18. Yüzyıldan itibaren Osmanlı Devleti’nin her alanda hızlı bir çöküşe girmesiyle beraber Avrupa devletleri imparatorluğu paylaşma planlarını devreye koymaya başladılar. Başta İngiltere, Fransa ve Rusya olmak üzere kendi aralarındaki müzakerelerde paylaşımda anlaşamadıklarından bu sürenin biraz uzadığı zamanlarda Osmanlıya “hasta adam” ismi takılmıştı. Mirası pay edilecek hasta adamın ölümü için gün sayılıyor ve adeta dalga geçiyorlardı.
Sapasağlam bütün dünyayı titreten adam nasıl hastalanmıştı? Ölümcül mikrop dillere destan devlete nerden sirayet etmişti? Kısaca belirtmek gerekiyorsa 1854 Kırım Savaşı’nın finansmanı için alınan ilk borçlar sonun başlangıcı oldu. Sonrası malum gelişmeler; ödenemeyen faizler, Duyun-u Umumiye’nin kurulması ve devletin başta gümrük vergileri başta olmak üzere bütün gelirlerine el konması batışın habercileriydi. Böyle bir ortamda hasta adam günbegün eriyerek 1918 yılında Mondros mütarekesiyle beraber 1920’de Sevr kefeniyle defnedildi.
Bu kısa hatırlatmayı yapmama AB Bakanı Egemen Bağış’ın açıklamaları neden oldu. Geçen gün AB ilerleme raporuna esip gürledi. Bu karne değildir dedi. Evet, karne olmadığını herkes biliyor. Ama Bakanımız çok sertti, hızını alamadı. 200 yıl önce bize hasta diyenlerden intikamımızı bir güzel aldı. Ecdadımızın ruhunu şad eyledi! Bu sefer AB’yi hasta adam olmaktan öte fiziken demekle kalmadı ruh hastası da ilan ediverdi. Buraya kadar da çok güzel. Açıklamaların devamında “bundan sonra hem fiziken hem de ruhen hasta olan AB’ye girişimizi iptal ediyor, Bakanlığımızı da fesh ediyoruz” ifadelerini beklersiniz doğal olarak. Cümleler oraya doğru giderken birden tam bir U dönüşüyle “hasta adam hasta amma reçeteleri doğru olduğundan, o reçeteyi uygulamaya devam edeceğiz.” Neymiş efendim AB’yi bir diyetisyene benzetmiş te diyetisyen kendine bakmasa bile biz kendimizi hastalığa sebep olan ve iyileştirmeyen reçeteyle tedavi edecekmişiz. Kelin ilacı olsa başına sürerdi. Eğer reçete doğru olsaydı AB kendini kurtarırdı. Bakan beye sormak lazım Allah korusun hastalandığınızda fiziken ve ruhen hasta olan bir doktora gidip muayene olur musunuz? İsterseniz bu soruyu aynı zamanda amcanız olan hemşerimiz meşhur hekim Dr. Feridun Bağış’a da sorabilirsiniz. Kendisi Siirt’te yaklaşık 50 yıldır hekimlik yaparak binlerce insanın tedavisine vesile olmuştur. Fiziken ve özellikle ruh hastası bir hekim hastasını tedavi edebilir mi? Böyle bir hekime muayene olmak ve reçetesini uygulamak tıbben bir fayda sağlar mı? Kaldı ki benim bildiğim böyle birini dünyanın hiçbir yerinde bile bile kesinlikle hekim yapmazlar.
Sayın Bağış’ın yaptığı tespit aslında doğrudur. AB ve ABD uzun süredir ölümcül bir hastalığa tutulmuşlardır. Bu hastalığın adı “kapitalizm ve emperyalizm” hastalığıdır. Bu mikroplar Batı âlemini kemirerek bitirmişlerdir. Asıl ilginç olan AKP’yi ruh hastası bir doktora mahkûm edecek kadar bir fikir ve çözüm fukaralığına düşmesidir. Yanı başında dört başı mamur bir mütehassıs Prof. Dr. Haydar Baş’ı görmezsen, Milli Ekonomi Modeli ki, dünyanın saygın akademisyenleri tarafında onaylanmış bir reçeteyi uygulamazsan hastalıklı ortamlarda şaşkına dönersiniz.
Ruh hastası ilan edilen AB’nin kapısından ayrılmayanların akıl ve beden sağlıkları konusundaki yorumları okuyucularımızın takdirine bırakıyorum.
Sapasağlam bütün dünyayı titreten adam nasıl hastalanmıştı? Ölümcül mikrop dillere destan devlete nerden sirayet etmişti? Kısaca belirtmek gerekiyorsa 1854 Kırım Savaşı’nın finansmanı için alınan ilk borçlar sonun başlangıcı oldu. Sonrası malum gelişmeler; ödenemeyen faizler, Duyun-u Umumiye’nin kurulması ve devletin başta gümrük vergileri başta olmak üzere bütün gelirlerine el konması batışın habercileriydi. Böyle bir ortamda hasta adam günbegün eriyerek 1918 yılında Mondros mütarekesiyle beraber 1920’de Sevr kefeniyle defnedildi.
Bu kısa hatırlatmayı yapmama AB Bakanı Egemen Bağış’ın açıklamaları neden oldu. Geçen gün AB ilerleme raporuna esip gürledi. Bu karne değildir dedi. Evet, karne olmadığını herkes biliyor. Ama Bakanımız çok sertti, hızını alamadı. 200 yıl önce bize hasta diyenlerden intikamımızı bir güzel aldı. Ecdadımızın ruhunu şad eyledi! Bu sefer AB’yi hasta adam olmaktan öte fiziken demekle kalmadı ruh hastası da ilan ediverdi. Buraya kadar da çok güzel. Açıklamaların devamında “bundan sonra hem fiziken hem de ruhen hasta olan AB’ye girişimizi iptal ediyor, Bakanlığımızı da fesh ediyoruz” ifadelerini beklersiniz doğal olarak. Cümleler oraya doğru giderken birden tam bir U dönüşüyle “hasta adam hasta amma reçeteleri doğru olduğundan, o reçeteyi uygulamaya devam edeceğiz.” Neymiş efendim AB’yi bir diyetisyene benzetmiş te diyetisyen kendine bakmasa bile biz kendimizi hastalığa sebep olan ve iyileştirmeyen reçeteyle tedavi edecekmişiz. Kelin ilacı olsa başına sürerdi. Eğer reçete doğru olsaydı AB kendini kurtarırdı. Bakan beye sormak lazım Allah korusun hastalandığınızda fiziken ve ruhen hasta olan bir doktora gidip muayene olur musunuz? İsterseniz bu soruyu aynı zamanda amcanız olan hemşerimiz meşhur hekim Dr. Feridun Bağış’a da sorabilirsiniz. Kendisi Siirt’te yaklaşık 50 yıldır hekimlik yaparak binlerce insanın tedavisine vesile olmuştur. Fiziken ve özellikle ruh hastası bir hekim hastasını tedavi edebilir mi? Böyle bir hekime muayene olmak ve reçetesini uygulamak tıbben bir fayda sağlar mı? Kaldı ki benim bildiğim böyle birini dünyanın hiçbir yerinde bile bile kesinlikle hekim yapmazlar.
Sayın Bağış’ın yaptığı tespit aslında doğrudur. AB ve ABD uzun süredir ölümcül bir hastalığa tutulmuşlardır. Bu hastalığın adı “kapitalizm ve emperyalizm” hastalığıdır. Bu mikroplar Batı âlemini kemirerek bitirmişlerdir. Asıl ilginç olan AKP’yi ruh hastası bir doktora mahkûm edecek kadar bir fikir ve çözüm fukaralığına düşmesidir. Yanı başında dört başı mamur bir mütehassıs Prof. Dr. Haydar Baş’ı görmezsen, Milli Ekonomi Modeli ki, dünyanın saygın akademisyenleri tarafında onaylanmış bir reçeteyi uygulamazsan hastalıklı ortamlarda şaşkına dönersiniz.
Ruh hastası ilan edilen AB’nin kapısından ayrılmayanların akıl ve beden sağlıkları konusundaki yorumları okuyucularımızın takdirine bırakıyorum.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Cihat Tekin / diğer yazıları
- İkinci Trump dönemi nelere gebe? / 11.11.2024
- İç cephe nasıl tahkim edilir? / 04.11.2024
- Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu / 03.11.2024
- Çözüm değil çözülme süreci / 25.10.2024
- Hazine üzerinde oturan dilenci olmayalım / 20.10.2024
- Hizbullah, İsrail'i frenlemeye devam ediyor -2- / 13.10.2024
- Hizbullah, İsrail'i frenlemeye devam ediyor / 06.10.2024
- Siper savaşları out Siber savaşları in / 23.09.2024
- Açlık sınırı = asgari ücret + 10.268 TL / 19.09.2024
- Lütfen herkes işini yapsın / 14.09.2024
- İç cephe nasıl tahkim edilir? / 04.11.2024
- Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu / 03.11.2024
- Çözüm değil çözülme süreci / 25.10.2024
- Hazine üzerinde oturan dilenci olmayalım / 20.10.2024
- Hizbullah, İsrail'i frenlemeye devam ediyor -2- / 13.10.2024
- Hizbullah, İsrail'i frenlemeye devam ediyor / 06.10.2024
- Siper savaşları out Siber savaşları in / 23.09.2024
- Açlık sınırı = asgari ücret + 10.268 TL / 19.09.2024
- Lütfen herkes işini yapsın / 14.09.2024