Tüzük Kurultayının Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu’nu ne kadar güçlendirdiği tartışılır, ama CHP’nin hızlı bir şekilde kan kaybetmeğe devam ettiği bu kurultayla açık seçik belli olmuştur. Bilmem tasvip eder misiniz? Elinizi vicdanınıza koyun, Allah’ınızı severseniz, her şeyi bir tarafa koyalım. Ekranlardan izlediniz, koskoca TC’nin ana muhalefet lideri, CHP Genel Başkanı, Kurultay salonuna böyle mi girer? Dışarıdan gören “İnce İnce Yasemince”nin “İtilmiş&Kakılmış”ı demez mi? Kılıçdaroğlu’na “İtilmiş&Kakılmış” bir lider teşhisini koymaz mı? Bu girişte pek fena bir “Halk Lideri” görüntüsü verdi mi, vermedi mi? Eğer konuşmasını da dinlediyseniz, bana yüzde yüz hak verecekseniz. Evet, sevgili okurlar “Yeni CHP” baştan aşağıya sorunludur, parti büyük bir hızla küçülmeğe devam etmektedir. Eğri oturup doğru konuşalım, CHP’nin en büyük engellerinden birisi hâlâ geçmişinde yaşaması ve yaşamağa çalışmasıdır. “Atı alan çoktan Üsküdar’ı geçti”kten sonra, 1937 yılında ilk denizaltının omurgasını koyan parti CHP’dir, desen ne yazar, demesen ne yazar.
Duyduk duymadık demeyin, “CHP’nin önündeki en büyük engel kendi geçmişidir.” Oysa siyasi partilerin en büyük özelliği ve de olması gereken değişime açık olması, geleceği biçimlendirebilmesi ve seçmenini inandıran akılcı vaatler ile donanmış toplumsal projeleri üretebilmesidir. Bir diğer önemli konu ise seçmenin, bu projeler içerisinde kendisini algılayabilmesi ve görebilmesidir. Maalesef bir türlü iktidar olmayı beceremeyen ve de istemeyen CHP, geçmişte yaşamakta, işin garibi içindeki AKP’lilerin de katkısıyla geçmişiyle yüzleşebilmekte, bizzat içerisinde siyaset yapmış olduğu partisine doğrudan doğruya saldırmaktadır. Bu haliyle baktığınızda, hemen ilk bakışta çözümün önündeki en büyük engelin de yine CHP’nin kendisi olmakta olduğu aşikâr görülebilmektedir. Lider eğer devrimsel bir değişimi istemeğe inanmışsa, partisinin öncelikle diyalektik bir dönüşüm planına sahip olması gerekmektedir. Bu konuda bir kıpırdanış var mı? Var. Ama anlaşıldığı kadarıyla, değişimi algılayan liderin bu konuda iyi niyeti olmasına karşın, adresini yanlış seçmiş olduğu da görülmektedir. Şimdi düşünebiliyor musunuz, hem sosyal demokrat ve sosyal dayanışmacı görüntü vereceksiniz, hem de Sorosçu TESEV’den medet umacaksınız. Daha doğru bir ifadeyle, Sorosçu TESEV’in vermiş olduğu reçeteleri uygulayacaksınız. Peki, o zaman sizin nerede kaldı devingenliğiniz ve deviniminiz. Bütün hareketleriniz “Sözde” kalmağa mahkûmdur.
İsterseniz, şimdi de neşteri, bisturiyi hastalıklı yere vuralım. “Yeni CHP” diye yola çıkanların –adını ne koyarsanız koyun, ister ulusalcı, isterse millici olsun– öncelikle Milli Kongreleri örgütleyen, Misak’ı Milli’yi üreten devlet kurucusu CHP’nin, millilik vasfından vaz geçmiş olduğunu, ya da bu niteliğini yitirdiğini görebilirler. Dünyanın neresinde olursa olsun, ulusalcı vasfını yitiren bir sosyal demokrat ve sosyal dayanışmacı hareket eninde sonunda hüsrana uğramağa mahkûmdur. Bunun için kadro hareketi önemlidir. Lider parti kadrolarını oluştururken pek fena sınıfta kalmıştır. Bizzat liderin seçtiği kişiler sorunludur ve parti maalesef gizli AKP’lilerle doldurulmuştur. Eğer bir ‘yeni CHP’ olacaksa, işe geçmişten ve Atatürk’ü nereye koyacağını bilerek adımlarını atmağa başlamalıdır.
Kemal Kılıçdaroğlu’nun konuşması sürerken CHP Mersin Milletvekili İsa Gök’ün, salondan çıkarılmaya çalışılması, o sırada tribünlerden Gök ve yanındakilere pet şişeler atılması CHP kurultaylarında görmeğe alıştığımız vaka–yı adiye olaylardan sadece biridir. Ancak bu olay üzerine Kılıçdaroğlu’nun, korumalara, hitaben ”Koruma arkadaşlar, lütfen çekilin. Beni, CHP’lilerden korumak gibi göreviniz olmamalı” diye uyarması, bence Kurultaya damga vuran, belleklerden hiç ama hiç çıkmayacak bir uyarıdır. İşte bu şekilde sevgili okurlar, bilerek ya da bilmeyerek maalesef lider gerçek Milliyetçi çizgideki CHP’lilerle kendi arasına bir duvar ördüğünü açık seçik ifade etmiştir. Ne diyelim “Sepeti koluna, herkes yoluna” “Bye Bye CHP” Yeni CHP diye yola çıkanlar, partilerinin HEK’leştiğini, Hurda Enkaz ve Köhneleştiği sanırım algılamışlardır.
Duyduk duymadık demeyin, “CHP’nin önündeki en büyük engel kendi geçmişidir.” Oysa siyasi partilerin en büyük özelliği ve de olması gereken değişime açık olması, geleceği biçimlendirebilmesi ve seçmenini inandıran akılcı vaatler ile donanmış toplumsal projeleri üretebilmesidir. Bir diğer önemli konu ise seçmenin, bu projeler içerisinde kendisini algılayabilmesi ve görebilmesidir. Maalesef bir türlü iktidar olmayı beceremeyen ve de istemeyen CHP, geçmişte yaşamakta, işin garibi içindeki AKP’lilerin de katkısıyla geçmişiyle yüzleşebilmekte, bizzat içerisinde siyaset yapmış olduğu partisine doğrudan doğruya saldırmaktadır. Bu haliyle baktığınızda, hemen ilk bakışta çözümün önündeki en büyük engelin de yine CHP’nin kendisi olmakta olduğu aşikâr görülebilmektedir. Lider eğer devrimsel bir değişimi istemeğe inanmışsa, partisinin öncelikle diyalektik bir dönüşüm planına sahip olması gerekmektedir. Bu konuda bir kıpırdanış var mı? Var. Ama anlaşıldığı kadarıyla, değişimi algılayan liderin bu konuda iyi niyeti olmasına karşın, adresini yanlış seçmiş olduğu da görülmektedir. Şimdi düşünebiliyor musunuz, hem sosyal demokrat ve sosyal dayanışmacı görüntü vereceksiniz, hem de Sorosçu TESEV’den medet umacaksınız. Daha doğru bir ifadeyle, Sorosçu TESEV’in vermiş olduğu reçeteleri uygulayacaksınız. Peki, o zaman sizin nerede kaldı devingenliğiniz ve deviniminiz. Bütün hareketleriniz “Sözde” kalmağa mahkûmdur.
İsterseniz, şimdi de neşteri, bisturiyi hastalıklı yere vuralım. “Yeni CHP” diye yola çıkanların –adını ne koyarsanız koyun, ister ulusalcı, isterse millici olsun– öncelikle Milli Kongreleri örgütleyen, Misak’ı Milli’yi üreten devlet kurucusu CHP’nin, millilik vasfından vaz geçmiş olduğunu, ya da bu niteliğini yitirdiğini görebilirler. Dünyanın neresinde olursa olsun, ulusalcı vasfını yitiren bir sosyal demokrat ve sosyal dayanışmacı hareket eninde sonunda hüsrana uğramağa mahkûmdur. Bunun için kadro hareketi önemlidir. Lider parti kadrolarını oluştururken pek fena sınıfta kalmıştır. Bizzat liderin seçtiği kişiler sorunludur ve parti maalesef gizli AKP’lilerle doldurulmuştur. Eğer bir ‘yeni CHP’ olacaksa, işe geçmişten ve Atatürk’ü nereye koyacağını bilerek adımlarını atmağa başlamalıdır.
Kemal Kılıçdaroğlu’nun konuşması sürerken CHP Mersin Milletvekili İsa Gök’ün, salondan çıkarılmaya çalışılması, o sırada tribünlerden Gök ve yanındakilere pet şişeler atılması CHP kurultaylarında görmeğe alıştığımız vaka–yı adiye olaylardan sadece biridir. Ancak bu olay üzerine Kılıçdaroğlu’nun, korumalara, hitaben ”Koruma arkadaşlar, lütfen çekilin. Beni, CHP’lilerden korumak gibi göreviniz olmamalı” diye uyarması, bence Kurultaya damga vuran, belleklerden hiç ama hiç çıkmayacak bir uyarıdır. İşte bu şekilde sevgili okurlar, bilerek ya da bilmeyerek maalesef lider gerçek Milliyetçi çizgideki CHP’lilerle kendi arasına bir duvar ördüğünü açık seçik ifade etmiştir. Ne diyelim “Sepeti koluna, herkes yoluna” “Bye Bye CHP” Yeni CHP diye yola çıkanlar, partilerinin HEK’leştiğini, Hurda Enkaz ve Köhneleştiği sanırım algılamışlardır.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
YeniMesaj / diğer yazıları
- Gaflette ısrar / 24.01.2015
- 'Namaz kılan kimse felaha ermiştir' / 10.11.2014
- Saftan Başbakan olur mu? / 06.03.2014
- Ulusal devlet üzerine / 03.03.2014
- Anne sütü / 08.02.2014
- Minik cerrahlar / 20.01.2014
- Doğal yaşam / 13.01.2014
- Basit ve sade / 12.05.2013
- Faiz sarmalı / 24.03.2013
- Topraklarımız elimizden alınıyor / 20.03.2013
- 'Namaz kılan kimse felaha ermiştir' / 10.11.2014
- Saftan Başbakan olur mu? / 06.03.2014
- Ulusal devlet üzerine / 03.03.2014
- Anne sütü / 08.02.2014
- Minik cerrahlar / 20.01.2014
- Doğal yaşam / 13.01.2014
- Basit ve sade / 12.05.2013
- Faiz sarmalı / 24.03.2013
- Topraklarımız elimizden alınıyor / 20.03.2013