AKP yeni kurulmuştu. Toplumu heyecanlandıran söylemlerinden biri de, 'dokunulmazlıkları kaldıracağız" sözüydü.
İktidara geldiler. Çıraklık dönemi dediler, kaldırmadılar. 2007 seçimlerine giderken zamanın başbakanı Erdoğan, TRT'deki seçim konuşmasında bir kez daha 'dokunulmaz olanlara dokunma imkanı sağlayacağız' sözünü verdi. Kalfalık dönemi, dediler, yeni dokundurtmadılar.
2010'da özgürlüklerin (!) önünü açan paketi de millete onaylattılar. (referandum) 2011'de kendi kendilerine usta, dediler ama gel gör ki, bir türlü dokunmak isteyenlere yine dokundurmuyorlardı.
Meğer dokunulmazlık zırhını kötü günler için saklıyorlarmış. Açılım, dedikleri süreçte anayasa ve kanunlara rağmen terör örgütüyle oturdular, anlaştılar, her türlü faaliyetlerini görmezden geldiler. Tabi birde 17-25 Aralık haftası var. Meğer Kenan Evren'in dokunulmazlık, AKP için çok büyük bir nimetmiş (!).
Açılımın, dedikleri süreci artık kontrol edemiyorlar. Açılım, saçılıma dönüştü. Tabi ortada tek müsebbip var; Erdoğan ve AKP. Ani bir kararla "dokunalım" dediler.
Bu sefer bir başka tartışma başladı; Kimlere dokunacağız? MHP-AKP ittifakıyla HDP'ye dokunalım, kararı alındı. CHP ise afallamış vaziyette. Dünden bugüne öyle bir siyaset mantığı ortaya koydu ki şimdi aşağı tükürse sakal, yukarı tükürse bıyık.
Dokunma, noktasında en çok sabırsızlanan ise Cumhurbaşkanı Erdoğan. "Suçun varsa yargılanacaksın kardeşim. Ben, senin milletvekilliğinin bitmesini nasıl beklerim?" derken, rest bile çekti; "Eninde sonunda dokunulacaksınız!"
Bu gündemin amacı açık. Her çıkmazda olduğu gibi terör çıkmazında da Saray ve hükümet basiretsizliğine, attığı yanlış adımlara, askerimizin, polisimizin kanına bedel arıyor, sorumlu bulmaya çalışıyor. HDP'de biçilmiş kaftan.
Dokunabilirler mi? Zannetmiyorum ama diyelim ki, HDP'lilerin dokunulmazlıklarını kaldırdılar, dokundurtmaya karar verdiler.
Şimdi ben aykırı bir soru sorayım; HDP'lileri dokunulacak büyüklüğe kim getirdi?
Bugün HDP (dün başka isimlerle) siyaset sahnesinde Kürt kardeşlerimizi kullanarak varlığını sürdürmeye çalışan bir anlayıştır.
Ne kadar samimiler, diye soracak olursanız, Cumhurbaşkanı Erdoğan, son günlerde kullanmaya başladığı 'Türk Milleti' söyleminde ne kadar samimiyse, 'Kürt halkının haklarını savunuyoruz' diyenlerde o kadar samimidir, derim.
Eğer bu anlayış, davasında samimi olsaydı, doğu ve güneydoğunun zenginliklerini emperyalist sermayeye peşkeş çekilmesine müsaade etmezdi. Diyarbakır, Batman, Adıyaman petrollerinin satılmasına izin vermezdi. Harran ovasının Yahudilere satılmasına rıza göstermezdi. Hele 'dinler bahçesi' vs. gibi dinsizlik organizasyonların bu bölgeye yaklaşmasına bile tahammül göstermezlerdi.
Dokunmaya gelince, dokunulmak istenen anlayış ve kişiler yıllardır ülkemiz siyasetinde var olan kişiler. Her fırsatta devletin ve milletin bölünmez bütünlüğüne karşı, ortak kültür ve medeniyet paydalarına karşı söylemleri vardı.
AKP dönemlerinde bu söylemler daha yüksek sesle ve herkesin önünde söylenmeye başlandı. PKK ile bağları dünde vardı, bugünde. Ama dün gizlice Kandil'e gidiyorlardı, bugün ise devletin bilgisi, görgüsü dahilinde.
Dün Avrupa üzerinden veya örtülü olarak ülkemizi tehdit ediyorlardı, bugün meclis kürsüsünden.
Bağımsızlık, özerklik, federasyon, kendi resmi dilimiz vs. gibi söylemlerini kendileri duyacak şekilde söylerlerdi. Şimdi meclisten tüm Türkiye'nin duyacağı şekilde söylüyorlar.
Öcalan dünde, bugünde liderleriydi. Ama dün gizlice 'sayın' derlerdi. Bugün Meclis salonundan diyorlar.
Hele terörist cenazesine katılmak, PKK mezarlığı açmak, terörist heykeli dikmek AKP'den önce hayallerinde bile yoktu. Bugün hepsini fiiliyata geçirdiler.
İşte aykırı, dediğim soru bu; HDP'lileri dokunulacak kadar büyüten kimdir?
El-cevap; Erdoğan ve AKP.
Çünkü Erdoğan ve AKP'li vekiller, bakanlar da her fırsatta terör sorununu inkar edip, Kürt sorunu var, dediler. Etnik kimlikleri öne çıkardılar. Türk Milleti kavramından rahatsızlıklarını açıkladılar.
Ana dilde eğitim, dediler. Federasyon, özerklik tartışılmalı, dediler. Terör örgütüyle oturup, anlaştılar. Teröristlerin ellerini, kollarını sallayarak geçip, gitmelerine izin verdiler.
Erdoğan'da, bazı AKP'liler de, Öcalan'a 'sayın' dediler. Terörist taziyesine gidenleri oldu. Yer isimlerini filan değiştirmeye kalktılar.
Hülasa HDP'lilerin militanca söylediklerini 5, 10 ay öncesine kadar AKP'liler de söylüyordu.
Şimdi kime dokunulmalı ve kim dokunmalı? Bence demokrasi çerçevesinde milletimiz meclisteki 4 partiye iyice bir dokunması lazım.
Hedef ise "Ne AB, ne ABD. Tam Bağımsız Türkiye" olmalı. Sizce!
İktidara geldiler. Çıraklık dönemi dediler, kaldırmadılar. 2007 seçimlerine giderken zamanın başbakanı Erdoğan, TRT'deki seçim konuşmasında bir kez daha 'dokunulmaz olanlara dokunma imkanı sağlayacağız' sözünü verdi. Kalfalık dönemi, dediler, yeni dokundurtmadılar.
2010'da özgürlüklerin (!) önünü açan paketi de millete onaylattılar. (referandum) 2011'de kendi kendilerine usta, dediler ama gel gör ki, bir türlü dokunmak isteyenlere yine dokundurmuyorlardı.
Meğer dokunulmazlık zırhını kötü günler için saklıyorlarmış. Açılım, dedikleri süreçte anayasa ve kanunlara rağmen terör örgütüyle oturdular, anlaştılar, her türlü faaliyetlerini görmezden geldiler. Tabi birde 17-25 Aralık haftası var. Meğer Kenan Evren'in dokunulmazlık, AKP için çok büyük bir nimetmiş (!).
Açılımın, dedikleri süreci artık kontrol edemiyorlar. Açılım, saçılıma dönüştü. Tabi ortada tek müsebbip var; Erdoğan ve AKP. Ani bir kararla "dokunalım" dediler.
Bu sefer bir başka tartışma başladı; Kimlere dokunacağız? MHP-AKP ittifakıyla HDP'ye dokunalım, kararı alındı. CHP ise afallamış vaziyette. Dünden bugüne öyle bir siyaset mantığı ortaya koydu ki şimdi aşağı tükürse sakal, yukarı tükürse bıyık.
Dokunma, noktasında en çok sabırsızlanan ise Cumhurbaşkanı Erdoğan. "Suçun varsa yargılanacaksın kardeşim. Ben, senin milletvekilliğinin bitmesini nasıl beklerim?" derken, rest bile çekti; "Eninde sonunda dokunulacaksınız!"
Bu gündemin amacı açık. Her çıkmazda olduğu gibi terör çıkmazında da Saray ve hükümet basiretsizliğine, attığı yanlış adımlara, askerimizin, polisimizin kanına bedel arıyor, sorumlu bulmaya çalışıyor. HDP'de biçilmiş kaftan.
Dokunabilirler mi? Zannetmiyorum ama diyelim ki, HDP'lilerin dokunulmazlıklarını kaldırdılar, dokundurtmaya karar verdiler.
Şimdi ben aykırı bir soru sorayım; HDP'lileri dokunulacak büyüklüğe kim getirdi?
Bugün HDP (dün başka isimlerle) siyaset sahnesinde Kürt kardeşlerimizi kullanarak varlığını sürdürmeye çalışan bir anlayıştır.
Ne kadar samimiler, diye soracak olursanız, Cumhurbaşkanı Erdoğan, son günlerde kullanmaya başladığı 'Türk Milleti' söyleminde ne kadar samimiyse, 'Kürt halkının haklarını savunuyoruz' diyenlerde o kadar samimidir, derim.
Eğer bu anlayış, davasında samimi olsaydı, doğu ve güneydoğunun zenginliklerini emperyalist sermayeye peşkeş çekilmesine müsaade etmezdi. Diyarbakır, Batman, Adıyaman petrollerinin satılmasına izin vermezdi. Harran ovasının Yahudilere satılmasına rıza göstermezdi. Hele 'dinler bahçesi' vs. gibi dinsizlik organizasyonların bu bölgeye yaklaşmasına bile tahammül göstermezlerdi.
Dokunmaya gelince, dokunulmak istenen anlayış ve kişiler yıllardır ülkemiz siyasetinde var olan kişiler. Her fırsatta devletin ve milletin bölünmez bütünlüğüne karşı, ortak kültür ve medeniyet paydalarına karşı söylemleri vardı.
AKP dönemlerinde bu söylemler daha yüksek sesle ve herkesin önünde söylenmeye başlandı. PKK ile bağları dünde vardı, bugünde. Ama dün gizlice Kandil'e gidiyorlardı, bugün ise devletin bilgisi, görgüsü dahilinde.
Dün Avrupa üzerinden veya örtülü olarak ülkemizi tehdit ediyorlardı, bugün meclis kürsüsünden.
Bağımsızlık, özerklik, federasyon, kendi resmi dilimiz vs. gibi söylemlerini kendileri duyacak şekilde söylerlerdi. Şimdi meclisten tüm Türkiye'nin duyacağı şekilde söylüyorlar.
Öcalan dünde, bugünde liderleriydi. Ama dün gizlice 'sayın' derlerdi. Bugün Meclis salonundan diyorlar.
Hele terörist cenazesine katılmak, PKK mezarlığı açmak, terörist heykeli dikmek AKP'den önce hayallerinde bile yoktu. Bugün hepsini fiiliyata geçirdiler.
İşte aykırı, dediğim soru bu; HDP'lileri dokunulacak kadar büyüten kimdir?
El-cevap; Erdoğan ve AKP.
Çünkü Erdoğan ve AKP'li vekiller, bakanlar da her fırsatta terör sorununu inkar edip, Kürt sorunu var, dediler. Etnik kimlikleri öne çıkardılar. Türk Milleti kavramından rahatsızlıklarını açıkladılar.
Ana dilde eğitim, dediler. Federasyon, özerklik tartışılmalı, dediler. Terör örgütüyle oturup, anlaştılar. Teröristlerin ellerini, kollarını sallayarak geçip, gitmelerine izin verdiler.
Erdoğan'da, bazı AKP'liler de, Öcalan'a 'sayın' dediler. Terörist taziyesine gidenleri oldu. Yer isimlerini filan değiştirmeye kalktılar.
Hülasa HDP'lilerin militanca söylediklerini 5, 10 ay öncesine kadar AKP'liler de söylüyordu.
Şimdi kime dokunulmalı ve kim dokunmalı? Bence demokrasi çerçevesinde milletimiz meclisteki 4 partiye iyice bir dokunması lazım.
Hedef ise "Ne AB, ne ABD. Tam Bağımsız Türkiye" olmalı. Sizce!
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Akın Aydın / diğer yazıları
- İktidarın kutsal (!) haç ve Konstantinapol sessizliği / 11.04.2025
- İktidara karşı değilse istediğiniz kadar yürüyebilirsiniz / 10.04.2025
- Papazı nasıl aldık hatırlıyor musun? / 09.04.2025
- Siyasette üçüncü yol şart mı? / 08.04.2025
- Alparslan Türkeş’in vefat yıl dönümünden önce / 07.04.2025
- Sayın Erdoğan’ın nefretten doğan AB aşkı -2- / 06.04.2025
- Sayın Erdoğan’ın nefretten doğan AB aşkı -1- / 05.04.2025
- Boykotun babasını yaptılar, yapıyorlar / 04.04.2025
- Erdoğan’ın ‘Filistin’ nöbeti / 03.04.2025
- İktidar sanki hiç sandık gelmeyecekmiş gibi hareket ediyor / 01.04.2025
- İktidara karşı değilse istediğiniz kadar yürüyebilirsiniz / 10.04.2025
- Papazı nasıl aldık hatırlıyor musun? / 09.04.2025
- Siyasette üçüncü yol şart mı? / 08.04.2025
- Alparslan Türkeş’in vefat yıl dönümünden önce / 07.04.2025
- Sayın Erdoğan’ın nefretten doğan AB aşkı -2- / 06.04.2025
- Sayın Erdoğan’ın nefretten doğan AB aşkı -1- / 05.04.2025
- Boykotun babasını yaptılar, yapıyorlar / 04.04.2025
- Erdoğan’ın ‘Filistin’ nöbeti / 03.04.2025
- İktidar sanki hiç sandık gelmeyecekmiş gibi hareket ediyor / 01.04.2025