Dün yani 25 yıl önce Merve Kavakçı, Refah Partisi'nden vekil seçilmişti. Yemin için Nazlı Ilıcak ile TBMM Genel Kurul salonuna giren Kavakçı'ya, DSP'li vekiller büyük tepki göstermiş ve Bülent Ecevit kürsüye gelerek, Kavakçı'nın derhal salondan çıkarılmasını istemişti.
Neden? Merve Kavakçı salona saçları örtülü girdiği için. Ortada büyük bir mağduriyet vardı.
Bu mağduriyet üzerinden beslenerek siyaset yapanlar çok arzu ettikleri makamlara da geldiler.
Aradan 25 yıl geçti ve bugün TBMM Genel Kurulunda dünün mağdurları, bugün milletin oylarıyla Meclis'e gelen bir vekili dışarı çıkarmak için hücum yapıyor.
Demek ki, ülke siyaseti bir adım yol alamamış. Dün DSP, kendi ideolojisine aykırı her davranışı tehdit kabul ederken bugün AKP de kendi ideolojisine karşı her hareketi tehdit kabul ediyor. Zihniyet aynı. Değişen sadece roller!
Bir başka sıcak örnek daha! Bir şiir okumuştu Sayın Erdoğan ve o şiirden ötürü, "halkı din ve ırk farkı gözeterek kin ve düşmanlığa açıkça tahrik etmek" suçlamasıyla iddianame hazırlanmış, yargılanmış, siyasi yasak konulmuş ve hapse mahkûm edilmişti.
Bursa İHL Mezunu Ömer Faruk Gergerlioğlu, 2018 seçimlerinde HDP'den vekil seçiliyor. Vekil seçildiği yıldan iki yıl önce (2016'da) sosyal medyadan yaptığı bir paylaşım nedeniyle, 'terör örgütü propagandası yapmak' iddiasıyla dava açılıyor ve bugün vekilliği düşürülüyor.
Biri şiir okumuş, diğeri paylaşım yapmış. Sonuç: Dün baskın genin dediği olmuş, bugün de baskın genin dediği oluyor. Yani değişen yine bir şey yok.
Dün, Refah Partisi kanunlar gerekçe gösterilerek kapatılmıştı. O gün Refah Partisi'nin kapatılmasını zulüm, insan haklarına, kanuna, anayasaya aykırı bulanlar, ses yükseltenler, Türkiye'yi AİHM'ye şikâyet edenler bugün, 'parti kapatmak kanunlarda var' diyorlar.
Yukarıda dediğim gibi baskın genin diğer ifadeyle sayısal çoğunluğun bir diğer ifadeyle üstünlerin hukukunun dediği olur.
Yargı ne karar verir bilmem ama iktidar partisinden yapılan açıklamalar, kendilerini çok zora düşürecek mahiyette.
Örneğin İletişim Başkanı Fahrettin Altun, HDP'nin kapatılması talebiyle Anayasa Mahkemesi'ne yapılan başvuruyla ilgili "HDP'nin, Türkiye, ABD ve Avrupa Birliği'nin terör örgütü olarak gördüğü PKK ile organik bağlarının olduğu tartışılmaz bir gerçektir" diyor.
HDP de diyor ki, "Bize yöneltilen suçlamaların tamamı çözüm süreci içerisinde olmuştur ve çözüm sürecini bize teklif eden AKP'dir."
Diğer taraftan daha kapatma davası açılmamıştı ve Pervin Buldan şöyle diyordu; "İyi dinle Soylu! Biz çözüm sürecini 3 ayak üzerinden yürüttük. Birinci ayak İmralı'ydı, ikinci ayak Kandil'di üçüncü ayak hükümet ve devlet kanalıydı. İmralı ziyaretinden sonra yine devletin ve hükümetin onayıyla Kandile gidiyorduk."
Tepside pirinç yok ki! Hepsi taş! Neyi ayıklayacaksın?
HDP hakkındaki seçeneklerden birisi de, 'hazine yardımından mahrum bırakılması' şeklinde.
Böyle bir karar çıkarsa emin olun ki, iktidarın verdiği IBAN'a toplanan paranın en az on katı para toplarlar.
Neticeye gelirsek! Bugün Türkiye bedel ödüyor. Neyin bedelini? 19 yıllık AKP iktidarının siyasi, sosyal, ekonomik, dini, hukuki vs. alanlarda attığı adımların bedelini.
Bu adımlardan birisi de, 'Analar ağlamasın' diyerek başlattıkları ve karşı çıkanları, 'hain' ilan ettikleri çözüm süreci günlerinde merhum Prof. Dr. Haydar Baş, "Bunun sonucu olacak, aklınızı başınıza devşirin" diyerek şöyle devam ediyordu;
"Avrupalı o kadar devleti ve milleti bir araya getirip buluştururken, Türkiye'yi de baklava dilimi gibi paramparça ediyor. Ses çıkartmıyorsun. Demokratik açılım adı altında parçalanmayı bir hüner, bir sonuç olarak kabul ederek, bütün âleme deklare ediyorsun…
Bu coğrafyada kalmak ve yaşamak çok zordur. Bu coğrafyada kalanlar, hayatını mücadeleyle geçirmeye mecburdur. Eğer gerekli mücadeleyi vermezsen, seni yıkıp, atarlar.
Evvela bütün şartlara rağmen, birliğimizi ve beraberliğimizi temin etmeliyiz. Sivilimiz askerimiz, devletimiz, milletimiz bir ve beraber olmalıyız. Kendi içimizde bazı hatalarımız, yanlışlarımız ve noksanlarımız olsa da, görmemeye gayret etmeliyiz. Ta ki, bu milletin ve devletin bekasını temin edeceğimiz noktaya gelinceye kadar."
Güzel günler görmek dileğiyle…
- İktidara karşı değilse istediğiniz kadar yürüyebilirsiniz / 10.04.2025
- Papazı nasıl aldık hatırlıyor musun? / 09.04.2025
- Siyasette üçüncü yol şart mı? / 08.04.2025
- Alparslan Türkeş’in vefat yıl dönümünden önce / 07.04.2025
- Sayın Erdoğan’ın nefretten doğan AB aşkı -2- / 06.04.2025
- Sayın Erdoğan’ın nefretten doğan AB aşkı -1- / 05.04.2025
- Boykotun babasını yaptılar, yapıyorlar / 04.04.2025
- Erdoğan’ın ‘Filistin’ nöbeti / 03.04.2025
- İktidar sanki hiç sandık gelmeyecekmiş gibi hareket ediyor / 01.04.2025