Bir önceki iktidar güvenliğimizi İsrail'e, dış politikamızı ABD'ye, ekonomimizi IMF'ye, geleceğimizi AB'ye teslim edip ülkeyi çöküş noktasına getirdiği için milletçe tasfiye edildi.
Milletimiz Anasol-M'nin iktidarsızlığını biraz da koalisyonların doğasına bağladığı için AKP'yi ezici bir çoğunlukla tek başına iktidara getirdi.
Hem de Genel Başkanı Erdoğan'ın zincirlerini çözerek, yasaklarını kaldırarak.
Milletimiz bekledi ki, yasaklılıktan başbakanlığa getirdiği Erdoğan bu mutlak çoğunluk sayesinde tam muktedir olsun ve milletin yasaklarını bir bir aşsın.
Ama bu bekleyiş daha iktidarın birinci yılı dolmadan ümitsiz bir bekleyişe dönüştü.
Milletimiz tam bir düş kırıklığına uğradı. Erdoğan değişmişti, ama ülke yönetiminde değişen bir şey olmamıştı.
Şimdi daha iyi anlaşılıyordu ki, Erdoğan ve AKP'nin değişimi, hiç bir şeyi değiştirmeme garantisiydi? Kimlere? Küresel ve yerel güç odaklarına verilen güvenceydi bu!
ABD'ye verilen güvence, stratejik ortaklık aldatmacası ile ambalajlanmış. Gelinen nokta Anasol-M'yi aratacak cinsten. Teslimiyet, Türk askerini çuvala sokmaya gelip dayanmıştı.
İsrail'e verilen güvence, "anti-siyonist olmayacağız." Bu güvencenin pratiğe yansıması insan kasabı Şaron'un Müslümanlara yönelik devlet terörüne göz yummak oluyordu.
Avrupa Birliği'ne verilen teminatın pratiğe yansıması; Kıbrıs'ta, Batı Trakya'da hain AB kuklalarının sırtını sıvazlamak. İçeride patriği ülkenin dini lideri gibi devletin en üst makamlarına buyur etmek.
IMF'ye verilen güvence 2004 yılının sonuna kadar tam bağımlılık.
Gerçi Ekonomiden Sorumlu Bakan'ın da ağzından kaçırdığı "2010 yılında rahatlarız" sözü bu bağımlılığın bu iktidarla da sınırlı olmadığını gösteriyor. Tıpkı bir önceki iktidarın yaptığı gibi geleceğimizi de ipotek altına alıyor, anlaşılan.
Ve içerdeki güç odaklarına verilen güvenceler. İHL ve YÖK konusunda dahi TÜSİAD'la yapılan pazarlıklar her şeyi göstermiyor mu?
İktidar değişti ama fotoğraftaki bir aktör hiç değişmedi.
Başbakan Yılmaz gitti, Erdoğan geldi ama fotoğraftaki diğer yüzler hiç değişmedi.
Aydın Doğan, Dinç Bilgin, Karamehmet, Ciner... Banka-medya iktidarı yerinde duruyor.
Dün pijamayla Yılmaz'ı karşılayan Aydın Doğan, bugün Erdoğan'ın arkasına geçmiş, "hortumcularla mücadele eden her iki iktidarı desteklerim" diyor.
Ne kadar inandırıcı değil mi?
Milletimiz bu değişmeyen çarpıklıkları sorgularken, AKP'nin 368 çoğunlukla nasıl muktedir olamadığına içerlerken, laikliği dine karşı sopa gibi kullanan saplantılı solcular iktidarın imdadına yetişiyor.
Bu çevrelerin başörtüsü, İmam Hatip düşmanlığı iktidarın acziyetini örtüyor.
Onlar azıttıkça, iktidar "aman gerilim olmasın numarası" ile geri çekiliyor. Millet de her seferinde sola olan öfkesinden iktidarı mazur görüyor. Saplantılı solcular bilerek ya da bilmeyerek iktidarın can suyu oluyor.
Ama nereye kadar.
Milletimiz Anasol-M'nin iktidarsızlığını biraz da koalisyonların doğasına bağladığı için AKP'yi ezici bir çoğunlukla tek başına iktidara getirdi.
Hem de Genel Başkanı Erdoğan'ın zincirlerini çözerek, yasaklarını kaldırarak.
Milletimiz bekledi ki, yasaklılıktan başbakanlığa getirdiği Erdoğan bu mutlak çoğunluk sayesinde tam muktedir olsun ve milletin yasaklarını bir bir aşsın.
Ama bu bekleyiş daha iktidarın birinci yılı dolmadan ümitsiz bir bekleyişe dönüştü.
Milletimiz tam bir düş kırıklığına uğradı. Erdoğan değişmişti, ama ülke yönetiminde değişen bir şey olmamıştı.
Şimdi daha iyi anlaşılıyordu ki, Erdoğan ve AKP'nin değişimi, hiç bir şeyi değiştirmeme garantisiydi? Kimlere? Küresel ve yerel güç odaklarına verilen güvenceydi bu!
ABD'ye verilen güvence, stratejik ortaklık aldatmacası ile ambalajlanmış. Gelinen nokta Anasol-M'yi aratacak cinsten. Teslimiyet, Türk askerini çuvala sokmaya gelip dayanmıştı.
İsrail'e verilen güvence, "anti-siyonist olmayacağız." Bu güvencenin pratiğe yansıması insan kasabı Şaron'un Müslümanlara yönelik devlet terörüne göz yummak oluyordu.
Avrupa Birliği'ne verilen teminatın pratiğe yansıması; Kıbrıs'ta, Batı Trakya'da hain AB kuklalarının sırtını sıvazlamak. İçeride patriği ülkenin dini lideri gibi devletin en üst makamlarına buyur etmek.
IMF'ye verilen güvence 2004 yılının sonuna kadar tam bağımlılık.
Gerçi Ekonomiden Sorumlu Bakan'ın da ağzından kaçırdığı "2010 yılında rahatlarız" sözü bu bağımlılığın bu iktidarla da sınırlı olmadığını gösteriyor. Tıpkı bir önceki iktidarın yaptığı gibi geleceğimizi de ipotek altına alıyor, anlaşılan.
Ve içerdeki güç odaklarına verilen güvenceler. İHL ve YÖK konusunda dahi TÜSİAD'la yapılan pazarlıklar her şeyi göstermiyor mu?
İktidar değişti ama fotoğraftaki bir aktör hiç değişmedi.
Başbakan Yılmaz gitti, Erdoğan geldi ama fotoğraftaki diğer yüzler hiç değişmedi.
Aydın Doğan, Dinç Bilgin, Karamehmet, Ciner... Banka-medya iktidarı yerinde duruyor.
Dün pijamayla Yılmaz'ı karşılayan Aydın Doğan, bugün Erdoğan'ın arkasına geçmiş, "hortumcularla mücadele eden her iki iktidarı desteklerim" diyor.
Ne kadar inandırıcı değil mi?
Milletimiz bu değişmeyen çarpıklıkları sorgularken, AKP'nin 368 çoğunlukla nasıl muktedir olamadığına içerlerken, laikliği dine karşı sopa gibi kullanan saplantılı solcular iktidarın imdadına yetişiyor.
Bu çevrelerin başörtüsü, İmam Hatip düşmanlığı iktidarın acziyetini örtüyor.
Onlar azıttıkça, iktidar "aman gerilim olmasın numarası" ile geri çekiliyor. Millet de her seferinde sola olan öfkesinden iktidarı mazur görüyor. Saplantılı solcular bilerek ya da bilmeyerek iktidarın can suyu oluyor.
Ama nereye kadar.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
İbrahim Berk / diğer yazıları
- Cübbe düştü haç göründü / 07.01.2020
- Darbe fragmanı / 22.07.2016
- Suriye bumerangı / 24.02.2016
- AKP'nin hali pürmelali / 17.02.2016
- Atlantik'in iki yakasından Türkiye'nin görünümü / 22.10.2015
- Stratejik derinlikte çırpınan Türkiye / 18.09.2015
- Ya felakete, ya felaha / 05.09.2015
- Teröristleri takviye Mehmetçiği tasfiye operasyonu / 25.02.2015
- AKP IŞİD'i niçin vuramaz? / 15.10.2014
- Kuklalar düşünemez / 09.10.2014
- Darbe fragmanı / 22.07.2016
- Suriye bumerangı / 24.02.2016
- AKP'nin hali pürmelali / 17.02.2016
- Atlantik'in iki yakasından Türkiye'nin görünümü / 22.10.2015
- Stratejik derinlikte çırpınan Türkiye / 18.09.2015
- Ya felakete, ya felaha / 05.09.2015
- Teröristleri takviye Mehmetçiği tasfiye operasyonu / 25.02.2015
- AKP IŞİD'i niçin vuramaz? / 15.10.2014
- Kuklalar düşünemez / 09.10.2014