Yalnız Osmanlı değil, Tüm genel tarihimizi incelediğimiz zaman Türklerin kutsal saydıkları bir mabedi veya bir bölgeyi 12 Aralık 1017'ye gelinceye kadar düşmanına terk etmemiştir. Mesela İngilizlerin desteği ile isyan eden Arap önderi Şerif Hüseyin'e Peygamber efendimizin mezarını ve eşyalarını kutsal saydığımız için Medine'yi isyankar Araplara karşı 12 Aralık 1917 de dahi savunmaktaydık. Üstelik bu savaşımızda Almanlardan da yardım almış değilizdir. İngilizlerin II. Gazze saldırılarında dahi amaçları Filistin ve Kudüs'ü almaktı. Ama 57000 asker mevcudu olan ve Türk ordusundan çok daha üstün askeri imkanlara sahip olan İngiliz ordusu karşısında 18000 kişilik bir Türk birliğini oluşturan Türk askeri Kahramanca vuruşarak Gazze'den, Kudüs'e gitmelerine izin vermemiştir. Ama Türk ordusu 10-11 Aralık gecesi Kudüs sokaklarında vuruşmayı devam ettirmeyerek şehri boşaltıp İngilizlere teslim ederek gittik. Çünkü bu şehirde de Müslümanlar içinde kutsal sayılan yerler vardı. Ama şehri boşaltıp gittik. Çünkü biz o gün Türk savaş amaçlarına göre savaşmıyorduk. Başımızdaki Komutan bizi Almanların, Osmanlı egemenliğinde yaşayan Arap ve Yahudi siyasasına dayanan amaçları için savaşıyorduk İngiltere'de Osmanlı egemenliğindeki Arap ve Yahudi siyasası ile ulaşmak istediği emperyalist amaçları için savaşıyordu. Bizi Kudüs'ten çıkaran düşünce de İngilizler le Almanların Arap ve Yahudi siyasalarının amaçlarıdır. Bu iki Avrupa Devletinin topraklarında yaşayan Arap ve Yahudiler üzerinde neden bir siysa uyguluyorlar. Bu sorunun cevabını tarihimizi inceleyerek cevaplarsak Türk Askerinin 10-11 Aralık 1917 günü Kudüs'ü savunmadan çekilmesini açıklayabiliriz. Bunun içinde öncelikle Osmanlı- İngiltere, Osmanlı Alman siyasi ilişkilerini inceleyerek açıklayabiliriz. Osmanlı -İngiliz siyasi ilişkisi ilk kez Kanuni döneminde başlar. Bu ilişki Hindistan yolu üzerinde egemen olmak düşüncesi ile gelişen İngiliz donanması ile Portekiz donanması arasındaki savaşın etkisi ile başlar. İngiliz donanması, Kuzey batı Afrika kıyısındaki Vadi-üs Sey limanında Portekiz donanması tarafından kuşatılınca denize açılabilmek için Osmanlı dan yardım ister. Sokullu Mehmet Paşa gereken yardımı yaparak Portekiz Donanmasını yaktığı gibi, Hindistan yolu üzerindeki Portekiz üstünlüğünü de yıkar. Bu olay Osmanlı-İngiliz dostluğunu pekiştirir. Ayrıca Kanuni zamanında Fransa'ya tanınmış olan Kapitülasyon haklar da tanınarak dostluk daha da geliştirilir. Ayrıca Hint Okyanusunda Osmanlı bayrağını taşıyarak Güney Asya adlarında İslamı yaymaya çalışan Osmanlı Amirali Hızır Kurt reis de İngiliz donanmasını himaye ederek Hindistan ve Güney Asya adalarında sömürgeler kurmasını sağlar. Sömürgelerinde yaptığı ilmi araştırmalarla ora coğrafyalarındaki yeraltı ve yerüstü zenginliklerin işleyerek 18 ve 19. yüzyıllarda üzerinde güneş batmayan Dünyanın en büyük imparatorluğunu kurar. 17. Yüzyılda Boğazlar üzerinden Akdeniz'e ve sıcak denizlere açılmak isteyen Rusya'ya karşı Akdeniz'deki çıkarlarını korumak için Osmanlı ile işbirliği yapar. Osmanlı koruyuculuğu sayesinde, Padişah ayni zamanda halife olduğu için İngiltere bütün Müslümanların koruyucusu anlamında Kavm-i Necip unvanını alır. Hem bu egemenliğini sürdürmek hem de emperyalist amaçlarını gerçekleştirmek için ilmi araştırmalar yaparken bu özelliklerini devam edebilmek için de parçala böl ve yut politikası ile sömürüsünü devam ettirir. Osmanlı Padişahlarından III. Selim-II. Mahmut-Abdülmecit ve Abdülaziz dönemlerinde yapılan askeri, yönetim ve hukuk alanında yapılan ıslahatlarda yardımcı olur. Berlin Konferansına kadar yapılan bütün ıslahat ve yenilik hareketleri İngiltere ve Fransa etkisi ile yapılır. Bu yardımların karşılığında Osmanlı ülkesinde deki Osmanlı uluslarının oturduğu bölgelerde temsilcilikler kurarak Osmanlı ülkesi halkları üzerinde vesayet kurmaya çalışır. İngilizlerin bu tutumundan rahatsız olan II. Abdülhamit Berlin Konferansından sonra Almanya'ya yanaşır. Yapacak olduğu ıslahatlar için daha çok Alman subay ve teknisyenlerinden faydalanmaya çalışır. Bu alanda başlayan Alman-İngiliz rekabeti Avrupa'daki siyasi gruplaşmayı etkileyerek Birinci Dünya savaşının çıkmasına zemin hazırlar. Savaş başlamadan Avrupa Devletleri, Osmanlı- Alman yakınlaşması üzerine gizli görüşmelerle Osmanlı ülkesin arlarında paylaşarak kendi bölgelerinde siyasi ve ekonomik yatırımlar yapmaya başlarlar. İngiltere daha çok Mısır, petrol yatakları ile zengin olan Irak ve Arap emirlikleri ile yakınlık kurmaya çalışır. Bu amaçlarını gerçekleştirmek içinde Mısır, Irak ve Arap emirliklerinde siyasi ve iktisadi yatırımlar yapar.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Ahmet Oğuz Bahadır / diğer yazıları
- Erzincan ateşkesi ve sonucu / 14.02.2011
- Bolşevik Rusya'nın Ermeni siyaseti / 12.02.2011
- Savaş şurası'nda alınan kararlar - II - / 10.02.2011
- Savaş şurası'nda alınan kararlar / 09.02.2011
- Alman - Gürcü işbirliği ve amaçları / 06.02.2011
- Başkan Wilson'un ince hesapları / 05.02.2011
- Başkan Wilson'un siyasi amaçları / 04.02.2011
- Brest Litovks Konferansı'na İngiltere'nin tepkisi - II / 03.02.2011
- Brest Litovks Konferansı'na İngiltere'nin tepkisi - I / 02.02.2011
- Mustafa Kemal'in Almanya seyahati / 01.02.2011
- Bolşevik Rusya'nın Ermeni siyaseti / 12.02.2011
- Savaş şurası'nda alınan kararlar - II - / 10.02.2011
- Savaş şurası'nda alınan kararlar / 09.02.2011
- Alman - Gürcü işbirliği ve amaçları / 06.02.2011
- Başkan Wilson'un ince hesapları / 05.02.2011
- Başkan Wilson'un siyasi amaçları / 04.02.2011
- Brest Litovks Konferansı'na İngiltere'nin tepkisi - II / 03.02.2011
- Brest Litovks Konferansı'na İngiltere'nin tepkisi - I / 02.02.2011
- Mustafa Kemal'in Almanya seyahati / 01.02.2011