600 yıllık koca imparatorluğu Rahmetli Cemil Meriç tek paragrafta şöyle özetliyordu:
"Kıtaları ipek bir kumaş gibi keser biçerdik. Kelleler damlardı kılıcımızdan. Bir biz vardık cihanda, bir de küffar...
Zafer sabahlarını kovalayan bozgun akşamları... İhtiyar dev, mazideki ihtişamından utanır oldu. Sonra utanç, unutkanlığa bıraktı yerini,
Ben Avrupalıyım demeye başladı, Asya bir cüzzamlılar diyarıdır.
Avrupalı dostları, acıyarak baktılar ihtiyara ve kulağına: Hayır, delikanlı diye fısıldadılar, sen bir az gelişmişsin.
Ve Hıristiyan Batı'nın göğsümüze iliştirdiği bu idam yaftasını, bir nişan-ı zişan (şan-şeref) gibi gururla benimsedi aydınlarımız."
Padişah ve Halife İstanbul'daydı. Karadeniz artık Türk gölü olmaktan çıkmıştı. Kırım Türkleri ya katledilmiş ya sürgün ya da esarete mahkum edilmişti.
Kafkaslar'da da durum aynıydı. Türkler ya katlediliyor ya da Sibirya'ya ölüm sürgününe gönderiliyordu.
Balkanlarda ise vahşetin ardı arkası kesilmiyordu. Yüz binlerce Müslüman Türk katledilirken 4 milyondan fazla Müslüman Türk ise sürgün ediliyordu. Akdeniz ve Ege'deki adalarda ise tam bir soykırım vardı.
Ama Padişah ve Halifemiz, İstanbul'da rahattı. Ezanlar okunuyor, namazlar kılınıyordu.
Aşağıda da durum aynıydı. Fas, Cezayir, Libya, Tunus elden çıkmıştı. Mısır'da Mehmet Ali Paşa özerkliğini ilan etmiş, İngilizlere hizmet ediyordu.
Yine İngiliz işbirlikçisi Şerif Hüseyin ve Filistinlilerin isyanıyla 150 bin askerimiz İngilizlere esir düşmüştü.
İngilizler, askerlerimizi mikrop kırma bahanesiyle krizol (yakıcı kimyasal) dolu havuzlara soktu. 15 binde fazla Mehmetçiğimiz kör edilerek katledildi.
Kurtulan askerlerden biri İstanbul'a dönünce şu ağıtı yakmıştı:
Gazze'nin meğer kumundan çokmuş kalleşi
Nasıl sırtından vurur insanı din kardeşi!
Filistin, Trablusgarp, Yemen illeri.
Hangisini kanım ile sulamadım?
Gezdim cephe cephe bütün çölleri,
Türk'e, Türk'ten başka dost bulamadım!
Ya 2 yıl 7 ay boyunca Arapların desteklediği İngilizlere karşı Medine'yi savunan 'Çöl Kaplanı' lakaplı Fahreddin Paşamız.
Bu katliamlar devam ederken Padişah ve Halife İstanbul'da saraylarındaki sefalarına devam ediyordu.
Ama artık elde sadece Anadolu kalmıştı ve Haçlılar, 1. Dünya savaşı ile Anadolu'ya geldi.
Doğu Anadolu'da Ermeniler, Karadeniz'de Rumlar katliamlara başladı. Yarım milyondan fazla insanımız katledildi.
Yunanlılar ise Ege'de tam bir soykırım yaptılar. 6 yüz binden fazla insanımızı katleden, bacılarımızın ırzına geçen Yunanlılar işgal ettikleri yerlerdeki Türk unsuru ne varsa hepsini yakıp, yıktılar. Camilere Müslümanları doldurup yaktıklarını kendileri bile itiraf ettiler.
Ve İstanbul'u işgal ettiler. Padişah ve Halife Saraylarında ikamete devam ediyordu. Ama Galata Kulesi'nde Fransız bayrağı asılıydı.
İngiliz, Fransız, Yunan ve Bulgar askerleri şehrin arka sokaklarında talan ve tecavüz başlatmıştı. Şehrin merkezinde ise yakaladıkları vatandaşlarımızın feslerine 'haç' işareti çiziyorlardı.
Ve Haçlı komutanları Saray'a çıktı. Sevr anlattılar. İmzalayın, ezanlarınız okunsun, sizde Saraylarda yaşamaya devam edin, dediler. Onlarda imzaladı.
İşte bu vahim tabloya, vahşete, soykırıma bir kişinin itirazı vardı. O kişi, Mustafa Kemal'di.
19 Mayıs 1919'da başlattığı vatan, onur, iman, şeref, namus, haysiyet mücadelesini böyle bir günde Allah'ın yardımı ile zaferle neticelendirdi.
Bugün, 'Onlar canları ile malları ile Allah yolunda cihat ederler' ayetinin 20. Yüzyıldaki muhataplarının zafere ulaştığı bir gündür.
Bugün, 'Vatan sevgisi imandandır' Hadisi Şerifinin, Mustafa Kemal Atatürk önderliğindeki Türk Milletinin şahsında hayat bulduğu ve zafere ulaştığı gündür bugün.
Bu zafer bir ırkın, halkın değil Türk Milletinin zaferidir. Türk milleti kimdir? Atatürk'ün tanımı ile 'bu topraklarda yaşayan ve Müslüman olan herkes kardeştir, bir millettir. O milletin adı da Türk milletidir.'
Allah'ın (c.c) Habibi, Bedir'de şöyle yakarıyordu; Allah'ım! Bana olan vaadini ihsan eyle! Allah'ım! Bana zafer nasip et. Allah'ım! Bana yaptığın vaadini yerine getir! Allah'ım! Bu bir avuç Müslüman mücahit helâk olursa, artık sana yeryüzünde ibadet edecek kimse kalmaz."
O soydan gelen büyük komutan Atatürk ise gözyaşları ile ellerini açmış ve "Ya Rabbi! Sen Türk ordusunu muzaffer et! Türklüğün ve Müslümanlığın düşman ayakları altında, esaret zincirinde kalmasına müsaade etme!" yakarışındaydı.
Bayramımız kutlu olsun…
- İktidara karşı değilse istediğiniz kadar yürüyebilirsiniz / 10.04.2025
- Papazı nasıl aldık hatırlıyor musun? / 09.04.2025
- Siyasette üçüncü yol şart mı? / 08.04.2025
- Alparslan Türkeş’in vefat yıl dönümünden önce / 07.04.2025
- Sayın Erdoğan’ın nefretten doğan AB aşkı -2- / 06.04.2025
- Sayın Erdoğan’ın nefretten doğan AB aşkı -1- / 05.04.2025
- Boykotun babasını yaptılar, yapıyorlar / 04.04.2025
- Erdoğan’ın ‘Filistin’ nöbeti / 03.04.2025
- İktidar sanki hiç sandık gelmeyecekmiş gibi hareket ediyor / 01.04.2025