İmam Cafer’den inci taneleri -2-
Üç şey insanı yüce makamları talep etmekten alı kor: Az çaba, tedbirsizlik ve zayıf görüşlülük
11.03.2025 00:05:00
Haber Merkezi
Haber Merkezi





"Üç şey insanı yüce makamları talep etmekten alı kor: Az çaba, tedbirsizlik ve zayıf görüşlülük.
Ünsiyet üç şeydedir: Uyumlu hanım, iyi evlat ve halis arkadaş.
Şu üç şey kime verilmiş olursa en büyük zenginlik olan üç şeye ulaşmış olur: Verilenle yetinmek, halkın elindekine göz dikmemek, gereksiz ve fazla olan her şeyi terk etmek.
Ancak şu üç özelliğe sahip olan kimse cömert sayılır: Varlıkta ve yoklukta malını cömertçe bağışlamak, müstahak olana vermek, bağışladığı mala karşılık aldığı teşekkürleri, bağışladığı maldan daha çok saymak.
İnsan üç şeyi yapmadığında mazur sayılmaz: Hayrını isteyenle istişare etmek, haset edenle geçinmek ve halka kendini sevdirmek.
Şu üç hasleti tam olarak taşımayan kimse akıllı sayılmaz: Sevinç ve gazap hâlinde kendi aleyhine bile olsa hakka riayet etmek, kendisi için beğendiği şeyi başkaları için de beğenmek ve yanıldığı vakit sabırlı ve yumuşak olmak.
Nimet ancak şu üç şeyle devam eder: O nimet karşısında ilâhî vazifeyi tanımak, şükrünü eda etmek ve o nimet için zahmet çekmek.
Kim şu üç şeyden birine duçar olursa, ölümü arzu eder: Ardı arkası kesilmeyen fakirlik, yüz kızartıcı bir haram iş yapmak ve galip olan bir düşmana duçar olmak.
Üç şeye ilgi göstermeyen üç şeye duçar olur: Uzlaşmaya ilgi göstermeyen yardımcısız kalır, hayır işe ilgi göstermeyen pişman olur, arkadaşlarını çoğaltmaya ilgi göstermeyen zarar görür.
Herkes şu üç şeyden kaçınmalıdır: Kötülere yaklaşmak, kadınlarla konuşmaya dalmak ve bidat ehli ile oturup kalkmak.
Üç şey, kişinin kerem sahibi olduğunu gösterir: Güzel ahlâk, öfkeyi yenmek, haramlara bakmaktan kaçınmak.
Üç şeye güvenen aldanır: Olmayacak sözleri tasdik etmek, güvenilmeyen insanlara bel bağlamak ve elde edilmeyecek şeye göz dikmek.
Üç şeyi yapan dinini ve dünyasını bozar: Suizanda bulunan, her sözü dinleyen ve yetkisini hanımının eline veren.
En üstün hükümdar şu üç özelliğe sahip olan kimsedir: Şefkat, cömertlik ve adalet.
Üç şeyde ihmalkârlık hükümdara yakışmaz: Sınırları korumak, mazlumların haklarını aramak ve işleri için salih kimseleri seçmek.
(Adil) hükümdarın, kendi ashap (yardımcı) ve emrindekilerin üzerinde üç hakkı vardır: İtaat edilmek, gıyap ve huzurunda hayrını istemek, zafer ve başarıları için dua etmek.
Yöneticilerin özel kesim ve halkın geneli karşısında üç vazifesi vardır: İyi iş yapanları o işe ilgilerinin artması için mükâfatlandırmak; kötü iş yapanların tövbe etmeleri ve sapıklıklarından dönmeleri için hatalarını örtmek; lütuf ve insafla halkın tümüyle kaynaşarak onların birliğini korumak.
Bir yönetici (insanlardan) üç grubu önemsemeyip hafife alır ve onları kendi başlarına bırakırsa, işleri çığırından çıkar ve zorlaşır:
Toplumdan ayrılmış ve (kendine yeni bir yol seçmiş) faziletsiz kişiyi, marufa emir ve münkerden nehyetmeyi siper edinerek kendi bidatlerini yaymaya çalışan kişiyi ve yöneticinin haklarında hüküm uygulamasını önleyecek bir reis etrafında toplanan bir şehrin halkını.
Akıllı bir adam hiç kimseyi küçümsemez. İnsanlardan üç grup küçümsenmemeye daha layıktır: Âlimler, hükümdarlar ve kardeşler. Âlimleri küçümseyen dinini bozar. Hükümdarı küçümseyen dünyasını bozar, kardeşlerini küçümseyen yiğitliğini yitirir.
Sultanların sırdaş ve yakınlarını üç sınıf olarak gördük:
a) Hayır isteyenler; bunlar hem kendilerine hem sultana ve hem de raiyete (halka) berekettir.
b) Hedefleri, kendi ellerindeki malı korumak olanlar; bunlar da (başkalarına eziyet etmemek açısından) ne övülen ve ne de kınanan kimselerdir; ama kınanılmaya daha yakındırlar.
c) Şerden yana olanlar; bunlar, uğursuzdurlar, hem kendilerinin hem de sultanın kınanmasına sebep olurlar.
Bütün insanlar şu üç şeye muhtaçtır: Emniyet, adalet ve refah.
Üç şey hayatı karartır: Zalim hükümdar, kötü komşu ve ağzı bozuk kadın.
Mesken ancak şu üç özellikle güzel olur: Güzel hava, tatlı ve çok su, [ürünü bol] yumuşak ve düz yer.
Şu üç şey pişmanlık getirir: Övünmek, iftihar etmek ve üstünlük hususunda tartışmak.
Şu üç şey insanın tabiatında vardır: Haset, ihtiras ve şehvet.
Kimde şu üç özellikten biri olursa, diğer iki özellik de onun büyüklük, heybet ve cemalinde toplanır: Vera' (haram ve şüpheli şeylerden kaçınmak), eli açık olmak ve şecaat.
Şu özellikler kime verilmiş olursa kâmil olur: Akıl, cemal ve fesahat (açık konuşmak).
Üç şey mahrumluk getirir: İstemekte ısrar, gıybet etmek ve alay etmek.
Üç şey kötü sonuç doğurur: Galip olsa bile fırsat gelmeden önce savaşçının (düşmana) saldırması. Zararı olmasa bile hasta olmayan birinin ilaç kullanması. İhtiyacını karşılamaya muvaffak olsa bile sultana yönelmek.
Üç şeyde herkes kendisinin haklı olduğunu söyler: İnandığı dinde, kendisine galip olan heva ve heveste ve işlerindeki tedbirde.
İnsanlar üç sınıftır: Sözü geçen saygınlar; birbirleriyle eşit olanlar ve birbirlerine düşmanlık yapanlar.
Dünyanın ayakta kalması üç şeye bağlıdır: Ateş, tuz ve su.
Yersiz olarak üç şeyi isteyen, üç şeyden mahrum kalmayı hak eder: Haksızca dünyayı talep eden ahiretten mahrum kalmayı hak eder. Haksız yere başkanlık isteyen Allah'a itaatten mahrum kalmayı hak eder. Hakkı olmadan mal peşinde olan malın elinde kalmasından mahrum kalmayı hak eder.
İleri görüşlülerin şu üç işi yapmaları uygun değildir: Kurtulsa (kurtulacağını bilse) bile, tecrübe edinmek için zehir içmek; zarar görmese de kıskanç akrabalarına sırrını açmak, zenginliğe yol açsa bile deniz yolculuğu yapmak.
Hiçbir toplum, dünya ve ahiret işleri için şu üç sınıftan müstağni olmaz; eğer bunlar olmazsa başıboş kalırlar: Takvalı ve bilgili bir fakih; emrine itaat edilen hayırlı bir yönetici, güvenilir ve bilinçli bir doktor.
Dost üç özellikle denenir, bu özelliklere sahip olursa halis ve temiz bir dost olduğu anlaşılır; aksi takdirde varlık ve bolluk (zamanının) dostudur; darlık ve zorluk (zamanının) dostu değil: Ondan bir mal istemek, bir malı ona emanet vermek, şiddet ve sıkıntılarda onu ortak kılmak.
İnsanlar şu üç şeyden kurtulursa, huzura kavuşurlar: Kötü dil, kötü el ve kötü davranış.
Şu üç özellikten birine sahip olmayan köleyi yanında barındırmak, efendisine rahatlık getirmez: Onu doğruluğa sevk eden bir din veya ona yol gösteren bir edep ya da (kötü işlerden) alıkoyan bir korku.
Kişi evine ve ailesine karşı şu üç özelliği taşımaya muhtaçtır; bu özellikler tabiatında olmasa bile bunları edinmeye çalışmalıdır: Güzel muaşeret etmek, ölçülü bir şekilde harcamak (ailesinin refahını sağlamak) ve namusunu korumaya düşkün olmak.
Her zanaatçı, kendi işi ve kazancı için şu üç şeye muhtaçtır: İşinde becerikli olmak, işiyle ilgili olarak emaneti eda etmek ve müracaat edenlerin ilgisini kazanmak.
Kim şu üç şeyden birine duçar olursa aklı dengesini kaybeder: Elden çıkmakta olan nimete, fasit hanıma ve sevdiğinin beklenmedik bir belaya yakalanmasına." (Hasan B. Ali el-Harranî Tuheful Ukul eserinden)
Ünsiyet üç şeydedir: Uyumlu hanım, iyi evlat ve halis arkadaş.
Şu üç şey kime verilmiş olursa en büyük zenginlik olan üç şeye ulaşmış olur: Verilenle yetinmek, halkın elindekine göz dikmemek, gereksiz ve fazla olan her şeyi terk etmek.
Ancak şu üç özelliğe sahip olan kimse cömert sayılır: Varlıkta ve yoklukta malını cömertçe bağışlamak, müstahak olana vermek, bağışladığı mala karşılık aldığı teşekkürleri, bağışladığı maldan daha çok saymak.
İnsan üç şeyi yapmadığında mazur sayılmaz: Hayrını isteyenle istişare etmek, haset edenle geçinmek ve halka kendini sevdirmek.
Şu üç hasleti tam olarak taşımayan kimse akıllı sayılmaz: Sevinç ve gazap hâlinde kendi aleyhine bile olsa hakka riayet etmek, kendisi için beğendiği şeyi başkaları için de beğenmek ve yanıldığı vakit sabırlı ve yumuşak olmak.
Nimet ancak şu üç şeyle devam eder: O nimet karşısında ilâhî vazifeyi tanımak, şükrünü eda etmek ve o nimet için zahmet çekmek.
Kim şu üç şeyden birine duçar olursa, ölümü arzu eder: Ardı arkası kesilmeyen fakirlik, yüz kızartıcı bir haram iş yapmak ve galip olan bir düşmana duçar olmak.
Üç şeye ilgi göstermeyen üç şeye duçar olur: Uzlaşmaya ilgi göstermeyen yardımcısız kalır, hayır işe ilgi göstermeyen pişman olur, arkadaşlarını çoğaltmaya ilgi göstermeyen zarar görür.
Herkes şu üç şeyden kaçınmalıdır: Kötülere yaklaşmak, kadınlarla konuşmaya dalmak ve bidat ehli ile oturup kalkmak.
Üç şey, kişinin kerem sahibi olduğunu gösterir: Güzel ahlâk, öfkeyi yenmek, haramlara bakmaktan kaçınmak.
Üç şeye güvenen aldanır: Olmayacak sözleri tasdik etmek, güvenilmeyen insanlara bel bağlamak ve elde edilmeyecek şeye göz dikmek.
Üç şeyi yapan dinini ve dünyasını bozar: Suizanda bulunan, her sözü dinleyen ve yetkisini hanımının eline veren.
En üstün hükümdar şu üç özelliğe sahip olan kimsedir: Şefkat, cömertlik ve adalet.
Üç şeyde ihmalkârlık hükümdara yakışmaz: Sınırları korumak, mazlumların haklarını aramak ve işleri için salih kimseleri seçmek.
(Adil) hükümdarın, kendi ashap (yardımcı) ve emrindekilerin üzerinde üç hakkı vardır: İtaat edilmek, gıyap ve huzurunda hayrını istemek, zafer ve başarıları için dua etmek.
Yöneticilerin özel kesim ve halkın geneli karşısında üç vazifesi vardır: İyi iş yapanları o işe ilgilerinin artması için mükâfatlandırmak; kötü iş yapanların tövbe etmeleri ve sapıklıklarından dönmeleri için hatalarını örtmek; lütuf ve insafla halkın tümüyle kaynaşarak onların birliğini korumak.
Bir yönetici (insanlardan) üç grubu önemsemeyip hafife alır ve onları kendi başlarına bırakırsa, işleri çığırından çıkar ve zorlaşır:
Toplumdan ayrılmış ve (kendine yeni bir yol seçmiş) faziletsiz kişiyi, marufa emir ve münkerden nehyetmeyi siper edinerek kendi bidatlerini yaymaya çalışan kişiyi ve yöneticinin haklarında hüküm uygulamasını önleyecek bir reis etrafında toplanan bir şehrin halkını.
Akıllı bir adam hiç kimseyi küçümsemez. İnsanlardan üç grup küçümsenmemeye daha layıktır: Âlimler, hükümdarlar ve kardeşler. Âlimleri küçümseyen dinini bozar. Hükümdarı küçümseyen dünyasını bozar, kardeşlerini küçümseyen yiğitliğini yitirir.
Sultanların sırdaş ve yakınlarını üç sınıf olarak gördük:
a) Hayır isteyenler; bunlar hem kendilerine hem sultana ve hem de raiyete (halka) berekettir.
b) Hedefleri, kendi ellerindeki malı korumak olanlar; bunlar da (başkalarına eziyet etmemek açısından) ne övülen ve ne de kınanan kimselerdir; ama kınanılmaya daha yakındırlar.
c) Şerden yana olanlar; bunlar, uğursuzdurlar, hem kendilerinin hem de sultanın kınanmasına sebep olurlar.
Bütün insanlar şu üç şeye muhtaçtır: Emniyet, adalet ve refah.
Üç şey hayatı karartır: Zalim hükümdar, kötü komşu ve ağzı bozuk kadın.
Mesken ancak şu üç özellikle güzel olur: Güzel hava, tatlı ve çok su, [ürünü bol] yumuşak ve düz yer.
Şu üç şey pişmanlık getirir: Övünmek, iftihar etmek ve üstünlük hususunda tartışmak.
Şu üç şey insanın tabiatında vardır: Haset, ihtiras ve şehvet.
Kimde şu üç özellikten biri olursa, diğer iki özellik de onun büyüklük, heybet ve cemalinde toplanır: Vera' (haram ve şüpheli şeylerden kaçınmak), eli açık olmak ve şecaat.
Şu özellikler kime verilmiş olursa kâmil olur: Akıl, cemal ve fesahat (açık konuşmak).
Üç şey mahrumluk getirir: İstemekte ısrar, gıybet etmek ve alay etmek.
Üç şey kötü sonuç doğurur: Galip olsa bile fırsat gelmeden önce savaşçının (düşmana) saldırması. Zararı olmasa bile hasta olmayan birinin ilaç kullanması. İhtiyacını karşılamaya muvaffak olsa bile sultana yönelmek.
Üç şeyde herkes kendisinin haklı olduğunu söyler: İnandığı dinde, kendisine galip olan heva ve heveste ve işlerindeki tedbirde.
İnsanlar üç sınıftır: Sözü geçen saygınlar; birbirleriyle eşit olanlar ve birbirlerine düşmanlık yapanlar.
Dünyanın ayakta kalması üç şeye bağlıdır: Ateş, tuz ve su.
Yersiz olarak üç şeyi isteyen, üç şeyden mahrum kalmayı hak eder: Haksızca dünyayı talep eden ahiretten mahrum kalmayı hak eder. Haksız yere başkanlık isteyen Allah'a itaatten mahrum kalmayı hak eder. Hakkı olmadan mal peşinde olan malın elinde kalmasından mahrum kalmayı hak eder.
İleri görüşlülerin şu üç işi yapmaları uygun değildir: Kurtulsa (kurtulacağını bilse) bile, tecrübe edinmek için zehir içmek; zarar görmese de kıskanç akrabalarına sırrını açmak, zenginliğe yol açsa bile deniz yolculuğu yapmak.
Hiçbir toplum, dünya ve ahiret işleri için şu üç sınıftan müstağni olmaz; eğer bunlar olmazsa başıboş kalırlar: Takvalı ve bilgili bir fakih; emrine itaat edilen hayırlı bir yönetici, güvenilir ve bilinçli bir doktor.
Dost üç özellikle denenir, bu özelliklere sahip olursa halis ve temiz bir dost olduğu anlaşılır; aksi takdirde varlık ve bolluk (zamanının) dostudur; darlık ve zorluk (zamanının) dostu değil: Ondan bir mal istemek, bir malı ona emanet vermek, şiddet ve sıkıntılarda onu ortak kılmak.
İnsanlar şu üç şeyden kurtulursa, huzura kavuşurlar: Kötü dil, kötü el ve kötü davranış.
Şu üç özellikten birine sahip olmayan köleyi yanında barındırmak, efendisine rahatlık getirmez: Onu doğruluğa sevk eden bir din veya ona yol gösteren bir edep ya da (kötü işlerden) alıkoyan bir korku.
Kişi evine ve ailesine karşı şu üç özelliği taşımaya muhtaçtır; bu özellikler tabiatında olmasa bile bunları edinmeye çalışmalıdır: Güzel muaşeret etmek, ölçülü bir şekilde harcamak (ailesinin refahını sağlamak) ve namusunu korumaya düşkün olmak.
Her zanaatçı, kendi işi ve kazancı için şu üç şeye muhtaçtır: İşinde becerikli olmak, işiyle ilgili olarak emaneti eda etmek ve müracaat edenlerin ilgisini kazanmak.
Kim şu üç şeyden birine duçar olursa aklı dengesini kaybeder: Elden çıkmakta olan nimete, fasit hanıma ve sevdiğinin beklenmedik bir belaya yakalanmasına." (Hasan B. Ali el-Harranî Tuheful Ukul eserinden)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.