Hoca Atatürk–IV

2002 seçim döneminde, siyasiler AB üyeliği konusunda oldukça istekliydiler. Hangi görüşten olursa olsun hepsinin ortak hedefi, ülkeyi AB üyesi yapmaktı. Kısa pantolonu, sempatik tavırları ile kurtuluş adresi gibi servis edilmiş bir Derviş dönemi yaşamıştık. AB ve IMF dayatmalarıyla Meclisten, 15 günde 15 korkunç yasa geçmişti. Ve parti liderleri yine AB diyordu. 

AB dayatmalarını reddeden, Prof. Dr. Baş, bambaşka bir çözüm sunuyor, Milli Ekonomi Modeli'ni anlatıyordu. Ülkemiz zengin maden yataklarına sahip diyordu, devlet- millet ortaklığı ile bunları işletip milletimi zengin edeceğim. Popüler medya organları, Prof. Dr. Haydar Baş'a, bir kare dahi yer vermediler.

Ülkesini seven, Atatürkçü, samimi insanlar olarak, gönüllü neferleri olduk Bağımsız Türkiye Partisinin. Kapı kapı dolaştık, milyonlarca insandan oy sözü aldık. Hiçbirimiz siyasi bir tecrübeye sahip değildik. Yalnız Allah rızası için yapıyorduk çalışmamızı. Ne yalan söyleyeyim girdiğimiz ilk seçimde, verilen oy sözlerine inanmıştık.

İnsanımız bize verdiği sözü tutmadı. Ülkemin güzel insanları popüler siyaseti ilime tercih etmişti. 

Ve AKP dönemi başladı.

Mart 2003'te ABD Irak'a girdi. 

Bu süreçte, Babacan "Irak'a ilk bomba düştüğünde 8,5 milyar dolar hesaba geçecek" sözüyle, AKP ABD'ye Irak işgalinde verdiği destekle, dönemin meclisi aciz muhalefetiyle tarihteki yerini aldı.

Prof. Dr. Haydar Baş bütün imkânlarıyla buna karşı durdu, hiç kimsenin parasına ihtiyacımızın olmadığını her mecrada anlattı. Ve Körfez Harekâtından beri usanmadan yaptığı uyarıyı tekrarlayarak, bu işgalin nihai hedefi Türkiye Cumhuriyetidir, diyordu.

Diyalog faaliyetleri hız kazanmış, Gülen cemaatinin okulları dershaneleri ülkenin her köşesine yayılmıştı. Fetullahçılar, iktidar desteği ile siyaset, yargı, askeriye, medya, eğitim bütün kritik noktalarda söz sahibi olmuşlardı. Nasılsa bu, muhalefet partilerini hiç rahatsız etmedi. Siyasiler, iftar davetlerinde papazlarla aynı karede yer almak için, adeta birbiri ile yarışıyorlardı.

Prof. Dr. Haydar Baş, Fetullah Gülen'le mücadele eden tek lider oldu. Tabi o mücadelesini ilmi olarak verirken karşı taraf yargıdaki gücünü kullanarak, bu güne kadar eşi görülmemiş dava dosyalarıyla saldırıyordu. İktidarın kendisini donattığı yetkilerle Meltem Medya organlarına inanılmaz cezalar kesiyordu. 

Bu mücadele o kadar aleni bir hal aldı ki; dönemin popüler siyasi dergisi "Nokta" 2005 yılında bunu kapağına taşıdı.

Türkiye'de Gülen cemaatinin öncülüğünü yaptığı Diyalog faaliyetleri, Avrupa'da Milli Görüş tarafından sahiplenilmişti. Kiliseden Camiye kurulan köprüler, bayram namazlarında dua ettirilen papazlar, Hz. İbrahim'in makamı altında Haç-Hilal-Siyon yıldızı figürleri ve bütün Hoca takımıyla Gülen Cemaatinin yanında bir Milli Görüş teşkilatı. 

Prof. Dr. Haydar Baş Erbakan'a BTP Genel Başkan yardımcısı Dr. Ahmet Hamdi Kepekçi Başkanlığında bir ekip gönderdi. Erbakan, konuyla ilgili net bir şekilde uyarıldı. Fakat onun, ABD'ye olan inancı, imanını çoktan geçmişti.

Millet Baş'ı dinlemiş, ama Milli Ekonomi Modeli sisteminin gereği olan Sosyal devlet projelerinin gerçekleşebileceğine inanmamıştı. 

Bu da yepyeni bir çalışmanın başlamasını sağladı. 2005 yılında, Cevahir Kongre Merkezinde, dünyanın dört bir tarafından pek çok akademisyenin katılımı ile ilk Milli Ekonomi Modeli kongresi gerçekleştirildi. Unutulmaz bir kongreydi. Rusya, ABD ve Avrupa'nın saygın üniversitelerinden, Bakü Devlet Üniversitesinden ve ülkemizden profesörler tezi farklı yönleriyle ele aldı, dünyanın bu teze olan ihtiyacını anlattı.

Meltem Medya'dan canlı yayınlanan programa, farklı haber kanallarından kameraman ve muhabirler de gelmişti. O gün ve ertesi gün ve daha sonraki gün haber kanallarını gezip, program haberini aradım, çünkü görmüştüm, çekmişlerdi. Ama nafile sanki bir güç bu sesin duyulmasını istemiyordu.

(Devam edecek …)