Sayın Haydar Baş bu ayki İcmal dergisindeki makalesinde Allah'ı sevmenin alametlerini anlatmış. Konu başlığı "Allah'ı seven O'na itaat eder" olan makalede;
"Allah'ı sevmenin çok işaretleri vardır. Bunlardan en önemlisi Allah'ın sevdiklerini sevmektir. Yani siz Allah'ın sevdiklerini severseniz Allah'ı sevmiş olursunuz. Aslında bu işin başlangıcı da böyledir. Allah'ı sevdi diye bir insanı severseniz, onun kalbine tecelli eden ilahi sevgi sizinkine de akseder. Böylece siz o kulu sevdiğiniz ölçüde Allah'ı sevmiş olursunuz. Neticede peygamberlerin, evliya-ı kiram hazeratının, şühedanın sevilmesinin esprisi de buradan kaynaklanıyor" deniliyor.
Bu mânâda Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu: "Amellerin en üstünü, Allah için sevmek, Allah için nefret etmektir." (Ebû Dâvud, 4599).
Bir başka hadis-i şerifte ise Allah için sevmenin, imanın kemâlâtından olduğu vurgulanmıştır: "Allah için seven, Allah için nefret eden, Allah için veren, Allah için tutumlu olan, imânını kemâle ulaştırmıştır." (Ebû Dâvud, Sünen, sünne 6).
Makalenin başka bir yerinde de deniliyor ki:
"Eğer Allah'ın emirlerine itaat ediyorsanız, emirlerine uyuyorsanız, bu da Allah'ı sevdiğinizin alametidir. Müslüman olarak herkes kendini kontrol edebilir. Eğer Allah'ın sana emrettiklerini yerine getiriyorsan bil ki sen Allah'ı seviyorsun."
Farz; yapılması din yönünden kesin şekilde gerekli olan herhangi bir görevdir. Farz-ı ayn ise; yükümlü (mükellef) olan herkesin yapmak zorunda olduğu farzdır. Beş vakitte kılınan namazlar gibi...
Biz Sayın Baş'ın yazmış olduğu eserler sayesinde Ehl-i Beyt'i sevmenin, "Ben Sünniyim" diyene de, "Aleviyim, Hz. Ali'nin şiasıyım" diyen tüm Müslümanlara da farz-ı ayn olduğunu Meveddet ayetiyle farz kılındığını öğrendik.
Peygamber Efendimiz, "Bir kul, ben kendisine, kendisinden; ailem, ailesinden; akrabam, akrabasından; zâtım, kendi zâtından daha sevimli olmadıkça tam iman etmiş sayılamaz" buyuruyor. (Taberânî, el-Mu'cemu'l-Kebîr ve el-Mu'cemu'l-Evsat).
Bu hadis-i şeriflerden anlaşılıyor ki, gerçek manada iman etmek ve imanın tadını almak için Allah ile beraber Peygamber Efendimiz'i de her şeyden fazla sevmek gerek.
İş sadece Peygamber Efendimiz'i her şeyden fazla sevmekle bitmiyor. Cenab-ı Hakk buyurdu ki: "De ki: Ben bu (peygamberliğimi tebliğime) karşılık, yakınlarıma sevgiden başka sizden hiçbir ücret istemiyorum." (Şura, 23). Bu ayet-i kerime Hz. Ali, Hz. Fâtımâ, Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin'i ve onların pak soyunu sevmek hususunda nâzil olan "Meveddet ayeti"dir.
"De ki: Sizden hiçbir ücret beklemiyorum" âyeti (Şûrâ, 42/23) inince, şöyle dediler: "Ey Allah Resûlü! Kendilerini sevmemiz gereken akrabaların kimdir?" Şöyle buyurdu: "Onlar, Ali, Fâtıma ve iki oğludurlar." (Taberânî).
Yine çok bilinen bir hadis-i şerifte belirtildiği gibi, "kişi sevdiği ile beraberdir." Haklarında inen ayet ve hadislerden biliyoruz ki, Ehl-i Beyt cennet ehlidir. Kişi bu dünyada da, cennette de onlarla beraber olmak istiyorsa onları sevmek zorundadır.
Câbir diyor ki: Resûlullah'ın şöyle buyurduğunu duydum: "Herkes iyi ya da kötü sevdiği kişiyle haşrolur. İnsan sevdiği kişinin iyi ya da kötü ameline razı olursa onun amellerine ortak sayılır."
Cabir devamla: "Ey Atiyye! Eğer Ehl-i Beyt'in düşmanları namaz kılan, oruç tutan kimseler olsalar bile onlara düşman ol ve yine Ehl-i Beyt'in dostları günahkâr kimseler olsalar bile onlarla iyi geçin. Çünkü Ehl-i Beyt'in dostları cennet, düşmanları da cehennem ehlidirler." (Biharü'l-Envar, c.68, s.130).
Ammar b. Yâsir, Resûlullah'tan şöyle nakletmiştir: "Bana Allah tarafından şöyle vahyedildi: Kim Bana ve Ali b. Ebi Tâlib'in velayetine iman ederse, Cennette Benimle olacaktır, binaenaleyh kim O'nu severse, Beni sevmiştir ve kim Beni severse Allah'ı sevmiştir." (Prof. Dr. Haydar Baş, İmam Ali, s.100; İhkakü'l Hak, c.6, s.437).
"Kim Benim gibi yaşamayı, Benim gibi ölmeyi ve Rabbimin hazırladığı Adn Cenneti'nde yer almayı istiyorsa, Benden sonra Ali'nin velayetini kabul etsin. O'nu seveni sevsin ve O'ndan sonraki imamlara uysun. Hiç kuşkusuz onlar, Benim ıtretimdirler. Allah onları Benim etim ve kanımdan yaratmıştır. Onlar Benim idrak ve ilmime sahiptirler. Ümmetimden onların fazilet ve üstünlüklerini inkâr edenlerin vay haline! Allah onları Benim şefaatime ulaştırmasın." (Prof. Dr. Haydar Baş, İmam Ali, s.101; el-Emali, Şeyh Tusi, c.2, s.191).
"Allah'ı sevmenin çok işaretleri vardır. Bunlardan en önemlisi Allah'ın sevdiklerini sevmektir. Yani siz Allah'ın sevdiklerini severseniz Allah'ı sevmiş olursunuz. Aslında bu işin başlangıcı da böyledir. Allah'ı sevdi diye bir insanı severseniz, onun kalbine tecelli eden ilahi sevgi sizinkine de akseder. Böylece siz o kulu sevdiğiniz ölçüde Allah'ı sevmiş olursunuz. Neticede peygamberlerin, evliya-ı kiram hazeratının, şühedanın sevilmesinin esprisi de buradan kaynaklanıyor" deniliyor.
Bu mânâda Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu: "Amellerin en üstünü, Allah için sevmek, Allah için nefret etmektir." (Ebû Dâvud, 4599).
Bir başka hadis-i şerifte ise Allah için sevmenin, imanın kemâlâtından olduğu vurgulanmıştır: "Allah için seven, Allah için nefret eden, Allah için veren, Allah için tutumlu olan, imânını kemâle ulaştırmıştır." (Ebû Dâvud, Sünen, sünne 6).
Makalenin başka bir yerinde de deniliyor ki:
"Eğer Allah'ın emirlerine itaat ediyorsanız, emirlerine uyuyorsanız, bu da Allah'ı sevdiğinizin alametidir. Müslüman olarak herkes kendini kontrol edebilir. Eğer Allah'ın sana emrettiklerini yerine getiriyorsan bil ki sen Allah'ı seviyorsun."
Farz; yapılması din yönünden kesin şekilde gerekli olan herhangi bir görevdir. Farz-ı ayn ise; yükümlü (mükellef) olan herkesin yapmak zorunda olduğu farzdır. Beş vakitte kılınan namazlar gibi...
Biz Sayın Baş'ın yazmış olduğu eserler sayesinde Ehl-i Beyt'i sevmenin, "Ben Sünniyim" diyene de, "Aleviyim, Hz. Ali'nin şiasıyım" diyen tüm Müslümanlara da farz-ı ayn olduğunu Meveddet ayetiyle farz kılındığını öğrendik.
Peygamber Efendimiz, "Bir kul, ben kendisine, kendisinden; ailem, ailesinden; akrabam, akrabasından; zâtım, kendi zâtından daha sevimli olmadıkça tam iman etmiş sayılamaz" buyuruyor. (Taberânî, el-Mu'cemu'l-Kebîr ve el-Mu'cemu'l-Evsat).
Bu hadis-i şeriflerden anlaşılıyor ki, gerçek manada iman etmek ve imanın tadını almak için Allah ile beraber Peygamber Efendimiz'i de her şeyden fazla sevmek gerek.
İş sadece Peygamber Efendimiz'i her şeyden fazla sevmekle bitmiyor. Cenab-ı Hakk buyurdu ki: "De ki: Ben bu (peygamberliğimi tebliğime) karşılık, yakınlarıma sevgiden başka sizden hiçbir ücret istemiyorum." (Şura, 23). Bu ayet-i kerime Hz. Ali, Hz. Fâtımâ, Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin'i ve onların pak soyunu sevmek hususunda nâzil olan "Meveddet ayeti"dir.
"De ki: Sizden hiçbir ücret beklemiyorum" âyeti (Şûrâ, 42/23) inince, şöyle dediler: "Ey Allah Resûlü! Kendilerini sevmemiz gereken akrabaların kimdir?" Şöyle buyurdu: "Onlar, Ali, Fâtıma ve iki oğludurlar." (Taberânî).
Yine çok bilinen bir hadis-i şerifte belirtildiği gibi, "kişi sevdiği ile beraberdir." Haklarında inen ayet ve hadislerden biliyoruz ki, Ehl-i Beyt cennet ehlidir. Kişi bu dünyada da, cennette de onlarla beraber olmak istiyorsa onları sevmek zorundadır.
Câbir diyor ki: Resûlullah'ın şöyle buyurduğunu duydum: "Herkes iyi ya da kötü sevdiği kişiyle haşrolur. İnsan sevdiği kişinin iyi ya da kötü ameline razı olursa onun amellerine ortak sayılır."
Cabir devamla: "Ey Atiyye! Eğer Ehl-i Beyt'in düşmanları namaz kılan, oruç tutan kimseler olsalar bile onlara düşman ol ve yine Ehl-i Beyt'in dostları günahkâr kimseler olsalar bile onlarla iyi geçin. Çünkü Ehl-i Beyt'in dostları cennet, düşmanları da cehennem ehlidirler." (Biharü'l-Envar, c.68, s.130).
Ammar b. Yâsir, Resûlullah'tan şöyle nakletmiştir: "Bana Allah tarafından şöyle vahyedildi: Kim Bana ve Ali b. Ebi Tâlib'in velayetine iman ederse, Cennette Benimle olacaktır, binaenaleyh kim O'nu severse, Beni sevmiştir ve kim Beni severse Allah'ı sevmiştir." (Prof. Dr. Haydar Baş, İmam Ali, s.100; İhkakü'l Hak, c.6, s.437).
"Kim Benim gibi yaşamayı, Benim gibi ölmeyi ve Rabbimin hazırladığı Adn Cenneti'nde yer almayı istiyorsa, Benden sonra Ali'nin velayetini kabul etsin. O'nu seveni sevsin ve O'ndan sonraki imamlara uysun. Hiç kuşkusuz onlar, Benim ıtretimdirler. Allah onları Benim etim ve kanımdan yaratmıştır. Onlar Benim idrak ve ilmime sahiptirler. Ümmetimden onların fazilet ve üstünlüklerini inkâr edenlerin vay haline! Allah onları Benim şefaatime ulaştırmasın." (Prof. Dr. Haydar Baş, İmam Ali, s.101; el-Emali, Şeyh Tusi, c.2, s.191).
Yeliz Yücel / diğer yazıları
- Üç aylar iklimi-4 / 20.03.2017
- Üç aylar iklimi-3 / 19.03.2017
- Üç aylar iklimi-2 / 18.03.2017
- Üç aylar iklimi-1 / 17.03.2017
- Muharrem'in onuncu günü: Aşura / 11.10.2016
- Bayram namazı ve kılınışı / 11.09.2016
- Haccın tamam olmasının şartları / 10.09.2016
- 'Hac Arafat'tır' / 09.09.2016
- Zilhicce ayında ibadet?III / 08.09.2016
- Zilhicce ayında ibadet?II / 07.09.2016
- Üç aylar iklimi-3 / 19.03.2017
- Üç aylar iklimi-2 / 18.03.2017
- Üç aylar iklimi-1 / 17.03.2017
- Muharrem'in onuncu günü: Aşura / 11.10.2016
- Bayram namazı ve kılınışı / 11.09.2016
- Haccın tamam olmasının şartları / 10.09.2016
- 'Hac Arafat'tır' / 09.09.2016
- Zilhicce ayında ibadet?III / 08.09.2016
- Zilhicce ayında ibadet?II / 07.09.2016