Papa VI. Paul'un başlattığı "dinlerarası diyalog"u yerli tezgahtarlarının asıl problemi, "Hz. Muhammed'in son peygamber" olması, İslam'a göre "Hz. Muhammed'e iman etmenin cennetlik olmak için şart" olması, "Hz. Muhammed'in peygamberliğine iman etmenin aynen Allah'ın varlığı ve birliğine iman etmek gibi İslam itikadının temel esası" olmasıdır.
Bu esas, Yahudiler ve Hıristiyanlarla "amentüde ittifak"ı kökten yıkıyor.
Gel gör ki diyalogcu Ahmet Şahin "Ehl-i kitapla amentüde ittifakımız var?
Garip olan şudur ki ittifak ettiğimiz amentüyü öne geçirmiyor da ihtilaf ettiğimiz teferruatı ileri sürüp mutlak küfre karşı dayanışmamıza engel olarak görüyoruz. Halbuki temelde ittifak varken teferruattaki ihtilaflara takılıp kalmak makul değildir?" diyor (Zaman gazetesi, Ahmet Şahin, 17 Nisan 2000). Bu itikadi görüşünü, dört hafta önce Samanaltı'ndaki Pazar Sohbeti'nde aynen sürdürüyor.
Gel gör ki, Fetullah Gülen Efendi'yi temize çıkarma operasyonuna tabi tutan Hürriyet'e verdiği beyanatta Samanaltı'nın dinlerarası diyalogcu demirbaşı, felsefeci-teolog Bekir Karlığa "İslam bilginleri Hıristiyanların, Yahudilerin, Zerdüştilerin, hatta Budist gibi herhangi bir şekilde bir tanrıya inananların cennete gireceklerini kabul ederler" diyor (Hürriyet gazetesi, 17 Nisan 2004).
Güya din ve bilim namına serdedilen bu mide gurultuları, Hz. Muhammed'e iman etme şartını, "Yahudi ve Hristiyanlarla amentüde ittifak namına takılmamak gereken bir teferruat"a indirgiyor veya "cennetlik olmak için hiç de esamesinin okunması lazım gelmeyen bir ikrar" haline dönüştürüyor.
Gülen Efendi'de yarım ağız "Kelime-i tevhidin ikinci bölümünü, yani 'Muhammed Allah'ın Rasulüdür' kısmını söylemeksizin sadece ilk kısmını ikrar eden kimselere rahmet ve merhamet bakışıyla bakmalıdır" buyuruyor (Bkz. Küresel Barışa Doğru, s. 131).
Kelime-i Tevhid'in ikinci esası olan "Hz. Muhammed'in peygamberliğine iman"ı dinlerarası diyalog namına böylece tarümar edenler, öte yandan Hz. Muhammed'e şu kabil güzellemeler yapıyorlar, methiyeler diziyorlar, Gül şiirleri yazıyorlar, Rahmet kasideleri okuyorlar:
O evrensel bir insandı. O muhteşem bir karakterdi. O ailesine, çevresine ve insanlığa saadetler getiren bir elçiydi. O her an insanlık için rahmet dileyen bir kuldu. O canlarda candı. Alem onunla yeşerdi. Her şeyimiz O'na kurban olsun?
Eeee? Sonra? Tamam bütün bunlar doğru; onu tarife kelimeler yetmez.
Bütün bu güzellemeleri düzen sen, O'nun peygamberliğini asla ikrar etmeyen ve O'na iman etmeyen Yahudi ve Hıristiyanlarla nasıl "amentüde ittifak" ediyorsun bayım!
Hz. Resûlüllah, dünyanın ve alemin en mükemmel insanı, amenna; ama iş "İslam akaidinin ve cennetlik olanın temel esası olarak O'na inanmaya" ve "Muhammed'ür Rasulüllah" ikrarını yapmaya gelince, bu iş teferruat öyle mi?
Hadi bakayım oradan, haddini ve kendini bilmez papaz sevdalısı!
Milletimizi, yanlışlarınıza ortak etmek ve diyalog yöntemiyle papazın kucağına çekmek için suret-i Hak'tan görünerek Hz. Muhammed'e methiyeler diziyorsun, O'nu güya göklere çıkartıyorsun; iş, asıl itikad noktasına gelip dayanınca, Allah'ın varlığı ve birliğine inanmanın yanı sıra cennetlik olmanın ikinci temel şartı olmasına ve İslam'ın iman esası olmasına sıra gelince, Yahudi ve Hıristiyanlarla "amentüde ittifak"ı ilan ediyorsun, bu "batıl zehri"ni masum insanların gönüllerine zerk ediyorsun.
Bu, Hz. Muhammed sevgisi değil; bilakis, O'nun milletimizin kalbindeki sevgisini "sürüyü suya çekmeye çalışan çobanın elindeki mısır tanesi veya bir tutam saman" gibi göstermelik biçimde kullanarak Müslümanları papazların kucağına ve kilisenin eşiğine, Hıristiyanların ve Yahudilerin "amentüsü"ne taşımaktır.Ebu Cehil ve Ebu Leheb başta olmak üzere Mekke müşrikleri ve dönemin Hıristiyan ve Yahudileri, Hz. Muhammed'i "en emin insan" diye meth ü sena ederlerdi, ihtilaflarını çözmesi için O'na müracaat ederlerdi, değerli eşyalarını O'na emanet ederlerdi. Lakin iş, "O'nun peygamberliğini ikrar"a gelince tam o noktada yan çizdiler; batıla ve küfre saplandılar.Dolayısıyla "Allah indinde makbul bir iman" için esas olan Hz. Muhammed'e methiyeler dizmek, şiirler yazmak değil; O'nun peygamberliğine imanın "İslam imanının ve cennetlik olmanın yegane şartlarından biri olduğu"nu kabul, tasdik ve ikrar etmektir.
Bu ikrar olunca, dinlerarası diyalog tiyatrosu bittiği için, diyalogcularımız "Ehl-i kitapla amentüde ittifak" etmeye devam ederek, bu kabil itikadı sapkınlıkları "yorum ve methiyeler"le kıvırtmaya çalışıyorlar.
Yazık? Bu "diyalogcu gidişat" gerçekten yanlışa saplandı deyip batıldan dönmek ve bu bağlamda samimiyetle ikaz ve irşad edenlere teşekkür etmektir insanlık ve Müslümanlık?..
Bu esas, Yahudiler ve Hıristiyanlarla "amentüde ittifak"ı kökten yıkıyor.
Gel gör ki diyalogcu Ahmet Şahin "Ehl-i kitapla amentüde ittifakımız var?
Garip olan şudur ki ittifak ettiğimiz amentüyü öne geçirmiyor da ihtilaf ettiğimiz teferruatı ileri sürüp mutlak küfre karşı dayanışmamıza engel olarak görüyoruz. Halbuki temelde ittifak varken teferruattaki ihtilaflara takılıp kalmak makul değildir?" diyor (Zaman gazetesi, Ahmet Şahin, 17 Nisan 2000). Bu itikadi görüşünü, dört hafta önce Samanaltı'ndaki Pazar Sohbeti'nde aynen sürdürüyor.
Gel gör ki, Fetullah Gülen Efendi'yi temize çıkarma operasyonuna tabi tutan Hürriyet'e verdiği beyanatta Samanaltı'nın dinlerarası diyalogcu demirbaşı, felsefeci-teolog Bekir Karlığa "İslam bilginleri Hıristiyanların, Yahudilerin, Zerdüştilerin, hatta Budist gibi herhangi bir şekilde bir tanrıya inananların cennete gireceklerini kabul ederler" diyor (Hürriyet gazetesi, 17 Nisan 2004).
Güya din ve bilim namına serdedilen bu mide gurultuları, Hz. Muhammed'e iman etme şartını, "Yahudi ve Hristiyanlarla amentüde ittifak namına takılmamak gereken bir teferruat"a indirgiyor veya "cennetlik olmak için hiç de esamesinin okunması lazım gelmeyen bir ikrar" haline dönüştürüyor.
Gülen Efendi'de yarım ağız "Kelime-i tevhidin ikinci bölümünü, yani 'Muhammed Allah'ın Rasulüdür' kısmını söylemeksizin sadece ilk kısmını ikrar eden kimselere rahmet ve merhamet bakışıyla bakmalıdır" buyuruyor (Bkz. Küresel Barışa Doğru, s. 131).
Kelime-i Tevhid'in ikinci esası olan "Hz. Muhammed'in peygamberliğine iman"ı dinlerarası diyalog namına böylece tarümar edenler, öte yandan Hz. Muhammed'e şu kabil güzellemeler yapıyorlar, methiyeler diziyorlar, Gül şiirleri yazıyorlar, Rahmet kasideleri okuyorlar:
O evrensel bir insandı. O muhteşem bir karakterdi. O ailesine, çevresine ve insanlığa saadetler getiren bir elçiydi. O her an insanlık için rahmet dileyen bir kuldu. O canlarda candı. Alem onunla yeşerdi. Her şeyimiz O'na kurban olsun?
Eeee? Sonra? Tamam bütün bunlar doğru; onu tarife kelimeler yetmez.
Bütün bu güzellemeleri düzen sen, O'nun peygamberliğini asla ikrar etmeyen ve O'na iman etmeyen Yahudi ve Hıristiyanlarla nasıl "amentüde ittifak" ediyorsun bayım!
Hz. Resûlüllah, dünyanın ve alemin en mükemmel insanı, amenna; ama iş "İslam akaidinin ve cennetlik olanın temel esası olarak O'na inanmaya" ve "Muhammed'ür Rasulüllah" ikrarını yapmaya gelince, bu iş teferruat öyle mi?
Hadi bakayım oradan, haddini ve kendini bilmez papaz sevdalısı!
Milletimizi, yanlışlarınıza ortak etmek ve diyalog yöntemiyle papazın kucağına çekmek için suret-i Hak'tan görünerek Hz. Muhammed'e methiyeler diziyorsun, O'nu güya göklere çıkartıyorsun; iş, asıl itikad noktasına gelip dayanınca, Allah'ın varlığı ve birliğine inanmanın yanı sıra cennetlik olmanın ikinci temel şartı olmasına ve İslam'ın iman esası olmasına sıra gelince, Yahudi ve Hıristiyanlarla "amentüde ittifak"ı ilan ediyorsun, bu "batıl zehri"ni masum insanların gönüllerine zerk ediyorsun.
Bu, Hz. Muhammed sevgisi değil; bilakis, O'nun milletimizin kalbindeki sevgisini "sürüyü suya çekmeye çalışan çobanın elindeki mısır tanesi veya bir tutam saman" gibi göstermelik biçimde kullanarak Müslümanları papazların kucağına ve kilisenin eşiğine, Hıristiyanların ve Yahudilerin "amentüsü"ne taşımaktır.Ebu Cehil ve Ebu Leheb başta olmak üzere Mekke müşrikleri ve dönemin Hıristiyan ve Yahudileri, Hz. Muhammed'i "en emin insan" diye meth ü sena ederlerdi, ihtilaflarını çözmesi için O'na müracaat ederlerdi, değerli eşyalarını O'na emanet ederlerdi. Lakin iş, "O'nun peygamberliğini ikrar"a gelince tam o noktada yan çizdiler; batıla ve küfre saplandılar.Dolayısıyla "Allah indinde makbul bir iman" için esas olan Hz. Muhammed'e methiyeler dizmek, şiirler yazmak değil; O'nun peygamberliğine imanın "İslam imanının ve cennetlik olmanın yegane şartlarından biri olduğu"nu kabul, tasdik ve ikrar etmektir.
Bu ikrar olunca, dinlerarası diyalog tiyatrosu bittiği için, diyalogcularımız "Ehl-i kitapla amentüde ittifak" etmeye devam ederek, bu kabil itikadı sapkınlıkları "yorum ve methiyeler"le kıvırtmaya çalışıyorlar.
Yazık? Bu "diyalogcu gidişat" gerçekten yanlışa saplandı deyip batıldan dönmek ve bu bağlamda samimiyetle ikaz ve irşad edenlere teşekkür etmektir insanlık ve Müslümanlık?..
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Misafir Kalem (K) / diğer yazıları
- Kongrelerden milli devlete bir iman mücadelesi / 25.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019