Ben hukukçu değilim ama bazı konuları irdelemek için ille de hukukçu olmak gerekmez. Son düzenleme, hâkimlik ve savcılık mesleğine indirilen en sorumsuz bir darbedir. "Savcılar iddianame hazırlasın hâkimler yargılasın ama kararı HSK versin" yaklaşımı bir hukuk devletine yakışır mı?
HSK bir ölçüde siyası nitelik taşıyan bir kurum. Çünkü kurulun başkanı, siyasi kimliği olan Adalet Bakanı ve yardımcısı Adalet Bakanlığı Müsteşarı. Böyle bir kurulun vereceği karar her ortamda ve her zaman tartışılır. Bu konuda Venedik Komisyonu 13 Mart 2017 tarihindeki kararında da bizim görüşümüz doğrultusunda görüş bildirmişti.
Taha Akyol gazetedeki bir yazısında Adalet Bakanı'na ve Müsteşara şöyle sorular yöneltmişti: "HSK bir yargı organımı mıdır? Mahkemelerin kararlarını denetleme yetkisi var mıdır? Mahkemelerin HSK gibi idari bir heyete danışmasını doğru buluyor musunuz?"
Evet, bu sorular bir Hukuk devletinde yanıtlanması gereken önemli yaklaşımlardır. Çünkü böyle bir yetki Yargıtay'da bile yoktur sanıyorum.
FETÖ olayları siyası bir boyutta olduğu için onların soruşturulması ve yargılanması bir ölçüde siyasidir de. Ama yine de yargılama yapan hâkimlere yetkiyi bırakmak da yarar var diye düşünüyorum.
Bence bugünkü iktidarın kendi davranışını yargılamak için geliştirdiği bu yöntem, hukuki bir özellik taşımaz ve hiçbir kişi ve kurum hâkimlere talimat veremez. Ülkemizin saygınlığı açısından da verilmemelidir.
Bize göre, bir devlet bireylerin iki dudağı arasından çıkan söze göre yönetilemez. Yönetilirse yanlışlar olur ve yanıltmalar, yanılmalar olur. Devlet, yargısı ile yasama gücü ile ve yürütme organı ile bir bütündür ama herkes kendine düşen görevi hukuk kuralları içinde yapmalıdır.
Biz devleti, aşağı yukarı iki asırdır hukuk kuralları içinde yönetmeye çalışıyoruz. Tanzimat'la birlikte gelişen kısa aralıklarla sekteye uğratılan hukuk sistemine inanmayacaksınız ama en saygın dönem, Tanzimat dönemidir. Düşünebiliyor musunuz o dönemde hukuk hem kurumsallaşmamış hem de yargıç yetiştiren okullar da yoktu. Ne olursa olsun o günden günümüze hukuk alanında doğru yapılanma oluştu ama yeterli değil. Çünkü hukuk, ne yazık ki toplumun sosyal gelişmesi ve ekonomik yapılanmasının çok gerisinde kaldı ve bu arada güvenini yitirdi.
Yakında hâkim ve savcı atamaları yapıldı. Ama beraberinde olumsuzlukları da önümüze serdi. Söylentilere göre iktidar partisinin ilçe, il yönetiminde olan hukukçular yani avukatlar devletin kadrolarına yerleştirildi. Eğri oturup doğru konuşalım bu çocuk ölü doğdu. Atanan yeni hâkimin vereceği bir siyasi karara kim inanır veya kim bu hâkime ve savcıya güven duyar?
Atanan bu genç insanlar, rahat bırakılmalıdır. Hukuk fakültesinde öğrendiği bilgilerle kendi vicdanını harmanlamalı ve kararlarını öyle vermelidir. O bireyler siyasi kimliklerinden arınmalı ve devletin savcısı, hâkimi olduklarını akıllarından çıkarmamalıdırlar. Çünkü bu insanların da işleri zor. Ne yazık ki yeni atanan savcılara, hâkimlere toplum, peşin hükümlü bakmaktadır.
PEKİ, SUÇLUSU KİM?
HSK bir ölçüde siyası nitelik taşıyan bir kurum. Çünkü kurulun başkanı, siyasi kimliği olan Adalet Bakanı ve yardımcısı Adalet Bakanlığı Müsteşarı. Böyle bir kurulun vereceği karar her ortamda ve her zaman tartışılır. Bu konuda Venedik Komisyonu 13 Mart 2017 tarihindeki kararında da bizim görüşümüz doğrultusunda görüş bildirmişti.
Taha Akyol gazetedeki bir yazısında Adalet Bakanı'na ve Müsteşara şöyle sorular yöneltmişti: "HSK bir yargı organımı mıdır? Mahkemelerin kararlarını denetleme yetkisi var mıdır? Mahkemelerin HSK gibi idari bir heyete danışmasını doğru buluyor musunuz?"
Evet, bu sorular bir Hukuk devletinde yanıtlanması gereken önemli yaklaşımlardır. Çünkü böyle bir yetki Yargıtay'da bile yoktur sanıyorum.
FETÖ olayları siyası bir boyutta olduğu için onların soruşturulması ve yargılanması bir ölçüde siyasidir de. Ama yine de yargılama yapan hâkimlere yetkiyi bırakmak da yarar var diye düşünüyorum.
Bence bugünkü iktidarın kendi davranışını yargılamak için geliştirdiği bu yöntem, hukuki bir özellik taşımaz ve hiçbir kişi ve kurum hâkimlere talimat veremez. Ülkemizin saygınlığı açısından da verilmemelidir.
Bize göre, bir devlet bireylerin iki dudağı arasından çıkan söze göre yönetilemez. Yönetilirse yanlışlar olur ve yanıltmalar, yanılmalar olur. Devlet, yargısı ile yasama gücü ile ve yürütme organı ile bir bütündür ama herkes kendine düşen görevi hukuk kuralları içinde yapmalıdır.
Biz devleti, aşağı yukarı iki asırdır hukuk kuralları içinde yönetmeye çalışıyoruz. Tanzimat'la birlikte gelişen kısa aralıklarla sekteye uğratılan hukuk sistemine inanmayacaksınız ama en saygın dönem, Tanzimat dönemidir. Düşünebiliyor musunuz o dönemde hukuk hem kurumsallaşmamış hem de yargıç yetiştiren okullar da yoktu. Ne olursa olsun o günden günümüze hukuk alanında doğru yapılanma oluştu ama yeterli değil. Çünkü hukuk, ne yazık ki toplumun sosyal gelişmesi ve ekonomik yapılanmasının çok gerisinde kaldı ve bu arada güvenini yitirdi.
Yakında hâkim ve savcı atamaları yapıldı. Ama beraberinde olumsuzlukları da önümüze serdi. Söylentilere göre iktidar partisinin ilçe, il yönetiminde olan hukukçular yani avukatlar devletin kadrolarına yerleştirildi. Eğri oturup doğru konuşalım bu çocuk ölü doğdu. Atanan yeni hâkimin vereceği bir siyasi karara kim inanır veya kim bu hâkime ve savcıya güven duyar?
Atanan bu genç insanlar, rahat bırakılmalıdır. Hukuk fakültesinde öğrendiği bilgilerle kendi vicdanını harmanlamalı ve kararlarını öyle vermelidir. O bireyler siyasi kimliklerinden arınmalı ve devletin savcısı, hâkimi olduklarını akıllarından çıkarmamalıdırlar. Çünkü bu insanların da işleri zor. Ne yazık ki yeni atanan savcılara, hâkimlere toplum, peşin hükümlü bakmaktadır.
PEKİ, SUÇLUSU KİM?
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Ekrem Yazar / diğer yazıları
- Atatürk Gençlik ve Spor Bayramı / 20.05.2023
- Ulusal günümüz ve çocuklarımız / 24.04.2023
- Neden köy enstitüleri? / 19.04.2023
- Lider olmak kolay mı? / 06.04.2023
- Doğru paylaşmak / 27.03.2023
- Bir ulusun direnişi (18 Mart) / 20.03.2023
- Okullarımız / 13.03.2023
- Önemli olan sistemdir / 01.03.2023
- İnsan olmak / 20.02.2023
- Dağ başını duman aldı / 12.02.2023
- Ulusal günümüz ve çocuklarımız / 24.04.2023
- Neden köy enstitüleri? / 19.04.2023
- Lider olmak kolay mı? / 06.04.2023
- Doğru paylaşmak / 27.03.2023
- Bir ulusun direnişi (18 Mart) / 20.03.2023
- Okullarımız / 13.03.2023
- Önemli olan sistemdir / 01.03.2023
- İnsan olmak / 20.02.2023
- Dağ başını duman aldı / 12.02.2023