Lüksemburg'daki müzakerelerde Türkiye'yi hazmetme sorunu yaşandı. Gözlerimiz Fransa ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi'ne çevriliyken Avusturya'nın ayak diremesiyle biranda şaşırdık.Hırvatistan'ın üyeliğini koz olarak kullanan ve kendi siyasal tartışmalarını halkın görüşü imiş gibi yansıtan Avusturya, üye ülkelerce yatıştırılmaya çalışıldı. Avrupa basını Avusturya'nın bu tutumunu "Viyana Savunması" olarak tanımlarken diğer ülkeler de Türkiye'yi hazmetme sorunu yaşadıklarını pek belli etmemeye çalıştılar.Yaklaşık yarım asırdır süren ve çizgisi, yeri tam saptanamayan Türkiye'yi Dönem Başkanı olarak İngiltere yoğun kulislerle desteklemeye devam etti.İngiltere'ye dolaylı destek ise yine Atlantik ötesinden geldi.Türkiye'nin "Medeniyetler Çatışması"nı çürütecek bir ülke pozisyonunda bulunduğunu belirterek destek çıkanlar ise somut adımlar atmaktan çekindiler.Türkiyeyi hazzeden kesimle hazmetmekte zorluk çeken ülkelerin mücadelesi şeklinde alttan alta süren son birkaç gündeki müzakere tartışmaları Avrupa'nın kendi arasında birlik olamadığını da su yüzüne çıkardı.17 Aralık aralığı taahhütlü sözler veren ülkelerce çiğnendi. "İmtiyazlı üyelik"kavramı koz olarak elde tutuldu. Ki bu noktada ne umarken ne bulduk. Ekonomik vaadleri ve Kıbrıs konusunda verilen sözleri de açtığımızda Türkiye'nin nasıl bir komployla, nasıl bir ikiyüzlülükle karşı karşıya olduğunu daha net görmüş olursunuz.Zaman zaman iyi polis kötü polis oynayan Avrupa Birliği'nin geleceği de tartışma konusu edilmekte.Bu gidişatın iyi bir gidişat olmadığını, Birlik'in daha rasyonel ve reel adımlar atmasını bekleyen Avrupalı akademisyenler ve diplomatlar Türkiye konusunda da kafa karışıklığı yaşıyorlar.Aynı kafa karışıklığı Türk siyasilerinde ve Türk halkında da var."Yeter Artık"noktasına gelen Türk halkının sabrının nereye kadar dayanacağı ise bilinmiyor.Üstüste dayatmalar yaparak Türkiye'nin içte ve dışta elini kolunu bağlayacaksınız ve kendini bu şekilde denize at diyeceksiniz.Türkiye bu noktada düğümleri çözmeye mi gayret edecek yoksa kendini denizin dibine birilerinin atmasını mı bekleyecek. Asıl soru da bu.Türkiye tarihi bir dönemeçten geçmekte. Yolaldığımız bu dönemeçte yaptıklarımız ve yapamadıklarımız tarihe önemli bir not olarak düşülecek.Ucu açık olduğu halde ve tam üyelik garantisi verilmediği bir konumda Avrupa'nın bu korkularını nasıl izah edebilirsiniz?Buzdağının görünen yüzü Avusturya. Geri plandaki siyasiler ve ülkeler ise asıl aktörler.Avusturya'nın dirediği ayak, müzakerelerde anlaşma sağlanmış olsa da, ki sağlanacak,yeni ayak oyunlarını da beraberinde getirecek.
Cevat Kışlalı / diğer yazıları
- Suikastın geri planı / 09.05.2006
- Sessizliğin sesi / 28.03.2006
- 8 Mart Dünya Kadınlar Günü / 08.03.2006
- Hangi ittifak, hangi kadın? / 26.01.2006
- Varoluş mücadelesi / 24.01.2006
- Bu M.E.M'leket bizim / 01.12.2005
- Çözüm mü dediniz? / 27.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 04.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 21.10.2005
- Felaket kapıda / 19.10.2005
- Sessizliğin sesi / 28.03.2006
- 8 Mart Dünya Kadınlar Günü / 08.03.2006
- Hangi ittifak, hangi kadın? / 26.01.2006
- Varoluş mücadelesi / 24.01.2006
- Bu M.E.M'leket bizim / 01.12.2005
- Çözüm mü dediniz? / 27.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 04.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 21.10.2005
- Felaket kapıda / 19.10.2005