Mâlik Bin Enes Hz.
Mâlik Bin Enes Hazretleri ilmiyle amel eden yüksek bir veliydi. Buyurdu ki: "İlim öğrenmek isteyen kimsenin vakarlı ve Allah-ü Teala'dan korkması lazımdır. İlim, çok rivayet etmek değildir. İlim bir nurdur. Allah-ü Teala bu nuru sevdiği mümin kullarının kalbine koyar". Bir defasında da ; "Eğer elimde imkan olsaydı, Kur'an-ı Kerim'i kısa aklıyla, kendi görüşüne göre tefsir edenin boynunu vururdum" buyurdu.
İnsanlara hayırlı ve güzel işler yapmalarını tavsiye ederdi. "Kendisine hayrı olmayan kimsenin başkasına hayrı olmaz. İnsan kendisi için hayır istemez, kendisine iyilik yapmazsa, insanlar da ona hayır ve iyilik yapmaz" buyurarak, Peygamber Efendimizin; "Kişinin mâlâyânîyi (faydasız şeyleri) terk etmesi, Müslümanlığın güzelliğindendir" Hadis-i Şerifini rivayet ederdi. İnsanların her sözünün kendisinin leh ve aleyhinde olduğunu bildirerek Peygamber Efendimizin; "Bir kişi bir söz söyler de o yüzden dolayı Cehennem ateşine düşeceği hatırına gelmez. Bir kimse de bir söz söyler, bu sözden dolayı Allah-ü Teala'nın kendisini Cennet'e koyacağı aklına gelmez" Hadis-i Şerif'ini rivayet ederdi.
Müslümanlar arasında Allah-ü Teala'nın rızasına uygun sevgi ve muhabbetin bulunmasının gerektiğini belirterek; "Müsâfaha ediniz, aranızda kin gider. Birbirinize hediye veriniz ki, sevişirsiniz ve aranızdaki düşmanlık gider" Hadis-i Şerif'ini naklederdi.
Kibirli ve kendini beğenen kimselerden hoşlanmazdı. "Bir kimse kendini övmeye başlarsa, değeri düşer" buyurdu.
İmam-ı Mâlik Hazretlerinin Peygamber Efendimize karşı olan sevgi, saygı ve edebi sınırsızdı. Resulullah Efendimizin ismi anıldığı zaman, rengi değişir, yüzü sararırdı. Bu durum orada bulunanlara ağır gelirdi. Bir gün ona bu husus söylenince, buyurdu ki: "Eğer siz benim gördüğümü görseydiniz, bu halimi hoş karşılardınız. Ben, Muhammed bin Münkedir'i gördüm. O hafızların efendisi idi. Ona ne zaman bir Hadis-i Şerif sorulsa ağlamaya başlardı. Cafer bin Muhammed, güler yüzlü bir zattı. Yanında Resulullah anıldığı zaman yüzü sararırdı. O, Resulullah'tan bahsettiği zaman mutlaka abdestli olurdu".
Mâlik bin Enes kendisinden nasihat isteyen zeki ve anlayışlı bir kimseye; "Allah-ü Teala'dan kork. Allah-ü Teala'nın sana lutfettiği nuru günah işlemek suretiyle söndürme" buyurdu.
Bir kimse gelip Mâlik bin Enes'den batın (kalp) ilimleriyle ilgili bilgi sordu. Mâlik bin Enes bu kimsenin sualini hoş karşılamadı ve ona "Batın ilmi zahir ilmini öğrendikten sonra öğrenilir. Zahiri ilimleri öğrenip onunla amel eden kimseye Allah-ü Teala batın ilmini açar. Batın ilmi ancak kalbin açık olup nurlanması ile elde edilir" buyurup, suali soran şahsa dönüp; "Sen açık ve zahir olan şeylere sarıl. Bilinmeyen yollara girmekten sakın. Bildiklerinle amel et. Bilmediklerini, anlayamadığın şeyleri bırak" buyurdu.
Mâlik Bin Enes Hazretleri ilmiyle amel eden yüksek bir veliydi. Buyurdu ki: "İlim öğrenmek isteyen kimsenin vakarlı ve Allah-ü Teala'dan korkması lazımdır. İlim, çok rivayet etmek değildir. İlim bir nurdur. Allah-ü Teala bu nuru sevdiği mümin kullarının kalbine koyar". Bir defasında da ; "Eğer elimde imkan olsaydı, Kur'an-ı Kerim'i kısa aklıyla, kendi görüşüne göre tefsir edenin boynunu vururdum" buyurdu.
İnsanlara hayırlı ve güzel işler yapmalarını tavsiye ederdi. "Kendisine hayrı olmayan kimsenin başkasına hayrı olmaz. İnsan kendisi için hayır istemez, kendisine iyilik yapmazsa, insanlar da ona hayır ve iyilik yapmaz" buyurarak, Peygamber Efendimizin; "Kişinin mâlâyânîyi (faydasız şeyleri) terk etmesi, Müslümanlığın güzelliğindendir" Hadis-i Şerifini rivayet ederdi. İnsanların her sözünün kendisinin leh ve aleyhinde olduğunu bildirerek Peygamber Efendimizin; "Bir kişi bir söz söyler de o yüzden dolayı Cehennem ateşine düşeceği hatırına gelmez. Bir kimse de bir söz söyler, bu sözden dolayı Allah-ü Teala'nın kendisini Cennet'e koyacağı aklına gelmez" Hadis-i Şerif'ini rivayet ederdi.
Müslümanlar arasında Allah-ü Teala'nın rızasına uygun sevgi ve muhabbetin bulunmasının gerektiğini belirterek; "Müsâfaha ediniz, aranızda kin gider. Birbirinize hediye veriniz ki, sevişirsiniz ve aranızdaki düşmanlık gider" Hadis-i Şerif'ini naklederdi.
Kibirli ve kendini beğenen kimselerden hoşlanmazdı. "Bir kimse kendini övmeye başlarsa, değeri düşer" buyurdu.
İmam-ı Mâlik Hazretlerinin Peygamber Efendimize karşı olan sevgi, saygı ve edebi sınırsızdı. Resulullah Efendimizin ismi anıldığı zaman, rengi değişir, yüzü sararırdı. Bu durum orada bulunanlara ağır gelirdi. Bir gün ona bu husus söylenince, buyurdu ki: "Eğer siz benim gördüğümü görseydiniz, bu halimi hoş karşılardınız. Ben, Muhammed bin Münkedir'i gördüm. O hafızların efendisi idi. Ona ne zaman bir Hadis-i Şerif sorulsa ağlamaya başlardı. Cafer bin Muhammed, güler yüzlü bir zattı. Yanında Resulullah anıldığı zaman yüzü sararırdı. O, Resulullah'tan bahsettiği zaman mutlaka abdestli olurdu".
Mâlik bin Enes kendisinden nasihat isteyen zeki ve anlayışlı bir kimseye; "Allah-ü Teala'dan kork. Allah-ü Teala'nın sana lutfettiği nuru günah işlemek suretiyle söndürme" buyurdu.
Bir kimse gelip Mâlik bin Enes'den batın (kalp) ilimleriyle ilgili bilgi sordu. Mâlik bin Enes bu kimsenin sualini hoş karşılamadı ve ona "Batın ilmi zahir ilmini öğrendikten sonra öğrenilir. Zahiri ilimleri öğrenip onunla amel eden kimseye Allah-ü Teala batın ilmini açar. Batın ilmi ancak kalbin açık olup nurlanması ile elde edilir" buyurup, suali soran şahsa dönüp; "Sen açık ve zahir olan şeylere sarıl. Bilinmeyen yollara girmekten sakın. Bildiklerinle amel et. Bilmediklerini, anlayamadığın şeyleri bırak" buyurdu.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.