aleyhisselâm) hangi gün ve günün hangi saatinde doğurdu?'
Hıristiyan adam, 'Bilmiyorum' dedi.
Ebû İbrahim (aleyhisselâm) dedi ki: 'Meryem'in annesinin adı Mersa'dır ve bu kelime Arapça'da bahşedilmiş demektir.
Meryem, cuma günü zevâl vakti hamile kaldı. O gün, aynı zamanda Rûhu'l- Emin'in indiği gündür.
Müslümanlar için o günden daha büyük bir bayram yoktur. Allah Tebareke ve Teâlâ o günü ululamış ve Hz. Muhammed (sallallahu aleyhi ve âlihi) de o güne ta'zim göstermiştir. O gün bayram yapılmasını emretmiştir.
İşte bu sözünü etti¬ğim gün, cuma günüdür. Meryem, salı günü saat dört buçukta doğurmuştur." Devam edecek
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.