Dünyanın dört bir yanında, yedi iklim dört bucakta ve yüzyıllardır hoşgören biz hoş görülmeyen yine biz, karşılıksız seven biz sevilmeyen yine biz.
Her şeyi, sineye çekerek kabul eden biz, kabul görmeyen yine biz.
Her zaman daima çoluk-çocuğumuzun zaruri ihtiyaçlarından kısarak, keserek veren biz, pay dağıtılırken hep unutulan yine biz.
İnsanlık vazifesidir diyerek hiç bir din ayrımı yapmadan yoksuluna, düşkününe, yolda kalmışına kucak açan, kol kanat geren biz, her fırsatta kılıcın altına yatırılan yine biz.
Bu söylediklerimizin yüzde yüz doğruluğunu test için birazcık insaf, iz'an, basiret ve firaset yeterlidir. Birazcık tarihleri okuma, günümüzü değerlendirme yeteneği kafidir.
Demek ki, problem karşı tarafta. Demek ki, hoşgörüden yoksun olan, demek ki, tokalaşmak için uzatılan eli ısıran karşı taraf.
Öyleyse bu aziz millete, bu mazlum millete hoşgörü nutukları çekmek neyin nesi? Kim adına ve niye?
Tarih boyunca bu millet, zulme maruz kalmış, hep arkadan hançerlenmiş, yine de hoşgörmüş uslu uslu oturuyor. 22 milyon kilometre kare yüzölçümü olan kocaman bir vatana sahipken, sağından solundan, önünden ardından kırpıla kesile devede kulak miktarınca bir toprak parçasına sıkıştırılmış yine kimsenin tavuğuna "kış" demeden yaşayıp gidiyor.
Dün vali ile, kaymakamla idare ettiği bugünün devletçikleri tarafından binbir iftiraya maruz kaldığı halde her ne hikmetse, sesini yükseltip de "hadi oradan" demiyor, sinesine çekip oturuyor.
Hoşgörü noktasında bu millette nasıl bir noksanlık görüyorsunuz ki, yoğunlaştırılmış hoşgörü programlarına tâbi tutuyorsunuz?
Yoksa bundan sonra olacaklar için mi hazırlıyorsunuz, milleti? Tarih boyunca hiç hoşgörülmeyen haçlı sürüleri tarafından gelecek olan zulümlere, ölümlere, saldırılara karşı direncini yok etmek için mi orda-burda hoşgörü nutukları atıp duruyorsunuz?
Bilirsiniz ki, bunun adı da bambaşka bir şeydir.
Hiç uzaklara gitmeye, tarih sayfalarını karıştırmaya gerek yok. Elan oluk oluk kan akan Irak'a bakmak yetiyor. Kimlerin hoşgörüye muhtaç olduğunu anlamak için.
Zoraki diyaloga zorlandığınız din mensupları, yani Hıristiyanlar, yani haçlılar değil de sizin mutlak küfür dediğiniz ateistler ordusu olsaydı bugünkünden daha fazla, farklı ne yapabilirlerdi? Ya da sizin zaman zaman ehl-i kitap diyerek savunduğunuz bugünkü Irak işgalcileri, haçlı sürüleri, cinayet adına, zulüm adına, öldürme adına, ırz namusa tecavüz adına ne yapmıyorlar?
Bu duruma göre hoşgörü, insaf, iz'an, idrak kime lazım söyler misiniz?
Eğer siz, aklınızı peynir ekmekle yemediyseniz bu işin içinde bir iş değil çok iş var...
Her şeyi, sineye çekerek kabul eden biz, kabul görmeyen yine biz.
Her zaman daima çoluk-çocuğumuzun zaruri ihtiyaçlarından kısarak, keserek veren biz, pay dağıtılırken hep unutulan yine biz.
İnsanlık vazifesidir diyerek hiç bir din ayrımı yapmadan yoksuluna, düşkününe, yolda kalmışına kucak açan, kol kanat geren biz, her fırsatta kılıcın altına yatırılan yine biz.
Bu söylediklerimizin yüzde yüz doğruluğunu test için birazcık insaf, iz'an, basiret ve firaset yeterlidir. Birazcık tarihleri okuma, günümüzü değerlendirme yeteneği kafidir.
Demek ki, problem karşı tarafta. Demek ki, hoşgörüden yoksun olan, demek ki, tokalaşmak için uzatılan eli ısıran karşı taraf.
Öyleyse bu aziz millete, bu mazlum millete hoşgörü nutukları çekmek neyin nesi? Kim adına ve niye?
Tarih boyunca bu millet, zulme maruz kalmış, hep arkadan hançerlenmiş, yine de hoşgörmüş uslu uslu oturuyor. 22 milyon kilometre kare yüzölçümü olan kocaman bir vatana sahipken, sağından solundan, önünden ardından kırpıla kesile devede kulak miktarınca bir toprak parçasına sıkıştırılmış yine kimsenin tavuğuna "kış" demeden yaşayıp gidiyor.
Dün vali ile, kaymakamla idare ettiği bugünün devletçikleri tarafından binbir iftiraya maruz kaldığı halde her ne hikmetse, sesini yükseltip de "hadi oradan" demiyor, sinesine çekip oturuyor.
Hoşgörü noktasında bu millette nasıl bir noksanlık görüyorsunuz ki, yoğunlaştırılmış hoşgörü programlarına tâbi tutuyorsunuz?
Yoksa bundan sonra olacaklar için mi hazırlıyorsunuz, milleti? Tarih boyunca hiç hoşgörülmeyen haçlı sürüleri tarafından gelecek olan zulümlere, ölümlere, saldırılara karşı direncini yok etmek için mi orda-burda hoşgörü nutukları atıp duruyorsunuz?
Bilirsiniz ki, bunun adı da bambaşka bir şeydir.
Hiç uzaklara gitmeye, tarih sayfalarını karıştırmaya gerek yok. Elan oluk oluk kan akan Irak'a bakmak yetiyor. Kimlerin hoşgörüye muhtaç olduğunu anlamak için.
Zoraki diyaloga zorlandığınız din mensupları, yani Hıristiyanlar, yani haçlılar değil de sizin mutlak küfür dediğiniz ateistler ordusu olsaydı bugünkünden daha fazla, farklı ne yapabilirlerdi? Ya da sizin zaman zaman ehl-i kitap diyerek savunduğunuz bugünkü Irak işgalcileri, haçlı sürüleri, cinayet adına, zulüm adına, öldürme adına, ırz namusa tecavüz adına ne yapmıyorlar?
Bu duruma göre hoşgörü, insaf, iz'an, idrak kime lazım söyler misiniz?
Eğer siz, aklınızı peynir ekmekle yemediyseniz bu işin içinde bir iş değil çok iş var...
Aziz Karaca / diğer yazıları
- Halkın hüznünden beslenen bir zihniyet / 01.11.2024
- Yaz saati inadı ve … / 31.10.2024
- Cumhuriyetin 101. yıl dönümünde ahvalimiz… / 30.10.2024
- İktidarın aşırı rahatlığı rahatsız edici / 29.10.2024
- Yalan yuva yapmış yaldızlısından / 27.10.2024
- Ağlamadınız / 25.10.2024
- ‘Ne kendi etti rahat ne halka verdi huzur Göçtü gitti dünyadan dayansın ehli kubur’ / 23.10.2024
- Gidin işinize bu iş size göre değil / 22.10.2024
- Koca ülke komada / 20.10.2024
- Yalan ve talan toplumun takatini bitirdi / 18.10.2024
- Yaz saati inadı ve … / 31.10.2024
- Cumhuriyetin 101. yıl dönümünde ahvalimiz… / 30.10.2024
- İktidarın aşırı rahatlığı rahatsız edici / 29.10.2024
- Yalan yuva yapmış yaldızlısından / 27.10.2024
- Ağlamadınız / 25.10.2024
- ‘Ne kendi etti rahat ne halka verdi huzur Göçtü gitti dünyadan dayansın ehli kubur’ / 23.10.2024
- Gidin işinize bu iş size göre değil / 22.10.2024
- Koca ülke komada / 20.10.2024
- Yalan ve talan toplumun takatini bitirdi / 18.10.2024