‘Herkesin hakkına riayet et’
Hz. Ali (a.s.), Malik Eşter'e buyurdu ki: "Senden uzak ve yakın herkesin hakkına riayet etmen istenmiştir. Gurur ve şımarıklık seni onlardan gafil kılmasın. Zira önemli işlerle meşgul olman, küçük sayılan işlere bakmana mazeret olamaz. Böyle bir özür kabul de edilemez"
Hz. Ali (a.s.), Mısır'a vali tayin ettiği Malik Eşter'e yazdığı emirnamesine şöyle devam etti:
"Tüccar ve sanatkârlara karsı hayırla muamele etmeni ve memurlarına da onlara iyi davranmalarını söylemeni tavsiye ederim. Onların bir kısmı, oturdukları yerde ticaretle meşgul olur; bir kısmı, bir yerden bir yere mal götürür. Bir kısmı da halkın muhtaç olduğu şeyleri elleriyle hazırlar; bunlar, faydalı kişilerdir. Gerekli şeyleri ülkendeki karalarda, denizlerde, dağlarda, ovalarda yolları aşarak, meşakkat çekerek getirirler; halkın, o insanların bulunduğu yerlere gitmeye ne imkânı ne de gücü vardır. Onlar, barış içindedirler; şerlerinden, kinlerinden korkulmaz; isyanlarından asla çekinilmez. Bulunduğun yerde onları denetle, ülkenin diğer şehirlerindeki durumlarını izle. Şunu da bilesin ki bunların çoğunda aşırı hırsla, kötü bir cimrilik, bencillik, ihtikâr ve alış verişi keyiflerine göre yapma gayreti vardır. Bu, halk için bir zarar kapısıdır; valiler için de bir kusurdur. İhtikârı önle, çünkü Resûlullah da men etmiştir. Taraflardan birine zulmetmeksizin alan ve satan her iki tarafın da zararına sebep olmayacak şekilde bir alış verişin gerçekleşmesini sağla. Yasaklandıktan sonra ihtikâra kalkışan olursa, onu adalet sınırını aşmaksızın cezalandır.
Allah için, Allah için, hilesi düzeni olmayan aşağı tabakayı gözet. Onlar yoksul, muhtaç, darlıktan bunalmış, dertlerle boğuşan, kazançtan aciz kişilerdir. İçlerinde dilenenler olduğu gibi, bir şey uman fakat kimseden bir şey istemeyenler de vardır. Allah onlara bir hak tayin etmiş ve senden de ona riayet etmeni istemiştir. O halde onu korumaya çalış. Onlara beytülmalinden bir pay ayır ve her şehirde İslam'a (devlete) ait arazilerin gelirlerinden de bir pay ver. Zira o şehre uzak olanların da, yakın olan kimseler gibi hakkı vardır. Senden uzak ve yakın herkesin hakkına riayet etmen istenmiştir. Gurur ve şımarıklık seni onlardan gafil kılmasın. Zira önemli işlerle meşgul olman, küçük sayılan işlere bakmana mazeret olamaz. Böyle bir özür kabul de edilemez. Önemli saydığın işlere dalman, sana onları unutturup yüz çevirtmesin.
Onlardan, insanlar tarafından hakir görülen fakat gelip sana dert anlatmayanları ara bul. Onları bulmak, hallerini anlamak için, Allah'tan korkan, büyüklenmeyen, mütevazı kişiler yolla da o kimselerin durumlarını sana iletsinler. Sonra insanlar hakkında buluşma gününde Allah'a mazeret getirebileceğin bir şekilde davran. Fakirler ve sefiller, insanlar içinde insafa en fazla layık kişilerdir."
(Nehcü'l-Belağa'dan...)