Tam 7 yıldır bu ülkeye, başta adı sanı duyulmayan ülkeler olmak üzere dünyanın dört bir tarafından canlı hayvan, karkas et ve saman ithal ediliyor. Hayvancılıkta tamamen ithalata dayalı bir politika uygulanıyor. Suriyeli çobanlar da dahil tüm hayvancılık materyalleri ithal ediliyor.
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Ahmet Eşref Fakıbaba ne kadar "ithalat bizim işimiz değil, en kısa sürede bitireceğiz" dese de ithalat hiç geri vites yapmadan tam gaz devam ediyor.
Her şeyden evvel şu tespiti yapmak gerek diye düşünüyorum sevgili okurlar. Hükümet yetkilileri bu "ithalat"ı bitirmek istiyor mu, istemiyor mu? Eğer istiyorsa aklın yolu bir. Eski yıllarda nasıl karkas et ve canlı hayvan ihraç etmiştik ya da bugün ihracat yapan ülkeler bu işi nasıl başarıyorlar? Olay bu kadar basit. Dünya ölçeğinde bu iş nasıl yapılıyorsa, başarılı ülkeler örnek alınarak pekâlâ tarım ve hayvancılıkta ihracatçı konuma geçilebilir, halkımıza sağlıklı ve ucuz et yedirebiliriz.
Şu an bu ithalat işinden; ne üretici, ne tüketici, ne de kasap kazançlı. Sadece ithalat izni alan birkaç şirket ile bu şirketlere hayvan satacak yabancı şirketler kazanıyor. Şirketlerin dışında kalan tüm kesimler kaybediyor. Hükümet ithalat lobilerinden yana değil de milletinden yana tavır koysa iş kökünden hallolur.
Çözümü bizler ve bağrı yanan çiftçimiz yıllardan beri barım barım bağırarak dile getiriyoruz: "Türkiye'de et sorunu yok ot sorunu var." Meralarımızı ıslah ederek tekrar hayvancılığa kazandırdığımızda yani kaba yem açığını hallettiğimizde; etçi sığır ırkları ve melezlerini yetiştirir, bir de doğan buzağıları kaybetmezsek o zaman kimseye muhtaç olmadan kırmızı etimizi üreten bir ülke haline geliriz. İthalat yaptığımız ülkelerin üç temel özelliği var. Birincisi etçi ırklara ve melezlerine sahip olmaları, ikincisi meralarını kullanmaları? Bir de doğumda ölen buzağı oranlarını sıfıra çekmeleri. Bu üç temel özelliği hallettiğimizde yine eski yıllarda olduğu şekliye karkas et ve canlı hayvan ihraç eder konuma geliriz.
Buzağı ölümlerinin önüne geçmek çok önemli. Buzağı ölümlerinin önüne geçmek belki de hayvancılıkta kökten çözümü ortaya koyacaktır. Türkiye'de, yılda ortalama 4.5 milyon buzağı doğuyor. Buzağıların yüzde 15'i ölüyor. Ölüm oranı yüzde 15'ten 5'e düşürülse 500 bin buzağı ekonomiye kazandırılacağı için sığır ithalatına gerek kalmayacak.
Buzağı ölümlerinin en önemli nedeni hayvan hastalıkları ve hayvan ithalatı ile birlikte hayvan hastalıklarının Türkiye'ye giriyor olması. Şap başta olmak üzere bir çok hastalık buzağı ölümlerinin artmasında çok önemli bir faktör.
Hayvan hastalıkları ve buzağı ölümleri konusunda ciddi çalışmalar yapılır, bizzat takip edilirse, hem yetiştirici hem de ülke kazanır. Et ve sığır ithalatına da gerek kalmaz.
Bu kadar ithalat yetmiyor, karkas et ithal ediliyor. Lop et ithal ediliyor. Koyun, kuzu, keçi ithal ediliyor. İthalatın büyük bölümünü devlet yapıyor. Hemen hepsi de ya sıfır gümrükle ya da çok düşük vergi oranlarıyla yapılıyor. Son olarak yem hammaddelerinin ithalatında gümrük vergileri düşürüldü.
İthalatta da ciddi sıkıntılar var. Hayvan ithal edenler büyük risklerle karşı karşıya kalıyor.
Özetle, neresinden bakarsanız bakın hayvancılık sektörü büyük bir darboğaza sürüklendi. Bugünkü politika ile bu darboğazdan çıkılması mümkün değil. İthalata son verilerek üretim artırılamazsa bu ülkede herkes hayvancılığı, ucuz eti unutsun.
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Ahmet Eşref Fakıbaba ne kadar "ithalat bizim işimiz değil, en kısa sürede bitireceğiz" dese de ithalat hiç geri vites yapmadan tam gaz devam ediyor.
Her şeyden evvel şu tespiti yapmak gerek diye düşünüyorum sevgili okurlar. Hükümet yetkilileri bu "ithalat"ı bitirmek istiyor mu, istemiyor mu? Eğer istiyorsa aklın yolu bir. Eski yıllarda nasıl karkas et ve canlı hayvan ihraç etmiştik ya da bugün ihracat yapan ülkeler bu işi nasıl başarıyorlar? Olay bu kadar basit. Dünya ölçeğinde bu iş nasıl yapılıyorsa, başarılı ülkeler örnek alınarak pekâlâ tarım ve hayvancılıkta ihracatçı konuma geçilebilir, halkımıza sağlıklı ve ucuz et yedirebiliriz.
Şu an bu ithalat işinden; ne üretici, ne tüketici, ne de kasap kazançlı. Sadece ithalat izni alan birkaç şirket ile bu şirketlere hayvan satacak yabancı şirketler kazanıyor. Şirketlerin dışında kalan tüm kesimler kaybediyor. Hükümet ithalat lobilerinden yana değil de milletinden yana tavır koysa iş kökünden hallolur.
Çözümü bizler ve bağrı yanan çiftçimiz yıllardan beri barım barım bağırarak dile getiriyoruz: "Türkiye'de et sorunu yok ot sorunu var." Meralarımızı ıslah ederek tekrar hayvancılığa kazandırdığımızda yani kaba yem açığını hallettiğimizde; etçi sığır ırkları ve melezlerini yetiştirir, bir de doğan buzağıları kaybetmezsek o zaman kimseye muhtaç olmadan kırmızı etimizi üreten bir ülke haline geliriz. İthalat yaptığımız ülkelerin üç temel özelliği var. Birincisi etçi ırklara ve melezlerine sahip olmaları, ikincisi meralarını kullanmaları? Bir de doğumda ölen buzağı oranlarını sıfıra çekmeleri. Bu üç temel özelliği hallettiğimizde yine eski yıllarda olduğu şekliye karkas et ve canlı hayvan ihraç eder konuma geliriz.
Buzağı ölümlerinin önüne geçmek çok önemli. Buzağı ölümlerinin önüne geçmek belki de hayvancılıkta kökten çözümü ortaya koyacaktır. Türkiye'de, yılda ortalama 4.5 milyon buzağı doğuyor. Buzağıların yüzde 15'i ölüyor. Ölüm oranı yüzde 15'ten 5'e düşürülse 500 bin buzağı ekonomiye kazandırılacağı için sığır ithalatına gerek kalmayacak.
Buzağı ölümlerinin en önemli nedeni hayvan hastalıkları ve hayvan ithalatı ile birlikte hayvan hastalıklarının Türkiye'ye giriyor olması. Şap başta olmak üzere bir çok hastalık buzağı ölümlerinin artmasında çok önemli bir faktör.
Hayvan hastalıkları ve buzağı ölümleri konusunda ciddi çalışmalar yapılır, bizzat takip edilirse, hem yetiştirici hem de ülke kazanır. Et ve sığır ithalatına da gerek kalmaz.
Bu kadar ithalat yetmiyor, karkas et ithal ediliyor. Lop et ithal ediliyor. Koyun, kuzu, keçi ithal ediliyor. İthalatın büyük bölümünü devlet yapıyor. Hemen hepsi de ya sıfır gümrükle ya da çok düşük vergi oranlarıyla yapılıyor. Son olarak yem hammaddelerinin ithalatında gümrük vergileri düşürüldü.
İthalatta da ciddi sıkıntılar var. Hayvan ithal edenler büyük risklerle karşı karşıya kalıyor.
Özetle, neresinden bakarsanız bakın hayvancılık sektörü büyük bir darboğaza sürüklendi. Bugünkü politika ile bu darboğazdan çıkılması mümkün değil. İthalata son verilerek üretim artırılamazsa bu ülkede herkes hayvancılığı, ucuz eti unutsun.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Adem Birinci / diğer yazıları
- ‘Ben ve Ali bir nurdan yaratıldık’ / 09.04.2025
- Hz. Fatıma'yı incitmek / 27.03.2025
- Kâbe'nin Rabbine and olsun ki kurtuldum / 23.03.2025
- Kadir gecesi / 21.03.2025
- “Bana sorun” / 18.03.2025
- İmam Ali’nin dilinden Hz. Peygamber / 15.03.2025
- Gayretullah’a dokunmak… / 13.03.2025
- Ben vermekle emrolundum / 06.03.2025
- Her hususta zirve şahsiyet İmam Ali / 28.02.2025
- Allah’ın selam yolladığı Hz. Hatice / 26.02.2025
- Hz. Fatıma'yı incitmek / 27.03.2025
- Kâbe'nin Rabbine and olsun ki kurtuldum / 23.03.2025
- Kadir gecesi / 21.03.2025
- “Bana sorun” / 18.03.2025
- İmam Ali’nin dilinden Hz. Peygamber / 15.03.2025
- Gayretullah’a dokunmak… / 13.03.2025
- Ben vermekle emrolundum / 06.03.2025
- Her hususta zirve şahsiyet İmam Ali / 28.02.2025
- Allah’ın selam yolladığı Hz. Hatice / 26.02.2025