Tarihi gerçekler irdelendiğinde çok ilginç detayların bulunduğu gözükmektedir. Bunlardan en ilginç olanlardan birisi de İslam'ın kıblegahı olan Kabe'ye yapılan saldırılardır.
Kabe'ye Yemen hükümdarı Ebrehe de saldırmıştır, gasp ettiği hilafet makamında Allah'ın gerçek halifesi, Peygamber efendimizin torunu İmam Hüseyin'i şehit eden mel'un Yezit de? Ama ne ilginçtir ki, Ebrehe giriştiği bu kötü işte muvaffak olamamışken, Kabe'nin yanına bile yaklaşamazken, Yezit Kabe'yi mancınıkla yıkmış ve de yakmıştır.
Ebrehe neden yıkamamıştır, Yezit neden yıkabilmiştir, dilerseniz bunu biraz açalım. Bu iki farklı konunun ortak noktası ikisinin de Hz. Peygamber ve Ehl-i Beyt'le alakası olmasıdır.
Ebrehe, Kabe'yi yıkmak için yola çıktığında, Mekke'nin başında olan kişi Hz. Peygamber'in (s.a.v.) mübarek dedesi Abdülmuttalib'ti. Abdülmuttalib, Hanif dinine mensup, puta asla tapmayan, Allah'ın varlığına ve birliğine iman eden, harama bulaşmamış, herkes tarafından sevilen ve saygı durulan mübarek bir zattı.
Ebrehe Mekke yakınlarına geldiğinde, civardaki bütün hayvanlara el koymuştu, bunların içinde Abdülmuttalib'in de 200 devesi vardı. Abdülmuttalib, görüşmek üzere Ebrehe'nin yanına geldi ve ondan develerini isteyince, Ebrehe bunu çok garipsedi. Bunun üzerine Abdülmuttalib, "Ben develerin sahibiyim. Kâbe'nin de sahibi var, O onu korur" dedi.
Ebrehe Kabe'ye saldırmaya kalktığında Allah Ebabil kuşlarını göndererek Ebrehe ve ordusunu helak etti. Olay Fil suresinde şöyle anlatılır:
"Görmedin mi Rabbin fil sahiplerine ne yaptı? Onların tuzaklarını boşa çıkarmadı mı? Üstlerine sürü sürü kuşlar gönderdi. Onlara çamurdan sertleşmiş taşlar atıyorlardı. Nihâyet onları yenilmiş ekin yaprağı gibi yaptı." (el-Fil, 105/1-5).
Allah, Kabe'yi taşı ve toprağı için değil, Abdulmuttalib'in gönlünde taşıdığı Allah sevgisi, inancı ve onun sulbünden gelecek olan alemlere rahmet Hz. Muhammed (s.a.v) hürmetine korudu
Şimdi gelelim Yezit'in Kabe'yi yıkması ve yakması meselesine? Kendisini İslam halifesi olarak tanıtan Yezit, bu makamı, asıl sahipleri, Allah'ın sevdiği ve seçtiği İmam Hüseyin ve İmam Zeynelabidin'den gasp etmiştir. Dahası, İmam Hüseyin'i Kerbela'da, yarenleriyle beraber dünyanın en büyük ve en acımasız katliamına maruz bırakmıştır.
3 yıllık hilafet döneminin birinci yılında İmam Hüseyin'i şehit eden Yezit, ikinci yılında Medine'ye saldırıp binlerce Müslüman'ı katletmiştir. Üçüncü yılında da Kabe'yi muhasara altına almış, mancınıklarla yıkmış ve yakmıştır.
Bu kadar şerri kısacık hilafet dönemine sığdırması da onun gerçek kişiliğini ve de İslam'la uzaktan yakından hiçbir alakasının olmadığını açıkça ortaya koymaktadır.
Yezit'in ordusu Kabe'ye saldırdığında, Hicaz Bölgesi'nin başında, İmam Hüseyin'in şahadetiyle hilafetini ilan eden Abdullah İbn Zübeyr vardı.
İbn Zübeyr, hilafeti kafasına koyduğu için İmam Hüseyin'i Mekke'de istemeyen ve O'nu Kerbela'ya doğru yola çıkmaya zorlayan kişiydi. Dahası, İmam Ali'nin hilafeti döneminde Cemel vakasında Hz. Ali'ye kılıç çeken biriydi.
Yani her zaman Ehl-i Beyt'e karşı bir duruş sergileyen, Ehl-i Beyt'i sevmeyen biriydi.
Hilafeti gasp etme konusunda Yezit ne ise, Abdullah ibn Zübeyr de oydu.
Dolayısıyla Yezit döneminde Kabe'nin yakılmasının ve yıkılmasının asıl nedeni; kendisini İslam halifesi olarak tanımlayan Yezit'in İslam devletinin başında olması, Hicaz Bölgesi'nde de yine kendisini halife olarak tanımlayan Ehl-i Beyt karşıtı İbn Zübeyr'in başta olması ve de her şeyden önemlisi o dönemin Müslümanlarının bir kısmının bu İbn Zübeyr ve diğer kısmının ise bu Yezit'in safında yer alması ve dönemin gerçek halifeleri İmam Hüseyin ve İmam Zeynelabinin'i yalnız bırakmalarıydı.
Cenab-ı Hak gönüllere göre tecelli ediyor. Kendisine, Habibi'ne ve Ehl-i Beyt'ine sahip çıkana sahip çıkıyor, sırt dönene ise her türlü belayı musallat kılıyor.
Bizleri Ehl-i Beyt gerçeğiyle buluşturduğu için Ehl-i Beyt Külliyatı'nın sahibi Prof. Dr. Haydar Baş Hocamıza sonsuz teşekkürler.
Lütfen yaşanan bu olayları tarihte bırakmayalım. Yaşanan bu olaylarda bizler için büyük ibretler vardır. Cenab-ı Hak bu tür olayları hikaye olsun diye bizlere anlatmıyor.
Buradan çıkartacağımız ders, içinde bulunduğumuz bütün sıkıntılardan kurtuluşumuzun tek adresinin Ehl-i Beyt'in Gemisi olduğu gerçeğidir.
Ve bugün bu gerçeği ifade eden tek kişi Prof. Dr. Haydar Baş'tır.
Ehl-i Beyt'e sırtını dönenlerin peşinde gitmeye devam ettiğimiz müddetçe gerek ülkemizde, gerekse İslam coğrafyasında zifiri karanlık asla aydınlığa dönmeyecektir.
Kabe'ye Yemen hükümdarı Ebrehe de saldırmıştır, gasp ettiği hilafet makamında Allah'ın gerçek halifesi, Peygamber efendimizin torunu İmam Hüseyin'i şehit eden mel'un Yezit de? Ama ne ilginçtir ki, Ebrehe giriştiği bu kötü işte muvaffak olamamışken, Kabe'nin yanına bile yaklaşamazken, Yezit Kabe'yi mancınıkla yıkmış ve de yakmıştır.
Ebrehe neden yıkamamıştır, Yezit neden yıkabilmiştir, dilerseniz bunu biraz açalım. Bu iki farklı konunun ortak noktası ikisinin de Hz. Peygamber ve Ehl-i Beyt'le alakası olmasıdır.
Ebrehe, Kabe'yi yıkmak için yola çıktığında, Mekke'nin başında olan kişi Hz. Peygamber'in (s.a.v.) mübarek dedesi Abdülmuttalib'ti. Abdülmuttalib, Hanif dinine mensup, puta asla tapmayan, Allah'ın varlığına ve birliğine iman eden, harama bulaşmamış, herkes tarafından sevilen ve saygı durulan mübarek bir zattı.
Ebrehe Mekke yakınlarına geldiğinde, civardaki bütün hayvanlara el koymuştu, bunların içinde Abdülmuttalib'in de 200 devesi vardı. Abdülmuttalib, görüşmek üzere Ebrehe'nin yanına geldi ve ondan develerini isteyince, Ebrehe bunu çok garipsedi. Bunun üzerine Abdülmuttalib, "Ben develerin sahibiyim. Kâbe'nin de sahibi var, O onu korur" dedi.
Ebrehe Kabe'ye saldırmaya kalktığında Allah Ebabil kuşlarını göndererek Ebrehe ve ordusunu helak etti. Olay Fil suresinde şöyle anlatılır:
"Görmedin mi Rabbin fil sahiplerine ne yaptı? Onların tuzaklarını boşa çıkarmadı mı? Üstlerine sürü sürü kuşlar gönderdi. Onlara çamurdan sertleşmiş taşlar atıyorlardı. Nihâyet onları yenilmiş ekin yaprağı gibi yaptı." (el-Fil, 105/1-5).
Allah, Kabe'yi taşı ve toprağı için değil, Abdulmuttalib'in gönlünde taşıdığı Allah sevgisi, inancı ve onun sulbünden gelecek olan alemlere rahmet Hz. Muhammed (s.a.v) hürmetine korudu
Şimdi gelelim Yezit'in Kabe'yi yıkması ve yakması meselesine? Kendisini İslam halifesi olarak tanıtan Yezit, bu makamı, asıl sahipleri, Allah'ın sevdiği ve seçtiği İmam Hüseyin ve İmam Zeynelabidin'den gasp etmiştir. Dahası, İmam Hüseyin'i Kerbela'da, yarenleriyle beraber dünyanın en büyük ve en acımasız katliamına maruz bırakmıştır.
3 yıllık hilafet döneminin birinci yılında İmam Hüseyin'i şehit eden Yezit, ikinci yılında Medine'ye saldırıp binlerce Müslüman'ı katletmiştir. Üçüncü yılında da Kabe'yi muhasara altına almış, mancınıklarla yıkmış ve yakmıştır.
Bu kadar şerri kısacık hilafet dönemine sığdırması da onun gerçek kişiliğini ve de İslam'la uzaktan yakından hiçbir alakasının olmadığını açıkça ortaya koymaktadır.
Yezit'in ordusu Kabe'ye saldırdığında, Hicaz Bölgesi'nin başında, İmam Hüseyin'in şahadetiyle hilafetini ilan eden Abdullah İbn Zübeyr vardı.
İbn Zübeyr, hilafeti kafasına koyduğu için İmam Hüseyin'i Mekke'de istemeyen ve O'nu Kerbela'ya doğru yola çıkmaya zorlayan kişiydi. Dahası, İmam Ali'nin hilafeti döneminde Cemel vakasında Hz. Ali'ye kılıç çeken biriydi.
Yani her zaman Ehl-i Beyt'e karşı bir duruş sergileyen, Ehl-i Beyt'i sevmeyen biriydi.
Hilafeti gasp etme konusunda Yezit ne ise, Abdullah ibn Zübeyr de oydu.
Dolayısıyla Yezit döneminde Kabe'nin yakılmasının ve yıkılmasının asıl nedeni; kendisini İslam halifesi olarak tanımlayan Yezit'in İslam devletinin başında olması, Hicaz Bölgesi'nde de yine kendisini halife olarak tanımlayan Ehl-i Beyt karşıtı İbn Zübeyr'in başta olması ve de her şeyden önemlisi o dönemin Müslümanlarının bir kısmının bu İbn Zübeyr ve diğer kısmının ise bu Yezit'in safında yer alması ve dönemin gerçek halifeleri İmam Hüseyin ve İmam Zeynelabinin'i yalnız bırakmalarıydı.
Cenab-ı Hak gönüllere göre tecelli ediyor. Kendisine, Habibi'ne ve Ehl-i Beyt'ine sahip çıkana sahip çıkıyor, sırt dönene ise her türlü belayı musallat kılıyor.
Bizleri Ehl-i Beyt gerçeğiyle buluşturduğu için Ehl-i Beyt Külliyatı'nın sahibi Prof. Dr. Haydar Baş Hocamıza sonsuz teşekkürler.
Lütfen yaşanan bu olayları tarihte bırakmayalım. Yaşanan bu olaylarda bizler için büyük ibretler vardır. Cenab-ı Hak bu tür olayları hikaye olsun diye bizlere anlatmıyor.
Buradan çıkartacağımız ders, içinde bulunduğumuz bütün sıkıntılardan kurtuluşumuzun tek adresinin Ehl-i Beyt'in Gemisi olduğu gerçeğidir.
Ve bugün bu gerçeği ifade eden tek kişi Prof. Dr. Haydar Baş'tır.
Ehl-i Beyt'e sırtını dönenlerin peşinde gitmeye devam ettiğimiz müddetçe gerek ülkemizde, gerekse İslam coğrafyasında zifiri karanlık asla aydınlığa dönmeyecektir.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Murat Çabas / diğer yazıları
- Don felaketi tarımı vurdu, peki şimdi ne olacak? / 17.04.2025
- Prof. Dr. Haydar Baş’ı tanımak sorumluluk gerektirir / 16.04.2025
- 'O'nun yetiştirdikleri bu vatanın garantörleri, bu milletin yılmaz savunucularıdır' / 14.04.2025
- Birlik ve beraberliğe adanmış bir ömür / 12.04.2025
- Öcalan açılımı, terörsüz Türkiye’ye götürür mü? / 10.04.2025
- Siyasette 3. yol tek seçenek / 09.04.2025
- Milli Ekonomi Modeli’ne artık duyarsız kalabilir miyiz? / 08.04.2025
- Trump yeni gümrük tarifeleriyle neyi amaçlıyor? / 05.04.2025
- Kıbrıs sürecinde düşmanlık ve müzakere aynı anda! / 04.04.2025
- Orta Doğu’da Trump’ın planı işliyor / 03.04.2025
- Prof. Dr. Haydar Baş’ı tanımak sorumluluk gerektirir / 16.04.2025
- 'O'nun yetiştirdikleri bu vatanın garantörleri, bu milletin yılmaz savunucularıdır' / 14.04.2025
- Birlik ve beraberliğe adanmış bir ömür / 12.04.2025
- Öcalan açılımı, terörsüz Türkiye’ye götürür mü? / 10.04.2025
- Siyasette 3. yol tek seçenek / 09.04.2025
- Milli Ekonomi Modeli’ne artık duyarsız kalabilir miyiz? / 08.04.2025
- Trump yeni gümrük tarifeleriyle neyi amaçlıyor? / 05.04.2025
- Kıbrıs sürecinde düşmanlık ve müzakere aynı anda! / 04.04.2025
- Orta Doğu’da Trump’ın planı işliyor / 03.04.2025