Hicri 1439.Yılın daha başındayız.
Dünyanın yaşı ve insanlık tarihi dikkate alındığında bin dört yüzyıl fazla uzun bir zaman değil, yani son din İslam, hem genç hem de dinamik bir din.
Yahudilikle ve Hıristiyanlıkla mukayese edildiği zaman İslam'ın, hurafelere karşı daha dikkatli, daha korunaklı ve daha tedbirli olduğu müşahede edilir ama hurafeler onun da yakasını bırakmamış bir türlü.
Tahrip ve tahrif edilmiş olan önceki dinler sanki hurafelerini boca edip getirip İslam'ın başına sarmış gibi.
Bugün Müslümanların günlük hayatının tam ortasına kadar sokulmuş, yerleşmiş, hayatlarının bir parçası olmuş nice hurafeler var ki izini sürdüğümüz zaman kökenlerinin Yahudilik veya Hıristiyanlığa dayandığını rahatlıkla görebiliyoruz.
En meşhur ve muteber tefsirlerimizde bile rahatlıkla yer bulmuş olan "İsrailiyyat" hikayeleri, hurafelerle ne kadar çepeçevre kuşatıldığımızın en bariz göstergesidir.
Hurafeler ağının yırtılıp gerçek İslam'ın ortaya çıkması ve insanlık alemi ile buluşması için akıl, vicdan ve iz'an sahibi ilim adamlarına elbette çok iş düşmektedir.
Hiçbir kınayıcının kınamasından korkmadan, Hakkın ve hakikatin hatırını her şeyin üstünde tutarak yazan ve konuşan gerçek ilim ve irfan sahiplerine her zamankinden fazla ihtiyaç olduğu bir hakikattir.
İslam'ın genel mantığına yüzde yüz ters olan bir hurafenin ve hurafecinin takipçileri, savunucuları çok diye o konuda eleştiriden uzak durmak, işin gerçeğini ortaya koymamak ilim adamlığına da ilim haysiyetine de elbette yakışmaz.
Yarım asrı aşkın bir süreden beri bu milletin yakasına yapışmış olan bu "nurculuk ve Said Nursi meselesi" şimdiye kadar bitirilmiş ve milletin yakasından düşürülmüş olması gerekirdi.
Neredeyse tüm insanlık tarihi boyunca, insanlar tarafından uydurulan akıl almaz hurafeleri bir torbaya doldurup sırası geldikçe İslam adına sunan bu akım ve söz konusu eserler, gerçek İslam ölçeğine vurularak şimdiye kadar bir tarafa atılmalıydı.
Şüphesiz bu konuda ciddi çalışmalar yapıp hakikati ortaya koyan ve "nurculuğun" foyalarını ortaya çıkaran haysiyetli ilim adamlarımız olmuş ama hurafeciler daha baskın çıktığı için geniş halk kitlelerine mesajlarını ulaştıramamışlar.
"Falanca sure beni işaret ediyor, filanca ayet benim eserlerime işaret ediyor, falanca sure benim şakirtlerime delildir, benim eserlerim Kur'an'ın alındığı yerden alınmıştır" diyen bir adam aslında çoktan Mazhar Osman ve meslektaşlarına havale edilip bu sayfa kapatılmalıydı.
Üzülerek görüyoruz ve esefle şahit oluyoruz ki, sahih İslam'ı insanlığa sunmakla görevli olan Diyanet bile, bu hurafe akımının takipçileri fazla diye hurafelerle dolu olan bu eserlerin basımını üstleniyor ve bir patolojik vaka olan müellife de sahip çıkıyor.
Bu durumda namuslu, haysiyetli ve de cesur ilim adamlarına iş düşüyor, uykularını biraz daha azaltarak hurafeler ağını yırtmalıdırlar.
Dünyanın yaşı ve insanlık tarihi dikkate alındığında bin dört yüzyıl fazla uzun bir zaman değil, yani son din İslam, hem genç hem de dinamik bir din.
Yahudilikle ve Hıristiyanlıkla mukayese edildiği zaman İslam'ın, hurafelere karşı daha dikkatli, daha korunaklı ve daha tedbirli olduğu müşahede edilir ama hurafeler onun da yakasını bırakmamış bir türlü.
Tahrip ve tahrif edilmiş olan önceki dinler sanki hurafelerini boca edip getirip İslam'ın başına sarmış gibi.
Bugün Müslümanların günlük hayatının tam ortasına kadar sokulmuş, yerleşmiş, hayatlarının bir parçası olmuş nice hurafeler var ki izini sürdüğümüz zaman kökenlerinin Yahudilik veya Hıristiyanlığa dayandığını rahatlıkla görebiliyoruz.
En meşhur ve muteber tefsirlerimizde bile rahatlıkla yer bulmuş olan "İsrailiyyat" hikayeleri, hurafelerle ne kadar çepeçevre kuşatıldığımızın en bariz göstergesidir.
Hurafeler ağının yırtılıp gerçek İslam'ın ortaya çıkması ve insanlık alemi ile buluşması için akıl, vicdan ve iz'an sahibi ilim adamlarına elbette çok iş düşmektedir.
Hiçbir kınayıcının kınamasından korkmadan, Hakkın ve hakikatin hatırını her şeyin üstünde tutarak yazan ve konuşan gerçek ilim ve irfan sahiplerine her zamankinden fazla ihtiyaç olduğu bir hakikattir.
İslam'ın genel mantığına yüzde yüz ters olan bir hurafenin ve hurafecinin takipçileri, savunucuları çok diye o konuda eleştiriden uzak durmak, işin gerçeğini ortaya koymamak ilim adamlığına da ilim haysiyetine de elbette yakışmaz.
Yarım asrı aşkın bir süreden beri bu milletin yakasına yapışmış olan bu "nurculuk ve Said Nursi meselesi" şimdiye kadar bitirilmiş ve milletin yakasından düşürülmüş olması gerekirdi.
Neredeyse tüm insanlık tarihi boyunca, insanlar tarafından uydurulan akıl almaz hurafeleri bir torbaya doldurup sırası geldikçe İslam adına sunan bu akım ve söz konusu eserler, gerçek İslam ölçeğine vurularak şimdiye kadar bir tarafa atılmalıydı.
Şüphesiz bu konuda ciddi çalışmalar yapıp hakikati ortaya koyan ve "nurculuğun" foyalarını ortaya çıkaran haysiyetli ilim adamlarımız olmuş ama hurafeciler daha baskın çıktığı için geniş halk kitlelerine mesajlarını ulaştıramamışlar.
"Falanca sure beni işaret ediyor, filanca ayet benim eserlerime işaret ediyor, falanca sure benim şakirtlerime delildir, benim eserlerim Kur'an'ın alındığı yerden alınmıştır" diyen bir adam aslında çoktan Mazhar Osman ve meslektaşlarına havale edilip bu sayfa kapatılmalıydı.
Üzülerek görüyoruz ve esefle şahit oluyoruz ki, sahih İslam'ı insanlığa sunmakla görevli olan Diyanet bile, bu hurafe akımının takipçileri fazla diye hurafelerle dolu olan bu eserlerin basımını üstleniyor ve bir patolojik vaka olan müellife de sahip çıkıyor.
Bu durumda namuslu, haysiyetli ve de cesur ilim adamlarına iş düşüyor, uykularını biraz daha azaltarak hurafeler ağını yırtmalıdırlar.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Aziz Karaca / diğer yazıları
- Nasıl oluyor da oluyor? / 30.04.2025
- Kiminin başı döner açlıktan kiminin başı çıkmaz balçıktan / 29.04.2025
- Gelsin / 25.04.2025
- İktidara düşen… / 22.04.2025
- Yaşadıklarımızın resmidir / 21.04.2025
- Vefatının beşinci yıl dönümünde Haydar Baş tüm yurtta anılıyor / 15.04.2025
- Mevcut manzara seni üzmüyorsa… / 11.04.2025
- Yorgun / 08.04.2025
- Yaratıcının kolu olan kullar… / 28.03.2025
- Reçeteyi cebinde taşıyarak şifa bekleyen bir kitle / 25.03.2025
- Kiminin başı döner açlıktan kiminin başı çıkmaz balçıktan / 29.04.2025
- Gelsin / 25.04.2025
- İktidara düşen… / 22.04.2025
- Yaşadıklarımızın resmidir / 21.04.2025
- Vefatının beşinci yıl dönümünde Haydar Baş tüm yurtta anılıyor / 15.04.2025
- Mevcut manzara seni üzmüyorsa… / 11.04.2025
- Yorgun / 08.04.2025
- Yaratıcının kolu olan kullar… / 28.03.2025
- Reçeteyi cebinde taşıyarak şifa bekleyen bir kitle / 25.03.2025