İnsanoğlunun karakterinde, sahip olduğu nimetlerin kıymetini bilmemek gibi bir özellik vardır. Bu konuda ilahi uyarılar da mevcuttur. Çoğu zaman genç olur gençliğinin, zengin olur zenginliğinin, sağlıklı olur sağlığının kıymetini bilmekten uzak durur; bunları kaybetmeye başlayınca da pişman olur. Ancak elde olanın kaybedilmesi neticesindeki pişmanlığın o kişilere kazandıracağı bir şey de yoktur. Bahsettiğim konu hakkında her kişinin yaşadığı sayısız örnekler mevcuttur. Ancak ben Suriyeli sığınmacı vatandaşlar hakkında bir gerçeğe değinmek için bu ifadelere başvurdum. Suriyeliler iç savaş ve kargaşa çıkmadan önce kendi memleketlerinde huzurlu ve barış içinde yaşarlardı. Evet, halkın genel çoğunluğu zengin değildi. Genelde geri kalmış ülke sınıfında bir yaşam tarzına sahiplerdi. Az kazanırlardı. Teknolojinin nimetlerinden fazla istifade edemezlerdi. Lüks araçlara binenler azdı. Bu şartlarda bile eğlenceye ve rahatlığa düşkünlerdi. Bir örnek vermek gerekirse; belki de dünyanın hiçbir yerinde olmayan "tembel avrat pazarı" diye adlandırdıkları bir pazar Suriye'de mevcuttu. Bu pazarda Arap kültüründe yer alan her türlü yemek yapımında kullanılan malzemeler kazana konup pişirilme aşamasına getirilmiş vaziyette satılırdı. Bu yolla yemek yapmak isteyen vatandaşlar; yıkanmış, soyulmuş, doğranmış, yemek malzemelerini istediği miktarda alırdı. Ona kalan, sadece kazana koyup pişirmek ve afiyetle yemekti. Geceleri piknik alanlarında toplu yemekler yenir, oyun bahçelerinde ve cami avlularında çocuklar sabahlara kadar eğlenirdi. Kahvehanelerde kadınların da aralarında bulunduğu vatandaşlar tömbeki içerlerdi. Mesela biz kendi memleketimizde gecenin karanlığı çökünce sokaklarda gezmekten çekinirken onlar sabahlara kadar kadın erkek fark etmeden dolaşırlardı. Geceleri sabahlara kadar piknik yerleri, eğlence merkezleri ve alışveriş yerleri açık olurdu. Velhasıl huzurlu bir yaşam tarzları mevcuttu. Suriyeliler ne zaman Arap baharı aldatmasına kandılar, fitneye alet oldular; bir anda hayatları zindan, gelecekleri perişan oldu. Evleri, barkları; malları, canları, namusları, tarumar oldu. Kendi memleketlerinde özgür ve rahat iken başka ülkelerde köle oldu, dilenci oldular. Suriyeliler fitneye alet olmadan önce geceleri parklarda eğleniyordu şimdi de başka memlekette parkta aç susuz yatmak durumuna düştü. Sokaklarda, sabahlara kadar huzur içinde oynayan Suriyeli çocuklar şimdi yine sokaklarda; trafik ışıklarında, gece gündüz dilenci oldu. İffetlerine düşkün olan kadınları satılık meta oldular; el kapılarında ya ikinci bir eş, ya hizmetçi, ya da hasta bakıcısı konumuna düştüler. Bir ailenin zor yaşadığı mekânlarda beşten fazla aile bir arada yaşamak zorunda kaldılar. Saray gibi evlerde oturanlar, çadırlarda yaşamak zorunda kaldılar. En acısı; vatanlarından, bayraklarından, özgürlüklerinden mahrum kaldılar. Dün Suriye konusunda masa başı yorumları yapan, Esad düşmanlığını körükleyenler; bugün Suriye konusunda bir kelime bile etmiyorlar. Onları yerinde, yurdundan, ülkesinden eden, savaş goygoycuları, fitne odakları bugün yoklar. Çünkü olan oldu; kendi memleketinde özgür ve mutlu olan Suriyeli vatandaşlar, başka yerlerde mahrum, mazlum ve dilenci oldular. Bu akıbeti yaşayan Suriyelilerin durumu herkese ders olmalıdır. Kendi ülkesinde hesabı olan dış ve iç düşmanların oyunlarına gelen her ülke vatandaşını bu ve benzeri tehlikeler beklemektedir.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Uğur Kepekçi / diğer yazıları
- Namaz kulun Allah’a en yakın olduğu haldir / 08.04.2025
- Fatiha suresindeki Allah ile kul arasındaki sır / 07.04.2025
- Ahlak bulaşıcıdır / 05.04.2025
- Şevval ayında yapılacak ibadetler / 03.04.2025
- Bayram bize umut neşe getirsin / 30.03.2025
- Arayışa devam etmeliyiz / 29.03.2025
- Kadir Gecesi’ni nasıl değerlendirmeliyiz? / 26.03.2025
- Kadir Gecesi önemli bir fırsattır / 25.03.2025
- Zekât vermeyenleri bekleyen tehlikeler / 24.03.2025
- Zekat verenler kurtuluşa ermiştir / 23.03.2025
- Fatiha suresindeki Allah ile kul arasındaki sır / 07.04.2025
- Ahlak bulaşıcıdır / 05.04.2025
- Şevval ayında yapılacak ibadetler / 03.04.2025
- Bayram bize umut neşe getirsin / 30.03.2025
- Arayışa devam etmeliyiz / 29.03.2025
- Kadir Gecesi’ni nasıl değerlendirmeliyiz? / 26.03.2025
- Kadir Gecesi önemli bir fırsattır / 25.03.2025
- Zekât vermeyenleri bekleyen tehlikeler / 24.03.2025
- Zekat verenler kurtuluşa ermiştir / 23.03.2025