AKP siyasetinin bu "Özgür Suriye Ordusu" ya da "Suriyeli muhalifler" sevdasını anlamak mümkün değil. Bu uğurda ülke, büyük bir savaşın içine çekiliyor ve maalesef bugün güneydoğusunda yaşanan terörle bile mücadele etmekten aciz bir durumdayken böyle bir savaşın ne anlama geleceği malum?
Suriye'nin kuzeyinde yaşanan gelişmeleri şöyle bir özetleyelim: Türkiye, Rus uçağını düşürene kadar, Rusya sadece Esad yönetimini destekliyor ve Suriye'nin toprak bütünlüğünü koruma noktasında adımlar atıyordu. Uçak düşürüldü ve bu hadiseden sonra Rusya'nın ABD ile PYD konusunda anlaştığını ve bu konuda Esad'ı da ikna ettiğini görüyoruz.
Yani Türkiye bugün terörist ilan ettiği ve de Miniğ Havalimanını ele geçirdiği için de Fırtına topları ile vurduğu PYD için dün neler yapmadı ki? 29 Ekim 2014 tarihinde PYD'ye destek amaçlı Kobani'ye geçmek isteyen Peşmergeye topraklarını açtı, sonra da Rus uçağını düşürerek, Rusya'nın ABD ile PYD konusunda anlaşmasını sağladı.
Bugünkü PYD'yi oluşturan ve güçlendiren Türkiye siyaseti, bugün PYD Miniğ havalimanını ele geçirdi, Azez'e gidiyor diye kıyameti kopartıyor, savaş tellallığı yapıyor!
ABD ve Rusya anlaştı dedik, 25 Şubata ertelenen Cenevre toplantısına kadar PYD'nin de Esad yönetiminin de sınırlarının kesinleşmesi isteniyor. Cenevre ise bu sınırların resmi ilanı olacak. Rusya'nın hava operasyonları yardımıyla Esad'ın ordusu Halep'in doğusundan kuzeye doğru ilerledi ve Zehra ve Nubul kasabalarını ÖSO'nun elinden alarak muhaliflerin Türkiye'den gelen ikmal yollarını kesti.
Halep'in kuzeyinden Afrin'e doğru çizilen bu şerit, PYD ile Esad yönetiminin sınırı olacak. Bu şeridin güneyinde kalan bölgeyi Esad ele geçirecek, kuzeyinde kalan kısmı da PYD ele geçirecek. Zaten PYD'nin stratejik Miniğ Havalimanını ele geçirmesi ve Azez'e yönelmesi de bunu gösteriyor.
Yaşanan bu gelişmelerin de bir ABD-İsrail stratejisi ve planı olduğunu görmek zorundayız. Kobani süreciyle PYD'yi Barzanileştiren ABD, Rus uçağının düşürülmesi senaryosuyla da karşısında olan Rusya'yı da yanına aldı, kendisini pasif, Rusya'yı da PYD konusunda aktif bir noktaya taşıdı.
Kim ne düşünürse düşünsün ya da planlarsa planlasın, sonuç Suriye'deki Büyük İsrail'in kurulması şeklinde zuhur ediyor. Ve Suriye'nin kuzeyinde planlanan Büyük İsrail koridoru hızla tamamlanıyor.
Tabi burada Cerablus ve Azez'in Yahudi Barzani kontrollü, ABD-İsrail güdümlü PYD'nin eline geçmesinden sonra koridorun tamamlanması için bir adım daha gerekiyor, o da Hatay?
AKP hükümetinin ilk dışişleri bakanlarından, bölgede 12 yıl bürokrat olarak görev yapmış olan Yaşar Yakış'ın geçtiğimiz hafta yaptığı açıklamalar oldukça önemliydi.
Yakış, "Cerablus-Azez'i alalım derken Hatay'ı kaybedebiliriz" dedi.
Yakış'ın ifadeleri şöyle: "TSK Suriye'ye girse bile bir müddet sonra geri çıkmak zorunda kalacak. Dünya müdahaleyi kabullenmez. Sınırı tek taraflı yeniden düzenlemesine de izin vermez. Dahası eğer Türk askeri cephede bozguna uğrarsa Suriye, Hatay'ın kendisine ait olduğu konusunu yeniden gündeme getirebilir. Dimyat'a pirince giderken evdeki bulgurdan olabiliriz."
AB ve ABD'den gelen açıklamalar da Dünyanın böyle bir müdahaleyi kabullenmeyeceğini açıkça gösteriyor. ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden Türk ordusunun bölgeye yaptığı top atışlarını durdurması yönünde çağrı yaptı. AB Güvenlik ve Dış Politika Yüksek Temsilcisi Federica Mogherini ise Türkiye'ye çağrıda bulunarak, Suriye'de YPG güçlerine yönelik bombardımanın durdurulmasını talep etti. Mogherini, "Sadece birkaç gün önce, Türkiye dâhil hepimiz bir masanın etrafına oturduk ve gerilimi azaltmak ve 'şiddeti durdurmak' için adım atmaya karar verdik" dedi.
Çatışma ihtimaline karşın Yakış, "Çatışma pek tabii mümkün. Uçağı düşürülen Ruslar Ankara'ya ağır bir karşılık vermek için Türk askerinin Suriye'ye girmesini bekliyor" ifadelerini kullandı.
Peki, NATO bize destek olur mu? Yakış bu soruya, "(Saldırıya uğrayan üye ülkeye yardım edilmesini öngören) NATO'nun 5. maddesi işletilmeyebilir. Saldırı bizden olacağı için İttifak bizi savunmayabilir" cevabını veriyor.
Peki, Arap dünyası buna ne der? Sorusuna da "Araplar sokağındaki Osmanlı karşıtlığı silinmiş değil. Türk askeri Başika'da olduğu gibi Suriye'de de istenmeyen adam ilan edilecektir. Gerekçe ne olursa olsun Türkiye'nin Suriye'ye girmesine karşı duracaklardır" cevabını veriyor.
Her ne kadar en ufak bir savaş tecrübesi olmayan Suud'un gazıyla bizi bir ateşin içine çekmeye çalışsalar da, bizi bu ateşe itenlerin hiçbirisinin arkamızda olmayacağı kesin.
Böyle bir süreç, Türkiye'deki bölünme sürecini hızlandıracaktır, daha da ötesi işgal sürecini başlatacaktır, siyasilerimiz Saddam'ın kaderini yaşayacaktır, en yakın gelişme olarak da Hatay Büyük İsrail'e kurban edilecektir.
Bu zifiri karanlıktan çıkışın tek yolu Bağımsız Türkiye Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş'ın Sosyal Devlet-Milli Devlet tezi ve bunun temeli olan Milli Ekonomi Modeli'dir.
Ama Türk milleti "llaki biz kaderi yaşamak istiyoruz" derlerse de diyeceğimiz bir şey yok, kendi düşen ağlamaz.
Suriye'nin kuzeyinde yaşanan gelişmeleri şöyle bir özetleyelim: Türkiye, Rus uçağını düşürene kadar, Rusya sadece Esad yönetimini destekliyor ve Suriye'nin toprak bütünlüğünü koruma noktasında adımlar atıyordu. Uçak düşürüldü ve bu hadiseden sonra Rusya'nın ABD ile PYD konusunda anlaştığını ve bu konuda Esad'ı da ikna ettiğini görüyoruz.
Yani Türkiye bugün terörist ilan ettiği ve de Miniğ Havalimanını ele geçirdiği için de Fırtına topları ile vurduğu PYD için dün neler yapmadı ki? 29 Ekim 2014 tarihinde PYD'ye destek amaçlı Kobani'ye geçmek isteyen Peşmergeye topraklarını açtı, sonra da Rus uçağını düşürerek, Rusya'nın ABD ile PYD konusunda anlaşmasını sağladı.
Bugünkü PYD'yi oluşturan ve güçlendiren Türkiye siyaseti, bugün PYD Miniğ havalimanını ele geçirdi, Azez'e gidiyor diye kıyameti kopartıyor, savaş tellallığı yapıyor!
ABD ve Rusya anlaştı dedik, 25 Şubata ertelenen Cenevre toplantısına kadar PYD'nin de Esad yönetiminin de sınırlarının kesinleşmesi isteniyor. Cenevre ise bu sınırların resmi ilanı olacak. Rusya'nın hava operasyonları yardımıyla Esad'ın ordusu Halep'in doğusundan kuzeye doğru ilerledi ve Zehra ve Nubul kasabalarını ÖSO'nun elinden alarak muhaliflerin Türkiye'den gelen ikmal yollarını kesti.
Halep'in kuzeyinden Afrin'e doğru çizilen bu şerit, PYD ile Esad yönetiminin sınırı olacak. Bu şeridin güneyinde kalan bölgeyi Esad ele geçirecek, kuzeyinde kalan kısmı da PYD ele geçirecek. Zaten PYD'nin stratejik Miniğ Havalimanını ele geçirmesi ve Azez'e yönelmesi de bunu gösteriyor.
Yaşanan bu gelişmelerin de bir ABD-İsrail stratejisi ve planı olduğunu görmek zorundayız. Kobani süreciyle PYD'yi Barzanileştiren ABD, Rus uçağının düşürülmesi senaryosuyla da karşısında olan Rusya'yı da yanına aldı, kendisini pasif, Rusya'yı da PYD konusunda aktif bir noktaya taşıdı.
Kim ne düşünürse düşünsün ya da planlarsa planlasın, sonuç Suriye'deki Büyük İsrail'in kurulması şeklinde zuhur ediyor. Ve Suriye'nin kuzeyinde planlanan Büyük İsrail koridoru hızla tamamlanıyor.
Tabi burada Cerablus ve Azez'in Yahudi Barzani kontrollü, ABD-İsrail güdümlü PYD'nin eline geçmesinden sonra koridorun tamamlanması için bir adım daha gerekiyor, o da Hatay?
AKP hükümetinin ilk dışişleri bakanlarından, bölgede 12 yıl bürokrat olarak görev yapmış olan Yaşar Yakış'ın geçtiğimiz hafta yaptığı açıklamalar oldukça önemliydi.
Yakış, "Cerablus-Azez'i alalım derken Hatay'ı kaybedebiliriz" dedi.
Yakış'ın ifadeleri şöyle: "TSK Suriye'ye girse bile bir müddet sonra geri çıkmak zorunda kalacak. Dünya müdahaleyi kabullenmez. Sınırı tek taraflı yeniden düzenlemesine de izin vermez. Dahası eğer Türk askeri cephede bozguna uğrarsa Suriye, Hatay'ın kendisine ait olduğu konusunu yeniden gündeme getirebilir. Dimyat'a pirince giderken evdeki bulgurdan olabiliriz."
AB ve ABD'den gelen açıklamalar da Dünyanın böyle bir müdahaleyi kabullenmeyeceğini açıkça gösteriyor. ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden Türk ordusunun bölgeye yaptığı top atışlarını durdurması yönünde çağrı yaptı. AB Güvenlik ve Dış Politika Yüksek Temsilcisi Federica Mogherini ise Türkiye'ye çağrıda bulunarak, Suriye'de YPG güçlerine yönelik bombardımanın durdurulmasını talep etti. Mogherini, "Sadece birkaç gün önce, Türkiye dâhil hepimiz bir masanın etrafına oturduk ve gerilimi azaltmak ve 'şiddeti durdurmak' için adım atmaya karar verdik" dedi.
Çatışma ihtimaline karşın Yakış, "Çatışma pek tabii mümkün. Uçağı düşürülen Ruslar Ankara'ya ağır bir karşılık vermek için Türk askerinin Suriye'ye girmesini bekliyor" ifadelerini kullandı.
Peki, NATO bize destek olur mu? Yakış bu soruya, "(Saldırıya uğrayan üye ülkeye yardım edilmesini öngören) NATO'nun 5. maddesi işletilmeyebilir. Saldırı bizden olacağı için İttifak bizi savunmayabilir" cevabını veriyor.
Peki, Arap dünyası buna ne der? Sorusuna da "Araplar sokağındaki Osmanlı karşıtlığı silinmiş değil. Türk askeri Başika'da olduğu gibi Suriye'de de istenmeyen adam ilan edilecektir. Gerekçe ne olursa olsun Türkiye'nin Suriye'ye girmesine karşı duracaklardır" cevabını veriyor.
Her ne kadar en ufak bir savaş tecrübesi olmayan Suud'un gazıyla bizi bir ateşin içine çekmeye çalışsalar da, bizi bu ateşe itenlerin hiçbirisinin arkamızda olmayacağı kesin.
Böyle bir süreç, Türkiye'deki bölünme sürecini hızlandıracaktır, daha da ötesi işgal sürecini başlatacaktır, siyasilerimiz Saddam'ın kaderini yaşayacaktır, en yakın gelişme olarak da Hatay Büyük İsrail'e kurban edilecektir.
Bu zifiri karanlıktan çıkışın tek yolu Bağımsız Türkiye Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş'ın Sosyal Devlet-Milli Devlet tezi ve bunun temeli olan Milli Ekonomi Modeli'dir.
Ama Türk milleti "llaki biz kaderi yaşamak istiyoruz" derlerse de diyeceğimiz bir şey yok, kendi düşen ağlamaz.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Murat Çabas / diğer yazıları
- Don felaketi tarımı vurdu, peki şimdi ne olacak? / 17.04.2025
- Prof. Dr. Haydar Baş’ı tanımak sorumluluk gerektirir / 16.04.2025
- 'O'nun yetiştirdikleri bu vatanın garantörleri, bu milletin yılmaz savunucularıdır' / 14.04.2025
- Birlik ve beraberliğe adanmış bir ömür / 12.04.2025
- Öcalan açılımı, terörsüz Türkiye’ye götürür mü? / 10.04.2025
- Siyasette 3. yol tek seçenek / 09.04.2025
- Milli Ekonomi Modeli’ne artık duyarsız kalabilir miyiz? / 08.04.2025
- Trump yeni gümrük tarifeleriyle neyi amaçlıyor? / 05.04.2025
- Kıbrıs sürecinde düşmanlık ve müzakere aynı anda! / 04.04.2025
- Orta Doğu’da Trump’ın planı işliyor / 03.04.2025
- Prof. Dr. Haydar Baş’ı tanımak sorumluluk gerektirir / 16.04.2025
- 'O'nun yetiştirdikleri bu vatanın garantörleri, bu milletin yılmaz savunucularıdır' / 14.04.2025
- Birlik ve beraberliğe adanmış bir ömür / 12.04.2025
- Öcalan açılımı, terörsüz Türkiye’ye götürür mü? / 10.04.2025
- Siyasette 3. yol tek seçenek / 09.04.2025
- Milli Ekonomi Modeli’ne artık duyarsız kalabilir miyiz? / 08.04.2025
- Trump yeni gümrük tarifeleriyle neyi amaçlıyor? / 05.04.2025
- Kıbrıs sürecinde düşmanlık ve müzakere aynı anda! / 04.04.2025
- Orta Doğu’da Trump’ın planı işliyor / 03.04.2025