Burada yazılan kelime Münafikun suresi beşinci ayeti kerimenin bir bölümü. Münafikun süresi Beni Müstalik gazvesinden Medine'ye dönüşte nazil olan bir suredir.
Olay şöyle gelişir; Ensar ve Muhacir'den iki sahabe gazveden dönerken bir su kuyusunun başında sudan sebeple kavgaya tutuşurlar, her ikisi de kendi taraflarını kavgaya çağırır.
Kavgaya karışanlardan Medineli olanı Cüheyneli Sinan'dı. Bu kişi münafıkların lideri, Abdullah ibni Übey İbni Selül'ün halefi idi. Bu olaya çok sinirlenen münafıkların lideri, taraftarlarını toplayarak şöyle demişti:
"Onu yaptılar ha, beldemizde bize sığındılar ve çok oldular. Vallahi bizim düşmanlarımız "Celabibi Kureyş" ile halimiz diyenin dediği gibidir' köpeğini semirt ki seni yesin."
Sonra arkadaşlarına dönüp, "İşte bu, sizin kendinize yaptığınız, onları memleketinize soktunuz, mallarınızı onlarla bölüştünüz. Şimdi vallahi siz ellerinizde bulunanı onlardan sakınsanız (mallarınızı onlara vermezseniz) onlar memleketinizden çekip giderler."
Zeyd ibni Erkam bunu işitmiş idi, gidip Resulüllah'a iletti. O esnada Peygamber'in (s.a.a.) yanında Ömer ibni Hattab vardı. "Ya Resulüllah! Abbad ibni Bişr'e emret onu katletsin" dedi. Resulüllah (s.a.a.) şöyle buyurdu:
"Nasıl olur ya Ömer! O zaman insanlar Muhammed ashabını öldürüyor diye laf ederler, hayır. Fakat söyle yola çıkılması ilan edilsin."
Peygamber Efendimizin, söylediklerinden haberdar olduğunu öğrenen, Abdullah ibni Übeyd, hemen huzura gelip "billahi böyle bir şey ne söyledim ne de konuştum" diye yemin etti.
Medine'ye geldiklerinde münafıkların zikrolunduğu bu sure nazil oldu. Abdullah ibni Übeyd ibni Selul'ün oğlu Abdullah ibni Abdillah, samimi Müslümanlardan idi. Resulüllah Efendimizin huzuruna geldi ve "Ya Resulüllah işittim ki, Abdullah ibni Übeyd'i size söylediği sözden dolayı öldürtmeyi irade buyurmuşsunuz, şayet yapacaksan bana emret, ben onun başını sana getireyim. Fevallahi bütün Hazrec bilir ki, içlerinde babasına benden daha hürmetkâr olan yoktur. Korkarım ki benden başka birisine emredersiniz, o babamı katleder, benim nefsim de babamın katilini halk içinde gezerken görmeye tahammül edemez, tutar vururum, bir mümini bir kafire bedel öldürmüş olur ateşe girerim" dedi.
Resulüllah, "Hayır, biz ona rıfk ile muamele ederiz, beraberimizde bulunduğu müddetçe iyilikle sohbet ederiz" buyurdu.
Keşşaf tefsirinde nakledilir ki, "Abdullah ibni Übey ibni Selul'e, senin hakkında şiddetli ayetler nazil oldu, hemen Resulüllah'a git senin için istiğfar ediversin denilmişti. Fakat o, başını bükmüş, sonra da "bana iman etmemi emrettiniz iman ettim, malımı zekât vermemi emrettiniz zekât verdim, artık Muhammed'e secde etmemden başka kalmadı" demişti.
Bunun üzerine Münafikun suresi beşinci ayeti kerimesi nazil oldu.
"O münafıklara, 'gelin Allah'ın Resulü sizin için bağışlama dilesin' denildiği zaman, başlarını çevirirler ve sen onların büyüklük taslayarak uzaklaştıklarını görürsün."
Abdullah ibni Übeyd ibni Selül, bu olaydan sonra çok yaşamadı, birkaç gün içinde hastalandı ve öldü. (Hak Dini Kur'an Dili Elmalı'lı M. Hamdi Yazır c. 7 s. 4994-5008).
İşte âleme rahmet olarak gönderilen Âlemlerin Efendisi (s.a.a.).
Olay şöyle gelişir; Ensar ve Muhacir'den iki sahabe gazveden dönerken bir su kuyusunun başında sudan sebeple kavgaya tutuşurlar, her ikisi de kendi taraflarını kavgaya çağırır.
Kavgaya karışanlardan Medineli olanı Cüheyneli Sinan'dı. Bu kişi münafıkların lideri, Abdullah ibni Übey İbni Selül'ün halefi idi. Bu olaya çok sinirlenen münafıkların lideri, taraftarlarını toplayarak şöyle demişti:
"Onu yaptılar ha, beldemizde bize sığındılar ve çok oldular. Vallahi bizim düşmanlarımız "Celabibi Kureyş" ile halimiz diyenin dediği gibidir' köpeğini semirt ki seni yesin."
Sonra arkadaşlarına dönüp, "İşte bu, sizin kendinize yaptığınız, onları memleketinize soktunuz, mallarınızı onlarla bölüştünüz. Şimdi vallahi siz ellerinizde bulunanı onlardan sakınsanız (mallarınızı onlara vermezseniz) onlar memleketinizden çekip giderler."
Zeyd ibni Erkam bunu işitmiş idi, gidip Resulüllah'a iletti. O esnada Peygamber'in (s.a.a.) yanında Ömer ibni Hattab vardı. "Ya Resulüllah! Abbad ibni Bişr'e emret onu katletsin" dedi. Resulüllah (s.a.a.) şöyle buyurdu:
"Nasıl olur ya Ömer! O zaman insanlar Muhammed ashabını öldürüyor diye laf ederler, hayır. Fakat söyle yola çıkılması ilan edilsin."
Peygamber Efendimizin, söylediklerinden haberdar olduğunu öğrenen, Abdullah ibni Übeyd, hemen huzura gelip "billahi böyle bir şey ne söyledim ne de konuştum" diye yemin etti.
Medine'ye geldiklerinde münafıkların zikrolunduğu bu sure nazil oldu. Abdullah ibni Übeyd ibni Selul'ün oğlu Abdullah ibni Abdillah, samimi Müslümanlardan idi. Resulüllah Efendimizin huzuruna geldi ve "Ya Resulüllah işittim ki, Abdullah ibni Übeyd'i size söylediği sözden dolayı öldürtmeyi irade buyurmuşsunuz, şayet yapacaksan bana emret, ben onun başını sana getireyim. Fevallahi bütün Hazrec bilir ki, içlerinde babasına benden daha hürmetkâr olan yoktur. Korkarım ki benden başka birisine emredersiniz, o babamı katleder, benim nefsim de babamın katilini halk içinde gezerken görmeye tahammül edemez, tutar vururum, bir mümini bir kafire bedel öldürmüş olur ateşe girerim" dedi.
Resulüllah, "Hayır, biz ona rıfk ile muamele ederiz, beraberimizde bulunduğu müddetçe iyilikle sohbet ederiz" buyurdu.
Keşşaf tefsirinde nakledilir ki, "Abdullah ibni Übey ibni Selul'e, senin hakkında şiddetli ayetler nazil oldu, hemen Resulüllah'a git senin için istiğfar ediversin denilmişti. Fakat o, başını bükmüş, sonra da "bana iman etmemi emrettiniz iman ettim, malımı zekât vermemi emrettiniz zekât verdim, artık Muhammed'e secde etmemden başka kalmadı" demişti.
Bunun üzerine Münafikun suresi beşinci ayeti kerimesi nazil oldu.
"O münafıklara, 'gelin Allah'ın Resulü sizin için bağışlama dilesin' denildiği zaman, başlarını çevirirler ve sen onların büyüklük taslayarak uzaklaştıklarını görürsün."
Abdullah ibni Übeyd ibni Selül, bu olaydan sonra çok yaşamadı, birkaç gün içinde hastalandı ve öldü. (Hak Dini Kur'an Dili Elmalı'lı M. Hamdi Yazır c. 7 s. 4994-5008).
İşte âleme rahmet olarak gönderilen Âlemlerin Efendisi (s.a.a.).
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Ali Nezir / diğer yazıları
- Maarif yüzyılı! / 13.01.2025
- Denizcilik İşletmeleri / 27.12.2024
- Savaşların kazananları! / 06.12.2024
- Ortadoğu’da gözü olanlar! / 25.10.2024
- Şam’ın ve Halep’in limanı Beyrut’tur! / 18.10.2024
- Kahire’deki Türk şehitliği! / 20.09.2024
- Kavimler göçü veya sığınmacılar! / 17.08.2024
- Avrupalıların keşif dediği ‘sömürü’! / 09.08.2024
- Top oynayan çocuklara atılan füze / 30.07.2024
- Kerbela! / 16.07.2024
- Denizcilik İşletmeleri / 27.12.2024
- Savaşların kazananları! / 06.12.2024
- Ortadoğu’da gözü olanlar! / 25.10.2024
- Şam’ın ve Halep’in limanı Beyrut’tur! / 18.10.2024
- Kahire’deki Türk şehitliği! / 20.09.2024
- Kavimler göçü veya sığınmacılar! / 17.08.2024
- Avrupalıların keşif dediği ‘sömürü’! / 09.08.2024
- Top oynayan çocuklara atılan füze / 30.07.2024
- Kerbela! / 16.07.2024