Rahmetli Abdurrahim Karakoç'un o meşhur Mihriban şiirini hemen hatırladınız diye düşünüyorum.
"Her nesnenin bir bitimi var ama
Aşka hudut çizilmiyor Mihriban."
Halk müziği okuyan bütün sanatçılar okuyor ama bu eşsiz eseri Musa Eroğlu'nun sesinden ve sazından dinlemek lazım.
Merhum Karakoç'un bu meşhur dizelerinden yola çıkarak şu tespitleri sizlerle paylaşmak istiyorum:
Her nesnenin bir bitimi var ama ne yazık ki bu canım ülkemde basiretsizliğe ve firasetsizliğe bir türlü hudut çizilmiyor, çizilemiyor.
Her nesnenin bir bitimi var ama nice zamandan beri Anadolu coğrafyasında dönen dolaplara, çevrilen fırıldaklara bir türlü hudut çizilmiyor, her gün artarak devam ediyor.
Her nesnenin bir bitimi var ama bu milletin, bu aziz Türk milletinin büyük çoğunluğunun kendisine, kültürüne, medeniyetine ve mukaddesatına yapılan sinsi saldırılar hususunda gösterdiği hazmetme kapasitesine asla hudut çizilmiyor, çizilemiyor.
Büyük çoğunluğunun zar-zor geçindiği bir ortamda omuzuna bindirilen vergiler karşısında, sofrasındaki lokmaya ve zeytine sallanan tırpan karşısında ve çok önemli kaynakların birilerine peşkeş çekilmesi karşısındaki suskunluğuna, umursamazlığına bir türlü hudut çizilemiyor bu milletin.
Her nesnenin bir bitimi var ama bu milletin umursamazlığına, vurdumduymazlığına, 'bana değmeyen yılan bin yaşasın' anlayışına ve harman yürekliliğine her nasılsa bir nihayet verilemiyor bir türlü.
Her nesnenin bir bitimi var ama bu milletin oldukça derin ve oldukça uzun süren gafletine, cehaletle hemhal oluşuna, okuma ile ve ilimle oldukça mesafeli oluşuna asla hudut çizilemiyor.
Bir şairimizle başladık diğer bir şairimizle, Mehmet Akif Ersoy ceddimizle bitirelim yazımızı:
"Semerci ve eşekler
Eşeklerin canı yükten yanar, aman, derler,
Nedir bu çektiğimiz derd, o çifte çifte semer!
Biriyle uğraşıyorken gelir çatar öbürü;
Gelir ki taş gibi hâin, hem eskisinden iri.
Semerci usta geberseydi... Değmeyin keyfe!
Evet, gebermelidir inkisâr edin herife.
Zavallı usta göçer bir gün âkıbet, ancak,
Makaamı öyle uzun boylu nerde boş kalacak?
Çırak mı, kalfa mı, kim varsa yaslanır köşeye;
Takım biçer durur artık gelen giden eşeğe.
Adam meğer acemiymiş, semerse hayli hüner;
Sırayla baytarı boylar zavallı merkepler.
Bütün o beller, omuzlar çürür çürür oyulur;
Sonunda her birinin sırtı yemyeşil et olur.
"Giden semerciyi, derler, bulur muyuz şimdi?
Ya böyle kalfa değil, basbayağ muallimdi.
Nasıl da kadrini vaktiyle bilmedik, tuhaf iş:
Semer değilmiş o rahmetlininki devletmiş!"
Nâsîhatim sana: Herzeyle iştigâli bırak;
Adamlığın yolu nerdense, bul da girmeye bak.
Adam mısın: Ebediyyen cihanda hürsün, gez;
Yular takıp seni bir kimsecik sürükleyemez.
Adam değil misin, oğlum: Gönüllüsün semere;
Küfür savurma boyun kestiğin semercilere."
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Aziz Karaca / diğer yazıları
- Heba edilen kaynaklar ve fitreye muhtaç on milyonlar / 19.02.2025
- Biraz da yoksullar gülse ne olur / 17.02.2025
- Tek seçenek dürüst olmak / 15.02.2025
- Deprem öncesi yıllar ve deprem sonrası anlar... / 13.02.2025
- Serveti belli ellerde toplayan sistem / 12.02.2025
- Dilim, dilim dilim olsun / 09.02.2025
- Meğer ilan edilen imar kâbusu imiş / 07.02.2025
- Et kokarsa tuz dökerler, tuz kokarsa… / 06.02.2025
- Ay bitmeden buharlaşan artışlar / 05.02.2025
- Neden karanlıkta kaldı dünyamız? / 02.02.2025
- Biraz da yoksullar gülse ne olur / 17.02.2025
- Tek seçenek dürüst olmak / 15.02.2025
- Deprem öncesi yıllar ve deprem sonrası anlar... / 13.02.2025
- Serveti belli ellerde toplayan sistem / 12.02.2025
- Dilim, dilim dilim olsun / 09.02.2025
- Meğer ilan edilen imar kâbusu imiş / 07.02.2025
- Et kokarsa tuz dökerler, tuz kokarsa… / 06.02.2025
- Ay bitmeden buharlaşan artışlar / 05.02.2025
- Neden karanlıkta kaldı dünyamız? / 02.02.2025