Yıllardan beri, "biz bir delikten iki defa ısırılmayız" dediler. Ama gelinen noktada ısırılmadık yer kalmadı. Kendileri ısırılsa sorun yok ama ısırılan, zehirlenen Türkiye ve Türk Milleti.
Bakın! Yıllardan beri meydanlarda, ekranlarda, 'bizi oyalıyorlar, samimi davranmıyorlar, ikili oynuyorlar, eğer AB bir inanç birliği ise söyleyin bilelim, gerekirse tam üyelik imzasını bir daha düşünürüz, referanduma götürürüz' gibi nice cümlelerle AB'yi, milletimize şikayet ettiler.
Ama bir AB üyesi ülkenin yetkilisi ülkemize geldiğinde veya bizimkiler, Avrupa'ya gittiğinde, 'AB hedefimizden asla vaz geçmedik, AB'nin güvenliği Türkiye'den başlar' gibi tam teslimiyetçi cümleler kurdular.
Bıktık bu oyundan, bıktık bu ikili duruştan, bıktık kullanılmaktan. Biz, AB'ye yalakalık yapacak, kapıkulu olacak bir millet ve devlet değiliz. Ama birileri halinden memnun ki hala aynı senaryoya devam ediyorlar.
NATO zirvesinde, ülkemize verilen Afganistan'da jandarmalık göreviydi. Onun dışında tek bir menfi karar çıkmadı.
Ardında AB liderler zirvesi gerçekleştirildi. Bizimkiler umutluydu. Hatta Alman dışişleri bakanı da bu umutları arttırmıştı.
Alman Dışişleri Bakanı, Türkiye'nin mültecilerin bakımını üstlenerek bizi çok büyük yükten kurtardılar. Bunu takdir etmeliyiz ve bir miktarda para vermeliyiz, şeklinde açıklama yaptı.
Bu sözleri söyleyen ülke 2020'ye kadar son dört yılda dünyada en fazla cari fazla veren ülke. 2020'de Çin 310 milyar dolar cari fazla verirken Almanya 261 milyar dolar cari fazla ile ikinci oldu. Takdir edilen ise parası pul olmuş, borca batırılmış Türkiye.
Türkiye bu yükü niçin kabul ediyor?
Suriye Devlet Başkanı Eset, yurt dışındaki vatandaşlarının, topraklarına geri dönmeleri çağrısı yaptı.
Rusya, Çin, İran Suriye'nin yeniden inşası için hazır olduklarını açıkladı. Fransa'da, Suriye'nin inşasından pay almak istiyor. Peki, AKP hükümeti ne yapmaya çalışıyor?
Türkiye'de 15-25 yaş aralığında yaklaşık 2 milyon Suriyeli olduğunu hükümet bilmiyor mu?
Haberlerde bile Suriyelilerin nasıl kamplaştığı, kendi işyerlerini, hastanelerini kurduğunu görüyoruz. Kendilerine ait suç örgütleri bile oluşturmuşlar. Mafyaları, fuhuş şebekeleri, insan kaçakçılığı, dolandırıcılık gibi suçlardan yakalanan binlerce Suriyeli sınır dışı ediliyor. Ertesi gün diğer sınırdan içeri giriyorlar.
AKP iktidarı başta CIA ve MOSSAD olmak üzere emperyalist ülkelerin gizli servisleri aynen diğer Ortadoğu devletlerinde yaptıkları gibi ülkemizdeki bu başıboş güruhu, devlet ve milletimize karşı kullanabilme ihtimalini hiç mi hesap edemiyorlar?
Oysa 15 Temmuz üzerinden daha 5 yıl geçti. Üstelik onlar içerdeydi ve biliniyordu. Ya bilinmeyenler? Hiç mi akıl edilmiyor?
AB zirvesi bitti ve Türkiye'ye mültecilere bakması için 3,5 milyar Euro yardım kararı dışında hiçbir şey çıkmadığı gibi bir çok alanda da ülkemizi kınayıcı metinlere imzalar atıldı.
Haliyle yılların senaryosu tekrar rol sahipleri tarafından ortaya konuldu. Kabul etmiyoruz, kınıyoruz vs. vs.
Hatta mali yardım paketini bile sadece Suriyelilere yönelik olduğu için kınadılar. Ama yok, istemezuk, bile demediler.
Gerçekten biz, AB'nin himmetine muhtaç olacak kadar düştük mü? Kim düşürdü bizi bu hale?
Meydanlar, ekranlarda dünyayı adeta yeniden dizayn edenler AB'ye, 'bizim 3,5 milyar Euro'nuza da ihtiyacımız yok' restini çekemediler.
Ama bir lider çıktı ve Türk siyasetini şok eden o öneriyi getirdi; "Ey Avrupa Suriyelileri, sen al biz, sana 5 milyar Euro verelim."
Evet, BTP Lideri Hüseyin Baş; "Avrupa Birliği, 'Türkiye 2024 yılına kadar Suriyelileri içeride tutsun 3,5 milyar Euro vereceğiz" diyor. Bize öyle bir başkan lazım ki Avrupa'ya dönüp şunu diyecek; Ey Avrupa Suriyelileri sen al biz sana 5 milyar Euro verelim.
Koca bir tarihe sahip olan Türk milletini uluslararası arenada dilenci ettiler. Niye yaptılar bunu? Çünkü ellerinde ekonomik çözüm diye hiçbir şey yok, anlatacakları, yapacakları hiçbir şey yok. Ne ekonomiyi düzeltebildiler, ne sosyal adaleti sağlayabildiler, ne eğitimi düzeltebildiler, ne hukuku düzeltebildiler... Hiçbir şey yapamadılar. Nereye el attılarsa bozdular gittiler."
Sayın Baş sonuna kadar haklı. Böyle gitmez. Artık karanlıkta ağlamak yerine ayağı kalkıp bu gidişe dur, deme vaktidir.
- 23 yıllık iktidarın her daim mazereti olabilir mi? / 25.04.2025
- Çatlayan sadece fay hatları değil ar damarıdır / 24.04.2025
- Bizim 23 Nisan’dan anladığımız / 23.04.2025
- Türkiye’ye ‘Escobar sistemi’ kurmuşlar / 21.04.2025
- ‘Erdoğan Amca adım Danya Ebu Muhsin’ / 20.04.2025
- 2 bin değil 2 bin 600 yıldır yapılanamayanı yaptılar? / 19.04.2025
- Gazze’den tehciri, ‘hicret’ olarak kabul ettirmeye çalışıyorlar / 18.04.2025
- Sahada yaşananlar Erdoğan’ı teyit etmiyor / 17.04.2025
- Erdoğan’ın ‘fakir fukara garip gureba’ çıkışı / 16.04.2025