Ekonominin dibe vurduğu, şahsi ve küresel manada her türlü krizin içinden çıkılmaz bir hal aldığı şu zamanda, küresel güçlerin dış ve iç odakları masa başı komplolarıyla kendi oluşturdukları gündemle yargısız infaz icra ederken, bir taşla iki kuş vurmaya heves ediyorlar. Hem gündem saptırılacak, hem de aldıkları vazife yerine getirilecek.Hangi haber basında yer alıp almayacak, habere hangi mantıkla, ne kadar yer verilecek. Bunların elbette ölçüleri vardır. Ama bu bizim ülkemizde olduğu zaman, ölçü birden değişiverir. Basın vatandaşı bilgilendirmek yerine, nemalandıkları güçler adına tetikçi oluverir. Alın size bir Hüseyin Üzmez hadisesi. Mahkeme süreci devam eden bir mesele de kılıçlar çekilmiş, konuşma açıklama hakkı olmayan bir insan için, yargısız infaz yapılıyor. O kadar çirkin ve seviyesiz bir saldırı ki, pes doğrusu. Açıklamaların merkezinde güya bir zina eyleminden bahsediliyor. Hemen söylemekte fayda var: Bir kere zina AKP'nin becerisiyle artık Türkiye Cumhuriyeti yasalarına göre suç değil. Peki, suç olmayan bir eylemin niçin bu kadar üzerine gidiliyor. Eğer malum basın yayın, zani avcılığına çıktıysa bunu çok uzaklarında aramalarına gerek yok. Veya tecavüze uğrayan mağdure arıyorlarsa etraflarında, bunlardan çok sayıda mevcut. Demek ki bunların meselesi bu değil. Zaten böyle bir hareketin içinde olan kişiyi öncü bir Müslüman olarak vasıflandırmak yanlış olur, üzerinde durmaya bile gerek kalmaz. Diyanet İşleri Başkanlığı da çok eşle evliliğin dinin içinde olduğunu açıklamaktadır. Toplumumuzun örf ve adetlerinde de bu yaşanmış ve yaşanmaktadır. Bizim zannımız Sayın Üzmez'in bu anlamda bir ilişkisi söz konusu. Konu buysa, töre gereği zaten kimseye konuşma hakkı düşmez. Güya Hüseyin beye tarafmış gibi görünüp de meseleyi asparagas olarak ele alan bay ve bayanlar da açıklamalarıyla dikkat çekmektedir. Anlaşılan bunların da kafaları çok karışık. Durduk yere sana ne biraderim, el âlemin aile hayatından. Yok, eski eşi, yok yeni eşi ile aralarında şu kadar yaş farkı var derken, başkası adına avukatlığa soyunma hakkını sana kim verdi. Ne dediklerini onlarda bilmiyor. Ancak bilinen şu var ki biraz da hased kokan bir duruş sergiliyorlar. "Madem bu bir hak, niye biz bundan istifade edemiyoruz" der gibiler.Bu kısa değerlendirmeden de anlaşılan bütün oklar toplumun inancına ve yaşam biçimine, geleneklerine yöneltilmiş durumda. Bunlar biraz daha cesaret bulsalar, direk Peygamberimizi dillerine dolayacaklar. Türkün geçmişine, aile hayatına açıktan saldıracaklar. Yani diyorlar ki, bunu yapacaksan Avrupai tarzda, zina olarak yapacaksın. Görülen o ki Türk'e ait hiçbir uygulamaya müsamaha yok.Niçin böyle bir saldırıda mağdur oldu diye, kaderin üzerinde ki tecellisini de Sayın Üzmez mutlaka değerlendirecektir. Acaba bu konuda Müslüman Türkün aile hayatı sorgulanırken, güçlü kalemi, keskin mantığı ve cesur kişiliğine rağmen çok mu sessiz kalmıştı.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Doç. Dr. Ahmet H. Kepekçi / diğer yazıları
- Kaybolan iğne evde aranır / 23.04.2025
- Dış politikanın kırılma noktası: Kıbrıs / 22.04.2025
- Algı yönetimi gölgesinde Suriye ve bölgesel tehditler / 20.04.2025
- Trump, Netanyahu ve Türkiye: Bölgedeki yeni denge / 15.04.2025
- Hoş Geldin Atatürk penceresinden Haydar Baş / 14.04.2025
- O’nun ışığı her geçen gün daha parlıyor / 13.04.2025
- Ekonomik buhrana karşı çözümümüz var / 09.04.2025
- Adalet mi dediniz hakkaniyet mi? / 05.04.2025
- Yunan bayramı, Türk dersi / 29.03.2025
- Asıl rakip ne İmamoğlu ne Yavaş: Hükümetin en büyük sınavı geçim krizi / 24.03.2025
- Dış politikanın kırılma noktası: Kıbrıs / 22.04.2025
- Algı yönetimi gölgesinde Suriye ve bölgesel tehditler / 20.04.2025
- Trump, Netanyahu ve Türkiye: Bölgedeki yeni denge / 15.04.2025
- Hoş Geldin Atatürk penceresinden Haydar Baş / 14.04.2025
- O’nun ışığı her geçen gün daha parlıyor / 13.04.2025
- Ekonomik buhrana karşı çözümümüz var / 09.04.2025
- Adalet mi dediniz hakkaniyet mi? / 05.04.2025
- Yunan bayramı, Türk dersi / 29.03.2025
- Asıl rakip ne İmamoğlu ne Yavaş: Hükümetin en büyük sınavı geçim krizi / 24.03.2025