Bugün 29 Ekim. Cumhuriyet'in ilanının 78. yıldönümü. Halkın iradesinin bayram günü. Bağımsızlığın halkın iradesiyle abideleştiği vakit. Hepimize kutlu olsun.
Üzerinden geçen zamanın bu bayramlardan neler alıp götürdüğünü Türkiye'mizin gelip dayandığı nokta itibarıyla çok iyi muhasabe etmemiz gerektiğine inanıyorum. Son dönemde özellikle globalleşme dalgaları, halkın iradesini örselemeye devam etmektedir. Halkın iradesinin örselenmesi, kim ne derse desin Cumhuriyet'in örselenmesidir.
Şöylece geriye bakıldığında, milletin iradesiyle işbaşına gelmiş iktidarların, bu globalleşme rüzgarına kapılmak suretiyle farkında olarak veya olmayarak maalesef halkın iradesini, dolayısıyla Cumhuriyet'in özünü örselediklerini gözlemlemek zor değildir.
Halkın iradesinin üçlü sac ayağı olan Yasama, Yürütme ve Yargı erkleri üzerindeki artık her düzeyde konuşula gelen "yabancı iradelerin gölgeleri" bu bakımdan özellikle dikkate alınmalıdır, diye düşünüyorum. Zira yabancı iradelere, millet iradesinden daha çok teşne olmak ve yamanmak adeta bir faziletmiş gibi algılanmakta, bunun siyasi, hukuki ve kültürel düzenlemeleri içine girilmektedir. Halbuki Cumhuriyet, halkın iradesinin abideleştiği ve ona musallat olmak isteyen yabancı güçlere karşı onurlu bir direnişle topyekün milletin "milli duruş"ta sabit-i kadem olduğu bir fazilettir.
Bakanlarının ve vekillerinin yasaları AB ve IMF gibi global odakların talimatlarıyla düzenlemekten mevzu bahis ettikleri bir süreç, halkın iradesi ve Cumhuriyet'in özünden örselenmesi değil midir?
20-25 gün önce olduğu gibi uluslararası anlaşmaların, ulusun anayasası ve yasalarından daha öncelikle hale gelmesi için çabalamak Cumhuriyet'in özünü örselemek değil midir?
Milletin iradesinin hukuk alanındaki varlığı demek olan Bağımsız Yargı'nın kararlarının Uluslararası Tahkim'le silkelenmesine imkan verilmesi, Cumhuriyet'in örselenmesi değil midir?
"Misak-ı Milli sınırları içinde vatan bir bütündür, bölünemez" gerçeğinin Kopenhag kriterlerindeki "azınlık tanımlaması" ile Sevr'e çevrilmeye çalışıldığı AB sürecinden şevlenmek halkın iradesi ve Cumhuriyet'in örselenmesi değil midir?
AB'ye üyelik gibi global çapta en hayati konulardan kıyak maaş gibi en bayağı konulara kadar hiçbir alanda halkın iradesinin yoklanması olan referandumdan uzak düşülmesi bir yana; milletin ekonomik, hukuki, siyasal ve kültürel... vs. bağımsızlığının maalesef milletin vekilleri eliyle tartışmaya açılması, halkın iradesi ve Cumhuriyet'in örselenmesi değil midir?
Karşımızda capcanlı böyle bir tablo duruken 29 Ekim'de yapılması gereken iş, gerçekten halkın iradesine ve Cumhuriyet'e ne kadar yakın veya uzak olduğumuzun muhasebesini yapmaktır. Bu muhasebe ile halkın iradesine, halkın değerlerine, örfüne, adetine yapışmaktır. Ancak o zaman gönülleri ve caddeleri donatan zafer takları bayramın coşkusunu bütün bir millete yaşatır.
Aksi halke bayram vesilesiyle caddeleri donattığımız, sokakları bezediğimiz çiçekler ve zafer takları, iradesini toprağa gömdüğümüz halkın mezarının üstüne yığılmış gül demetleri olmaktan öteye geçmez.
Cumhuriyet Bayramımız hepimize kutlu olsun.
Üzerinden geçen zamanın bu bayramlardan neler alıp götürdüğünü Türkiye'mizin gelip dayandığı nokta itibarıyla çok iyi muhasabe etmemiz gerektiğine inanıyorum. Son dönemde özellikle globalleşme dalgaları, halkın iradesini örselemeye devam etmektedir. Halkın iradesinin örselenmesi, kim ne derse desin Cumhuriyet'in örselenmesidir.
Şöylece geriye bakıldığında, milletin iradesiyle işbaşına gelmiş iktidarların, bu globalleşme rüzgarına kapılmak suretiyle farkında olarak veya olmayarak maalesef halkın iradesini, dolayısıyla Cumhuriyet'in özünü örselediklerini gözlemlemek zor değildir.
Halkın iradesinin üçlü sac ayağı olan Yasama, Yürütme ve Yargı erkleri üzerindeki artık her düzeyde konuşula gelen "yabancı iradelerin gölgeleri" bu bakımdan özellikle dikkate alınmalıdır, diye düşünüyorum. Zira yabancı iradelere, millet iradesinden daha çok teşne olmak ve yamanmak adeta bir faziletmiş gibi algılanmakta, bunun siyasi, hukuki ve kültürel düzenlemeleri içine girilmektedir. Halbuki Cumhuriyet, halkın iradesinin abideleştiği ve ona musallat olmak isteyen yabancı güçlere karşı onurlu bir direnişle topyekün milletin "milli duruş"ta sabit-i kadem olduğu bir fazilettir.
Bakanlarının ve vekillerinin yasaları AB ve IMF gibi global odakların talimatlarıyla düzenlemekten mevzu bahis ettikleri bir süreç, halkın iradesi ve Cumhuriyet'in özünden örselenmesi değil midir?
20-25 gün önce olduğu gibi uluslararası anlaşmaların, ulusun anayasası ve yasalarından daha öncelikle hale gelmesi için çabalamak Cumhuriyet'in özünü örselemek değil midir?
Milletin iradesinin hukuk alanındaki varlığı demek olan Bağımsız Yargı'nın kararlarının Uluslararası Tahkim'le silkelenmesine imkan verilmesi, Cumhuriyet'in örselenmesi değil midir?
"Misak-ı Milli sınırları içinde vatan bir bütündür, bölünemez" gerçeğinin Kopenhag kriterlerindeki "azınlık tanımlaması" ile Sevr'e çevrilmeye çalışıldığı AB sürecinden şevlenmek halkın iradesi ve Cumhuriyet'in örselenmesi değil midir?
AB'ye üyelik gibi global çapta en hayati konulardan kıyak maaş gibi en bayağı konulara kadar hiçbir alanda halkın iradesinin yoklanması olan referandumdan uzak düşülmesi bir yana; milletin ekonomik, hukuki, siyasal ve kültürel... vs. bağımsızlığının maalesef milletin vekilleri eliyle tartışmaya açılması, halkın iradesi ve Cumhuriyet'in örselenmesi değil midir?
Karşımızda capcanlı böyle bir tablo duruken 29 Ekim'de yapılması gereken iş, gerçekten halkın iradesine ve Cumhuriyet'e ne kadar yakın veya uzak olduğumuzun muhasebesini yapmaktır. Bu muhasebe ile halkın iradesine, halkın değerlerine, örfüne, adetine yapışmaktır. Ancak o zaman gönülleri ve caddeleri donatan zafer takları bayramın coşkusunu bütün bir millete yaşatır.
Aksi halke bayram vesilesiyle caddeleri donattığımız, sokakları bezediğimiz çiçekler ve zafer takları, iradesini toprağa gömdüğümüz halkın mezarının üstüne yığılmış gül demetleri olmaktan öteye geçmez.
Cumhuriyet Bayramımız hepimize kutlu olsun.
Misafir Kalem (K) / diğer yazıları
- Kongrelerden milli devlete bir iman mücadelesi / 25.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019