Devlet ve milletimizin birliğine karşılık başlatılan planlı darbenin sekizinci yılındayız.
Her yıl olduğu gibi bu yılda FETÖ'ye karşı aynı cümleler kuruldu. Bütün AKP'li koltuk sahipleri mesajlar yayınladı. Siyasi partiler mesaj yayınladı. Dikkatimi çeken ise bu yıl 'FETÖ'nün siyasi ayağı kim' sorusu neredeyse hiç gündem olmadı. Ama FETÖ ile mücadelede kararlık vurgusunu hemen hepsi yaptı.
Finali ise Sayın Erdoğan yaptı. Sadece üç cümlesini aldım.
"Bugün altını çizerek tekrar sorguluyorum; zalime merhamet mazluma zulümdür."
"15 Temmuz'a 'oyun' diyenleri, 'tiyatro' diyenleri, utanmadan 'danışıklı dövüş' diyenleri de kıyamete kadar affetmeyeceğiz."
"FETÖ'cü hainlere destek verenleri bugün bir kez daha utançla hatırlıyoruz."
Aynen katılıyorum. Bizler zalimlere hep karşı olduk.
Biz kıyamete kadar değil ahirette de affetmeyeceğiz.
Biz alayından utanıyoruz.
Unutturmayacağız
Emin olun, artık vatandaşın derdi 15 Temmuz, Ayasofya filan değil. Vatandaşın derdi geçim, vatandaşın derdi Anadolu'nun planlı göç istilasına maruz bırakılmasıdır.
Diğer taraftan tarihi hakikatler ise hem devletimizin, hem de milletimizin geleceğine ışık olacağı için bunları anlatmakta bizlerin borcudur.
15 Temmuz haftasında kaleme aldığım 5 bölümlük FETÖ belgeseli yazılarımda bu anlayışın tarihi gelişimi ve hedefini özetlemeye çalışmış ve sık sık bu zihniyet ve sahiplerini İsmet İnönü dahil Süleyman Demirel, Bülent Ecevit, Erbakan, Alparslan Türkeş, Turgut Özal, Yıldırım Akbulut, Tansu Çiller, Mesut Yılmaz, Devlet Bahçeli, Abdullah Gül ve Recep Tayyip Erdoğan, çok iyi biliyorlardı, vurgusu yapmıştım.
Aynı şekilde 60'lardan bugüne Milli İstihbarat Teşkilatında başkanlık yapmış Avni Kantan'dan, Mehmet Fuat Doğu'dan, Hakan Fidan'dan İbrihaim Kalın'a kadar hepsi bu anlayışı ve son emir eri Fethullah Gülen'i tanımıyorlar mıydı, diye sormuştum.
1960 yılında genelkurmay başkanı olan Cevdet Sunay'dan, 80 darbecisi Kenan Evren'e, 28 Şubat'ın aktörlüleri İsmail Hakkı Karadayı ve Çevik Bir'e, Hilmi Özkök, Yaşar Büyükanıt, İlker Başbuğ, Necdet Özel, Işık Koşaner ve Hulusi Akar, Hilmi Güler ve Metin Gürak Fethullah Gülen'i tanımıyorlar mıydı?
Emin olun hepsi çok iyi tanıyordu.
Şimdi zor sorular soralım!
Fethullah Gülen ve yapılanmasının (FETÖ) ABD, İsrail, AB, Vatikan fonlarından beslendiğini bilmeyen var mıydı?
Fethullah Gülen ve yapılanmasının (FETÖ) her türlü stratejisini, bu emperyalistler tarafından belirlendiğini bilmeyen var mıydı?
FETÖ'nün sahibinin, ABD olduğunu bilmeyen var mıydı?
15 Temmuz'un proje ve organizatörünün CIA olduğunu bilmeyen var mıydı?
15 Temmuz'un, Büyük Ortadoğu Projesinin ayaklarından biri olduğunu bilmeyen var mıydı?
Hepsi biliyordu. Şimdi hepsi Fethullah Gülen karşıtı, FETÖ karşıtı. Aynı zamanda da hepsi lafta ABD ile AB ile İsrail karşıtı arka planda dost, ortak, müttefik.
Atalarımız ne demişti? 'Dostunu söyle bana, kim olduğunu söyleyeyim sana'. Olay bu kadar net ve açıktır.
Oysa kökleri Said Nursi'ye dayanan Fethullah Gülen hareketinin 1998'de asıl hedefleri için sahaya çıkıp, İslam dinine, milletimizin imanına karşı darbe girişimi başlattı.
Bugün, Gülen ve hareketini lanetleyenler o gün ya alkışlıyor, ya her istediğini veriyor, ya da susuyordu.
O hiç susmadı
Bir tek o hariç. Çünkü o çok iyi biliyordu ki, dini bütünlüğümüzü hedef alanlar yarın milli bütünlüğümüzü de hedef alacaktı ve öyle oldu.
Yani 15 Temmuz önceden hazırlanmış plandı. Görene, köre ne!
Evet, 15 Temmuz darbe girişiminin görünen yüzü FETÖ, yıllardır Türkiye'nin dini ve milli bütünlüğüne yok etmeye yönelik çaba içerisindeydi.
FETÖ bu ihanet adımlarını attığı ve devlette kadrolaştığı dönemde İslam'ı, maske olarak kullandı. İktidarından muhalefetine tüm Türkiye bu maskeye aldanıp ve de aldatıp FETÖ ile iş tutarken, sadece bir kişi, onlara karşı durdu.
O isim Bağımsız Türkiye Partisinin (BTP) ebedi genel başkanı Merhum Prof. Dr. Haydar Baş'tı.
FETÖ elebaşı Fethullah Gülen'in ılımlı İslam, dinlerarası diyalog ve Medeniyetler İttifakı adıyla Türkiye'ye taşıdığı haçlı projelerine karşı bir tek Haydar Baş, hayatını ortaya koydu, her ortamda dini, siyasi, ve tarih delillerle ikaz ve uyarılarda bulundu, milleti uyandırmaya çalıştı.
İlahi hakikatleri Gülen'in yüzüne çarptı
Prof. Dr. Haydar Baş, ilk olarak Gülen'i 1998 yılında Vatikan'a giderek Papa ile görüşmesinden önce uyardı.
Gülen'e, Papa ile görüşmesinden önce bir mektup yazan Haydar Baş, mektubunda tarihi uyarılarda bulundu.
Mektubunda Gülen'in dinlerarası diyalog fitnesini deşifre eden Haydar Baş, şu önemli ifadeleri kullanıyordu:
"Basında ve kamuoyunda müşahede ettiğimiz büyük bir yanlış, Hıristiyan din öncüleriyle yakınlıklar kurulması, karşılıklı dostluk mesajları gönderilmesi ve bu yolda birlik, beraberlik, işbirliği, iyi niyet havasının verilmek istenmesidir.
Hatta son günlerde çıkan bir haberden takip ettiğimize göre bir iftar sofrasında bir Hıristiyan temsilciye dua ettiriliyor. Temsilci duasında teknik bir şekilde Allah Resulünü tanımadığını ifade ediyor. 'Ortak yanımız 'Allah-u Ekberdir. Allah-u Ekber diyelim' diyor.
Şimdi soruyorum; 'Muhammed'ür Rasûlullah' demeden, gerçek manada Allah-u Ekber demek nasıl mümkün olur?
Halbuki küfür olan Hıristiyanlık ile yegâne hakkın, kendisi olan İslam'ın hiçbir ortak yanı yoktur. Küfür ile hak, karanlık ile aydınlık nasıl ortak cihet taşıyabilir?
Kaldı ki küfürde olanların duası makbul olmadığı gibi, böyle bir duayı meşru ve faziletli saymak da itikadî açıdan tehlikelidir.
Bilindiği gibi itikadı konular son derece büyük bir önemi haizdir. Küçük bir açı farkı, vahim neticeler doğurabilir.
Sizden sadır olan küçük bir açı farkı, topluma genişleyerek yansır. Hıristiyanlarla tesis edilmiş gibi görünen samimiyet bağı, muhabbet havası ola ki, gençliğe 'Hıristiyan da olunabilir' kanaatini verirse, bu hatanın tamiri mümkün olamaz.
Kimse de bu vebali kaldıramaz. Bütün bunlar sizin malumunuzdur. Çok iyi biliniz ki, kelime-i tevhid ancak nübüvvetle tamamlanır. Allah Resulünü inkâr edenler, Allah-u Ekber kelimesinde nasıl samimi olabilirler? (devam edecek)
Her yıl olduğu gibi bu yılda FETÖ'ye karşı aynı cümleler kuruldu. Bütün AKP'li koltuk sahipleri mesajlar yayınladı. Siyasi partiler mesaj yayınladı. Dikkatimi çeken ise bu yıl 'FETÖ'nün siyasi ayağı kim' sorusu neredeyse hiç gündem olmadı. Ama FETÖ ile mücadelede kararlık vurgusunu hemen hepsi yaptı.
Finali ise Sayın Erdoğan yaptı. Sadece üç cümlesini aldım.
"Bugün altını çizerek tekrar sorguluyorum; zalime merhamet mazluma zulümdür."
"15 Temmuz'a 'oyun' diyenleri, 'tiyatro' diyenleri, utanmadan 'danışıklı dövüş' diyenleri de kıyamete kadar affetmeyeceğiz."
"FETÖ'cü hainlere destek verenleri bugün bir kez daha utançla hatırlıyoruz."
Aynen katılıyorum. Bizler zalimlere hep karşı olduk.
Biz kıyamete kadar değil ahirette de affetmeyeceğiz.
Biz alayından utanıyoruz.
Unutturmayacağız
Emin olun, artık vatandaşın derdi 15 Temmuz, Ayasofya filan değil. Vatandaşın derdi geçim, vatandaşın derdi Anadolu'nun planlı göç istilasına maruz bırakılmasıdır.
Diğer taraftan tarihi hakikatler ise hem devletimizin, hem de milletimizin geleceğine ışık olacağı için bunları anlatmakta bizlerin borcudur.
15 Temmuz haftasında kaleme aldığım 5 bölümlük FETÖ belgeseli yazılarımda bu anlayışın tarihi gelişimi ve hedefini özetlemeye çalışmış ve sık sık bu zihniyet ve sahiplerini İsmet İnönü dahil Süleyman Demirel, Bülent Ecevit, Erbakan, Alparslan Türkeş, Turgut Özal, Yıldırım Akbulut, Tansu Çiller, Mesut Yılmaz, Devlet Bahçeli, Abdullah Gül ve Recep Tayyip Erdoğan, çok iyi biliyorlardı, vurgusu yapmıştım.
Aynı şekilde 60'lardan bugüne Milli İstihbarat Teşkilatında başkanlık yapmış Avni Kantan'dan, Mehmet Fuat Doğu'dan, Hakan Fidan'dan İbrihaim Kalın'a kadar hepsi bu anlayışı ve son emir eri Fethullah Gülen'i tanımıyorlar mıydı, diye sormuştum.
1960 yılında genelkurmay başkanı olan Cevdet Sunay'dan, 80 darbecisi Kenan Evren'e, 28 Şubat'ın aktörlüleri İsmail Hakkı Karadayı ve Çevik Bir'e, Hilmi Özkök, Yaşar Büyükanıt, İlker Başbuğ, Necdet Özel, Işık Koşaner ve Hulusi Akar, Hilmi Güler ve Metin Gürak Fethullah Gülen'i tanımıyorlar mıydı?
Emin olun hepsi çok iyi tanıyordu.
Şimdi zor sorular soralım!
Fethullah Gülen ve yapılanmasının (FETÖ) ABD, İsrail, AB, Vatikan fonlarından beslendiğini bilmeyen var mıydı?
Fethullah Gülen ve yapılanmasının (FETÖ) her türlü stratejisini, bu emperyalistler tarafından belirlendiğini bilmeyen var mıydı?
FETÖ'nün sahibinin, ABD olduğunu bilmeyen var mıydı?
15 Temmuz'un proje ve organizatörünün CIA olduğunu bilmeyen var mıydı?
15 Temmuz'un, Büyük Ortadoğu Projesinin ayaklarından biri olduğunu bilmeyen var mıydı?
Hepsi biliyordu. Şimdi hepsi Fethullah Gülen karşıtı, FETÖ karşıtı. Aynı zamanda da hepsi lafta ABD ile AB ile İsrail karşıtı arka planda dost, ortak, müttefik.
Atalarımız ne demişti? 'Dostunu söyle bana, kim olduğunu söyleyeyim sana'. Olay bu kadar net ve açıktır.
Oysa kökleri Said Nursi'ye dayanan Fethullah Gülen hareketinin 1998'de asıl hedefleri için sahaya çıkıp, İslam dinine, milletimizin imanına karşı darbe girişimi başlattı.
Bugün, Gülen ve hareketini lanetleyenler o gün ya alkışlıyor, ya her istediğini veriyor, ya da susuyordu.
O hiç susmadı
Bir tek o hariç. Çünkü o çok iyi biliyordu ki, dini bütünlüğümüzü hedef alanlar yarın milli bütünlüğümüzü de hedef alacaktı ve öyle oldu.
Yani 15 Temmuz önceden hazırlanmış plandı. Görene, köre ne!
Evet, 15 Temmuz darbe girişiminin görünen yüzü FETÖ, yıllardır Türkiye'nin dini ve milli bütünlüğüne yok etmeye yönelik çaba içerisindeydi.
FETÖ bu ihanet adımlarını attığı ve devlette kadrolaştığı dönemde İslam'ı, maske olarak kullandı. İktidarından muhalefetine tüm Türkiye bu maskeye aldanıp ve de aldatıp FETÖ ile iş tutarken, sadece bir kişi, onlara karşı durdu.
O isim Bağımsız Türkiye Partisinin (BTP) ebedi genel başkanı Merhum Prof. Dr. Haydar Baş'tı.
FETÖ elebaşı Fethullah Gülen'in ılımlı İslam, dinlerarası diyalog ve Medeniyetler İttifakı adıyla Türkiye'ye taşıdığı haçlı projelerine karşı bir tek Haydar Baş, hayatını ortaya koydu, her ortamda dini, siyasi, ve tarih delillerle ikaz ve uyarılarda bulundu, milleti uyandırmaya çalıştı.
İlahi hakikatleri Gülen'in yüzüne çarptı
Prof. Dr. Haydar Baş, ilk olarak Gülen'i 1998 yılında Vatikan'a giderek Papa ile görüşmesinden önce uyardı.
Gülen'e, Papa ile görüşmesinden önce bir mektup yazan Haydar Baş, mektubunda tarihi uyarılarda bulundu.
Mektubunda Gülen'in dinlerarası diyalog fitnesini deşifre eden Haydar Baş, şu önemli ifadeleri kullanıyordu:
"Basında ve kamuoyunda müşahede ettiğimiz büyük bir yanlış, Hıristiyan din öncüleriyle yakınlıklar kurulması, karşılıklı dostluk mesajları gönderilmesi ve bu yolda birlik, beraberlik, işbirliği, iyi niyet havasının verilmek istenmesidir.
Hatta son günlerde çıkan bir haberden takip ettiğimize göre bir iftar sofrasında bir Hıristiyan temsilciye dua ettiriliyor. Temsilci duasında teknik bir şekilde Allah Resulünü tanımadığını ifade ediyor. 'Ortak yanımız 'Allah-u Ekberdir. Allah-u Ekber diyelim' diyor.
Şimdi soruyorum; 'Muhammed'ür Rasûlullah' demeden, gerçek manada Allah-u Ekber demek nasıl mümkün olur?
Halbuki küfür olan Hıristiyanlık ile yegâne hakkın, kendisi olan İslam'ın hiçbir ortak yanı yoktur. Küfür ile hak, karanlık ile aydınlık nasıl ortak cihet taşıyabilir?
Kaldı ki küfürde olanların duası makbul olmadığı gibi, böyle bir duayı meşru ve faziletli saymak da itikadî açıdan tehlikelidir.
Bilindiği gibi itikadı konular son derece büyük bir önemi haizdir. Küçük bir açı farkı, vahim neticeler doğurabilir.
Sizden sadır olan küçük bir açı farkı, topluma genişleyerek yansır. Hıristiyanlarla tesis edilmiş gibi görünen samimiyet bağı, muhabbet havası ola ki, gençliğe 'Hıristiyan da olunabilir' kanaatini verirse, bu hatanın tamiri mümkün olamaz.
Kimse de bu vebali kaldıramaz. Bütün bunlar sizin malumunuzdur. Çok iyi biliniz ki, kelime-i tevhid ancak nübüvvetle tamamlanır. Allah Resulünü inkâr edenler, Allah-u Ekber kelimesinde nasıl samimi olabilirler? (devam edecek)
Akın Aydın / diğer yazıları
- Yalan ve talan aynen devam ediyor / 12.12.2024
- Saddam, Kaddafi, Esad gitti, sırada kim var? / 11.12.2024
- Esad gitti diye sevinelim mi? / 10.12.2024
- Erdoğan’ın önünde iki yol vardı. O, BOP’u seçti / 09.12.2024
- Yalan söylediler / 08.12.2024
- Mehmet Şimşek’ten Berat Albayrak tekerlemesi / 07.12.2024
- Ehl-i Beyt'i sevenlerin özellikleri imamet hakikati / 06.12.2024
- Erdoğan ile Esad empatisi yapalım mı? / 05.12.2024
- Ahmaklığın bu kadarı da fazla ama / 04.12.2024
- Abdullah Öcalan, Bahçeli’den de, Erdoğan’dan da basiretliymiş / 02.12.2024
- Saddam, Kaddafi, Esad gitti, sırada kim var? / 11.12.2024
- Esad gitti diye sevinelim mi? / 10.12.2024
- Erdoğan’ın önünde iki yol vardı. O, BOP’u seçti / 09.12.2024
- Yalan söylediler / 08.12.2024
- Mehmet Şimşek’ten Berat Albayrak tekerlemesi / 07.12.2024
- Ehl-i Beyt'i sevenlerin özellikleri imamet hakikati / 06.12.2024
- Erdoğan ile Esad empatisi yapalım mı? / 05.12.2024
- Ahmaklığın bu kadarı da fazla ama / 04.12.2024
- Abdullah Öcalan, Bahçeli’den de, Erdoğan’dan da basiretliymiş / 02.12.2024