Haklar

İnsan hakkı, can, mal ve namus emniyetidir. Kısaca yaşama hakkı. Yaşamdaki en önemli hakları. 

Peygamberlerin tebliğ ettiği esaslarda bu haklar korunmuştur.

Cana kast etmek, öldürmek, işkence etmek, yaralamak; dili, dini, ırkı ne olursa olsun  yasaklanmıştır. 

Meşru olan savaşta bile, esir ve çaresiz olanlara bu muamele asla kabul edilemez. İslam Hukukunda bununla ilgili hükümler vardır.

Nasıl oluyor da müslüman ülkelerde, haksızlık, adam kayırma, adaletsizlik, cinayetler, işkenceler, katliamlar, birbirine silah çekip öldürmeler çoğalıyor?

Prof. Dr. Haydar Baş'ın eserlerinden biri de, ''Veda Hutbesinde İnsan Hakları''dır. Bir irşad ve ikaz kitabıdır.

Allah Resulü'nün (s.a.a)‚''Veda Hutbesinde'' ümmete hitapları tek tek bütün anlamları ele alınıp bizlerin istifadesine sunulmuştur.

Muhterem hocamız, Hak veren, adil bir insan modelini yıllarca anlattı. 

Haksızlığa uğrayanın yanında oldu. Hem dini hem milli kimliğimize yakışan budur.

''Haklı olun. Haklı ile olun. Hak ile beraber olun'' dedi.

Resûlullah (s.a.a)  Hz. Ali (r.a) hakkında buyurur:

"Hiç şüphesiz Ali hak ile beraberdir. Hak da O'nunla…Onların bu beraberliği havuz başında Bana ulaşıncaya kadar asla bozulmaz''

(Prof. Dr. Haydar Baş. İmam Ali. s. 87. İcmal yy. 2. Baskı)

Prof. Dr. Haydar Baş Bey'in, ''İmam Zeynelabidin'' eserinde, ''Veda Hutbesi ile İmam'ın Hukuk Risalesi'nin Karşılaştırılması'' başlığı dikkat çeker. 

İmam Zeynelabidin'in (a.s) Haklar konusunda ki ara başlıkları:

''Allah'ın senin üzerinde en büyük hakkı, diğer bütün hakların esası olarak Kendisine yönelik sana yüklediğidir. Diğer bütün haklar bu haktan , dallanıp budaklanırlar.

Amellere yönelik haklar... 

Yöneticilerinin hakları, 

yönettiklerinin hakları, 

sonra akraba hakları...

Sonra sana bir defa bile olsa dostun, 

sonra arada sırada iyiliğini gördüğün dostun, 

sonra sana bir defa iyilikte bulunmuş kimsenin, 

sonra seni namazdan haberdar eden müezzinin, 

sonra sana namaz kıldıran imamın, 

sonra sohbet arkadaşın, sonra komşunun, sonra günlük hayatta arkadaşının, 

sonra ortağının, 

sonra kendi mallarının, sonra sana borçlu olanın, 

sonra senden alacağı olanın...

sonra seninle istişarde bulunanın, 

sonra kendisiyle istişarede bulunduğun kimsenin, 

sonra senden iyilik dileğinde bulunanın, 

sonra sana karşı iyi dilek sahibi olanın, 

sonra senden büyük olanın, 

sonra senden küçük olanın, 

sonra senden bir istekte bulunanın, 

sonra kendisinden bir şey istediğin kimsenin,

sonra bilerek veya bilmeyerek, gerek söz gerekse davranışlarıyla sana bir kötülükte bulunanın,  vaya yine aynı etkenle söz ve davranışlarıyla seni sevindirenin, 

sonra genel olarak bütün dindaşların, 

sonra da zimmet ehli gayri müslimlerin hakları gelir.

Kısaca, tüm bu bu haklar, durumların gerekleri ve vesilelerin derecelerine göre değişirler.

Ne mutlu kendisine yüklediği tüm bu hakları yerine getirme hususunda Allah'ın yardım ettiği başarı ve muvaffakiyet nasib buyurduğu kimseye''

(Prof. Dr. Haydar Baş. İmam Zeynelabidin S 491-493 İcmal yy)

Allah Resulü'nün (s.a.a) tayin ettiği birinci imam ve halife İmam Ali'dir. Hz. Ali (r.a) halife olsaydı bugün dünya, sevgi ve adaleti, medeniyeti doya doya görecekti.

Sakife'de bunun önüne haksızca geçilmiştir.

Hakkı çiğneme, ayak altına alma burada başlamıştır. Hz. Fatıma (a.s) incitilebilmiştir.

Bu şu demektir. Müslüman olan da incitebilir. Haksızlık edebilir...

Bugün maalesef İslam dünyası insanına hakkını verebilmeyi bu mantıkla başaramamıştır.

İmam Zeynelabidin (a.s) ''Ne mutlu diyor. Hak verene''diyor.

Gazi Mustafa Kemal Atatürk, kadını ve erkeğine, çocuk ve gençlere haklar vermiş ve bayramlar ile süslemiştir.

Batıl ve metaryelistler ise aç kalacağız mantığıyla kaynak çalma, sömürme peşinde oldular. Bunun için insan hakkını bırakın hayvanları bile yok edebilirler.

Prof. Dr. Haydar Baş Bey, ''Kaynaklar sınırsızdır'' tezi ile dünyaya seslendi. Ne hazindir ki, İslam coğrafyası buna kulak tıkadılar.

Müslümana yakışan hakk'ı tutup kaldırmaktır. Hak'tan yana olmak. Hak üzere Hakk'a yürümektir.