Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) Ocak ayına ilişkin işgücü istatistiklerini dün açıkladı.
Verilerde şu noktalar dikkat çekiyor:
• Türkiye'de 15 yaş ve üstü işsiz sayısı, son bir yılda 306 bin azalarak, 4 milyon 362 bin oldu.
• Bu dönemde işsizlik oranı ise 0.9 puan azalarak, yüzde 13.8 seviyesinde gerçekleşti.
• Türkiye'de çalışan her 3 kişiden 1'inin hiçbir sosyal güvencesi bulunmuyor.
• Güvencesiz çalışma, yani kayıt dışılık oranı tarım dışı sektörlerde yüzde 20.9 iken, tarımda yüzde 83.9 gibi yüksek bir seviyede. Tarımda 'ücretsiz aile işçisi olarak çalışanlarda ise yüzde 94.8'e yükseliyor güvencesiz çalışanların oranı.
İşsizlik istatistiklerinde ilk baktığım yer olan genç işsizlik ise tam bir kriz habercisi gibi.
• TÜİK'in Ocak ayı verilerine göre Türkiye'de 15-24 yaş arası gençlerin yüzde 24.5'i, yani 4'te 1'i işsiz.
• Ne eğitimde ne de istihdamda olan gençlerin oranı ise çok daha korkunç, yüzde 25.7 seviyelerinde.
Bir başka önemli nokta olan hesaba katılmayan işsizlere de dikkatinizi çekmek isterim.
• 4 milyon 362 bin olan işsiz sayısına, göz ardı edilen iş bulma ümidi olmadığı için iş aramayıp, çalışmaya hazır olan 2 milyon 786 bin işsiz ve mevsimlik çalışan 129 bin kişi eklendiğinde gerçek işsiz sayısı 7.3 milyona yaklaşıyor.
• İstihdam edilenlerin sayısının 27.3 milyon olduğunu göz önüne alırsak, Türkiye'de işsizlik oranının yüzde 25'ler seviyesinde gerçekleştiğini tespit ediyoruz.
Türkiye ile neredeyse aynı nüfusa sahip Almanya'daki işsizlik oranlarına bakınca ülke olarak ne kadar kötü durumda olduğumuz daha net görülüyor. Bu yüzden bak Almanya'ya gör Türkiye'nin hâlini desek yanılmış olmayız.
82 milyon nüfuslu Almanya'da işsizlik oranı yüzde 3.2, işsiz sayısı 2.2 milyon, genç işsizlik oranı ise yüzde 5.6 seviyesinde.
Buraya kadar paylaştığım verilerin hepsi TÜİK'in internet sitesine giren herkesin istatistik tablolarında göreceği istatistiklere dayanıyor. Yani hiçbir şeyi uydurmuyorum.
Resmi veriler üzerinden devam edelim.
Ocak ayına ait yüzde 13.8 işsizlik oranı ve 4 milyon 362 bin olan işsiz sayısı, Şubat'ta olmasa da Mart ve Nisan aylarında koronavirüs nedeniyle büyük oranlarda yükselecek.
Ancak hükümetin koronavirüs önlemleri kapsamında Meclis'e getirmeye hazırlandığı yeni torba yasa taslağına göre, işten çıkartmalara 3 ay boyunca yasak getirilmesi gündemde.
Bu yasa taslağı hayata geçerse, işsizlik verilerinde salgın kaynaklı bir patlamanın önüne bu şekilde geçmeyi planlıyor, hükümet.
Bir bakıma işsizlik oranlarının artmasına 'yasak' getiriliyor denebilir.
Ancak üç ay ertelendi diyelim, peki ya sonra ne olacak?
Şunun altını çizmekte fayda var, hiçbir işveren mecbur kalmadan çalışanını işten çıkarmak istemez. Çalışanın işine son vermek zorunda kalan işveren bu kararı, ya işçisine maaşını ödeyemeyeceği duruma geldiği için ya da ürettiklerini satamadığı için küçülmek zorunda kalması nedeniyle almaktadır.
Yani kalıcı çözümler ortaya koymadan, yasaklarla ya da pansuman tedbirlerle çözülemeyecek kadar çetin sorunlarla karşı karşıyayız Türkiye olarak.
Sihirli kelime 'para'
Şu an on birlerce küçük işletmenin de, milyonlarca çalışanın da ve işsizlerin de derdini çözecek sihirli kelime 'para'dır.
Yani 7'den 70' milletin cebi para beklemektedir.
Hükümet, işten çıkarmaları yasaklasa da o işveren maaşları nasıl ödeyecek sorusu hâlâ cevapsızdır.
İşveren işçinin parasını bir şekilde ödedi diyelim, birkaç ay sonra kepenkleri kapatmaması için bu işveren borçlarını nasıl ödeyecek sorusu da cevapsızdır.
Bu süreçte işsiz kaldığı için ya da iflas ettiği için alım gücünü daha da kaybeden milyonlarca vatandaş nasıl hayatını idame ettirecek sorusu da cevapsız kalmaktadır.
Bize gelen bilgilere göre ekonomi yönetimi harıl harıl içeriden ve dışarıdan borç para aramaktadır.
Peki, bu alınan borçlarla daha da yükselecek olan Türkiye'nin borçları nasıl ve kim tarafından ödenecektir?
Bu soru da cevapsızdır.
Oysa işsizlik olsun, parasızlık olsun tüm bu sorunları çözecek ve cevapsız soruların yanıtını verecek, Milli Ekonomi Modeli var Türkiye'de. Prof. Dr. Haydar Baş'ın bu modelinin formülleri bugün tüm dünyada, özellikle de Çin ve Rusya'da uygulanıyor.
Hükümet ise çözümün yanından geçip, başka yerlerde Türkiye'nin en az sahip olduğu zamanı harcıyor.
Oysa şu ana kadar başka bir ülkede olsak çoktan Haydar Baş Hocanın yanında gidip ekonomik sorunlardan çıkış için yol, yordam sorulmuş ve belki de sorunları çözmüş dahi olabilirdik.
Sizi bilmem ama bana öyle geliyor ki hükümetin, sorunlara kalıcı çözümler bulmak yerine, şu krizi atlatıp aynı tas aynı hamam devam edip, iktidarını sürdürmekten başka bir amacı yok.
- Ya Öcalan cumhurbaşkanı olursa... / 10.04.2025
- DEM Parti’ye mağdur rolü mü biçildi? / 05.11.2024
- Bin tane Öcalan’ın çağrısı terörü bitirir mi? / 29.10.2024
- Türkiye’nin refleksleri yok edildi / 24.10.2024
- Vatikan çok üzüldü… / 22.10.2024
- Bir savcı çok şeyi değiştirir / 20.10.2024
- Kaç Erdoğan var? / 19.10.2024
- Kürecik’teki üs İsrail’in hizmetinde / 18.10.2024
- Neçirvan Barzani neden geldi? / 17.10.2024